CIZZZ KUYRUĞU DİBİNE!
CIZZZ KUYRUĞU DİBİNE!
Biz hep “bökelek” deriz ama onun sözlüklerdeki adı “büğelek”tir. Anaarıya benzer ama değildir. Çirkin bir “Zzzz!” sesi çıkararak uçar. Sığırların kuyruk altındaki ince deriye konup ısırır. Canı yanan hayvan olanca gücüyle koşar. Kendini gölge ve çalılık bir yere atıp korumaya alır. Ya da dere varsa suya atar. Böylece bökelekten kurtulur. Bökelek gölgeyi ve suyu sevmez.
Çocukluğumuz hayvan çobanlığıyla geçtiği için iyi biliriz bu sineği. Sığırları korkutmak için de “Cızzz kuyruğu dibine!” deyip bökelek sesi çıkartırdık. Sesi duyan hayvan ürker, kuyruğunu kaldırıp koşmaya başlar, biz de gülerdik! Bizimkisi de nasıl bir zalimliktiyse?
İş bu kadar kolay değil! Mısır ekme zamanı sabanla çift süren köylüler, kimi zaman öküzleri bökelek tutmasın diye öküzlerin sırtına eski bir çarşaf atardı. Demeyin ki bökelek tutarsa vay saban, boyunduruğun haline! Kırılıp dökülürdü!
Niye mi yazdım bütün bunları? Aslında bir amacı yok. Hiiiç! Öyle işte. Aklıma geliverdi birden. Bu bökelek sineği insanları da ısırıp koştursa ne ilginç olurdu! Muzipliğimi üstüme giyinir, “Cızzz kuyruğu dibine!” diye bağırırdım sanırım.
Allah kimseyi bökelek tutanlardan eylemesin!
SALTUKOVA’YI SEVİYORUM!
Beş yaşında ilkokula başladım. Sınıf arkadaşlarım benden ortalama beş yaş büyüktü! On bir yaşında Kokaksu Ortaokuluna yazıldım. Saltukova’nın o zamanlardaki adı Kokaksu’ydu. Şimdi yalnızca merkez mahalleye Kokaksu deniliyor. Biz ona Kokaksu değil, çocukluğumuzun söylemiyle; “Kokassu” derdik. Yoğurt satmaya giden annelerimizin ardına düşüp Kokassu’ya gitmek bizim için hep serüven demekti.
Kokaksu’da, şimdi olduğu gibi o zaman da pazartesi günleri kurulurdu pazar. Biz pazartesi gününe hiç pazartesi demedik; Kokaksu günü dedik!
Üç yılda bitirdim okulu. On üç yaşında Saltukovalı günlerim tükendi. 1973 yılında Çaycuma Lisesine yazıldım…
Saltukova, demografik yapı olarak çeşitlilik arz ederdi. Yerliler vardı, Abazalar vardı, Lazlar vardı! Üstelik bu üç insan grubu birbiriyle rekabet ve hatta çatışma halindeydi. Özellikle Lazlarla Abazalar yer yer ölümlü silahlı çatışmalara girmiş, anlam veremediğimiz rekabet o yıllarda hep sürmüştü. Ta ki 1980’li yıllara kadar! 12 Eylül sonrası herkes bir yana savrulmuş, bu ölümcül itişip kakışma yok olmuştu. O dönem başlayan barış ortamı halen sürmektedir!
Saltukova’ya olan sevgim hiç tükenmedi. Çocukluğumun o en hüzünlü yıllarını bu “kasaba”da geçirmiş olmaktan mı bilemem ama hayal dünyamı tetikleyen Teksas, Tom Miks, Kaptan Swing, Tom Braks, Zagor ve diğer çizgi kitapları hep buradaki Güneş Kitapevinden almış ve okumuş olmanın etkisi az değildir sanırım. Tayyare Meydanındaki futbol turnuvalarında az top koşturmadık hani! Parasızlıktan yürüyerek gidip geldiğimiz çok oldu Kokassu’ya…
Otuz iki yıldır düzenli ve aralıksız olarak Çaycuma’da yaşıyor olmama karşın, her seçim döneminde bir gözüm, bir kulağım ve aklım hep Saltukova’da olmuştur. Çocukluğumun Kokassu’su benim için önemini hiç yitirmemiştir.
Ve onurla itiraf edeyim ki Saltukova’nın “İyi, Doğru ve Güzel”in evrensel çizgisinde yol alması için hep bir yerlerinde bulundum bu seçimlerin. Neye gücüm yetiyorsa o oranda katkımı koydum. Hadi itiraf edeyim, karınca kararınca etkisi de oldu.
Saltukova heder olmasın, talan edilmesin, iyi ve güzel olsun diye yapamayacağım katkı, harcamayacağım emek yoktur! Her zaman neye gücüm yeterse o oranda Kokassu’nun yanında olacağım!
GAZETECİ-GASTECİ…
Bu seçimlerde kendisine gazeteci diyenlerle, aslında “gasteci” olanlar arasındaki fark bir kez daha açığa çıktı. Politik ve mesleki hiçbir eğitimi ve birikimi olmayan, halk ve halkın çıkarları diye bir gündemi olmayan, bireysel çıkarları için politikacıları kafalamaya çalışıp üç beş kuruş tırtıklamanın adı gazetecilik değildir ve olmamalı!
Seçim sürecini bu tür yayın yapanların penceresinden izleyip yaşananları orada yazılan sananlar, seçim sonrası elbette şaşırtıcı bir düş kırıklığına uğradı!
Ne yazık ki “gastecilerin”, gazeteci sanıldığı bir çürümüşlüğü yaşıyoruz! Aynı zamanda otuz iki yıllık fahri bir gazeteci olarak bu durum beni fazlasıyla üzüyor!
Sözü burada kesiyorum. Daha çoğu okuyucularıma saygısızlık olur!
ÜÇÜNCÜ EVRE…
Yaşamımın üçüncü evresi başladı! Bu evrede neler ve kimler yok, neler ve kimler var?
Dost sanıp değer verdiklerim yok!
Akraba kavramı yok!
Politikanın halkla kurduğu sanal ilişkide konumlanmak yok! Beyin enerjimi ve emeğimi bunlara harcayarak heba etmek yok!
Özünde bilimsel, laik ve sanatsal bir kişilik barındırıp üretimin kendi seçeneği aşamalarında emek harcayanlar var!
Dostlarım var!
Okuyucularım var ve bu bireysel tarihimin en çok emek harcadığım alanı olmayı sürdürecek!
NK Şiir Evi var! Toprak, hava ve su var. Yaşamın güzellikleri var.
Kültür, sanat, edebiyat var!
Yaşamımın bu üçüncü evresine geçerken bütün baltalarımı toprağa gömdüm! Umarım o baltalar o toprakta çürüyerek yok olur! Kimse o baltaları bana topraktan çıkartmasın istiyorum!