ŞEYTAN DEMİŞ Kİ…

Köşe Yazıları için Profil Fotoğrafı

ŞEYTAN DEMİŞ Kİ…

İnanışa göre, Tanrı, Şeytan’ı ateşten, Âdem’i topraktan yaratır. Ateşten yarattığı Şeytan’dan, topraktan yarattığı Âdem’in önünde secde etmesini ister.

Şeytan der ki;

Beni ateşten yarattın, onu topraktan. Ateş topraktan üstündür. Ben topraktan yarattığın insana secde etmem! Beni yaratan sensin. Ben ancak ve yalnız sana secde ederim!” der ve Tanrı sözüne itiraz eder! Tanrı tarafından aforoz edilir!

İnsana tapmak mı yoksa Tanrıya tapmak mı?

Karar ver ey insanoğlu!

Tanrının, “Önünde secde et!” dediği, inanışın ilk yalvacıdır! Bildiğiniz sözcükle söylersem; “İlk Peygamber!”

Ya sizin tapıp önünde secdeye geldiğiniz insanlar kaçıncı peygamber?

Tanrı ve inanış katında hiçbir önemi ve değeri olmayan düpedüz insana tapıyor olmanız sizi hangi derekeye sürükler?

Şeytan bile değilsiniz biliyor musunuz?

Şeytan sizden daha çok inançlı ve ilkeli!

 

KAZANAN HAKLIDIR!

Kapitalist ast-üst ilişkisi kazanma üzerine kuruludur. Egemen olan haklıdır ve yaptığı doğrudur. Gücünü güçten alan kapitalizmin insan figürü, haklılığını adaletten almayacaktır elbette. Sınıfsal konumu buna karşıdır.

“En büyük yargıç zamandır! Tarih gerçekleri yazar!” demiş atalar ama bu da bana göre çürük bir yargıdır. Tarihi kazananlar yazar. Kaybedenlerin tarihi yoktur. Haklı olmanız sonucu değiştirmez.

Neyin adaletli, neyin adaletsiz olduğunu toplumun sağduyusu sezer ama dile getiremez. Ateşi, İda dağındaki tanrı Zeus’un sarayından çalıp halka veren Prometeus mu adaletlidir yoksa onu ölüme yargılı kılan Zeus mu? Halk bunun neresinde?

Deniz Gezmiş, Mahir Çayan haklılıklarının bedelini ölümle öderken uğruna öldükleri halk neredeydi? Neydi onların elini kolunu bağlayan?

Kazanmak ve yitirmek, olaya nereden ve nasıl baktığınıza bağlıdır!

 

HUZURLUGÜNLERE DOĞRU!

Altılı-yedili çoklu okumalar… Eski plaklar ve kasetler arasında doğanın ritmine kulak veriş… Sesini dinlemek toprağın, bitkinin, canlıların! Mavi gökyüzü, esen serin yel ve gölgesi yakıcı güneşin! Ellerimizle tek tek diktiğimiz çiçekler! Domatesi, eriği, inciri dalından koparıp yemek! Dostlarla, tanıdıklarla iki lafın belini kırmak! Çoban ateşi ışığında mırıldanan şiirler! Yudumlanan ateş suyu!

Dosyalar arasında geçecek olan günler başlıyor! Orada insanın ikiyüzlülüğü, içtenlikten uzak sahte gülüşü, mış gibi yapmalar yok! Orada, ne isen o olma var!

Hadi bakalım! Vira bismillah!

Yolunuzu düşürün; hiçbir şeyimiz yoksa buz gibi içecek suyumuz, iyi çalkalanmış ayranımız var! Fena mı olur, dosyalar arasında birlikte dolaşırız!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *