AYNÎLEŞME!

Köşe Yazıları için Profil Fotoğrafı

AYNÎLEŞME!

Özgül ağırlığı olmayanın, özgür iradesi olamaz!”

Özgül ağırlık; politik birikim ve bilincinizdir. Düşüncelerinizin yaşamınıza ne kadar yansıdığı, söylediklerinizle yapıp ettiklerinizin örtüşmesidir. Yani teori ve pratiğin aynı kişide toplanmasıdır!

Üstte sözü edilen özgül ağırlığınız kof bir palmiyeye dönüşmüşse sizde ‘aynîleşme’ başlamış, başkalarının tahakkümü altında uydu olmaya doğru yol almışsınız demektir!

Pekiyi, aynîleşme nedir?

Aynîleşme, aynılık, tıpkılık, özdeşlik demek. Hareket, düşünce ve ruhen birisine, bir şeye benzeme, benzeşme, benzemeye başlama demek.

Bölüm eşliğinde gördüğünüz görseldeki köpekle, sahibi arasındaki benzeşme dikkatinizi çekmiştir! Köpek, kendi türü özelliklerini taşıyan asil bir ‘kangal’ken, zamanla sahibinin etki alanına girip aynîleşme yaşamış, sahibinden bir farkı kalmamıştır!

Aynileşen köpek, özgül ağırlığını yitirmiş, özgür iradesini sahibine teslim etmiştir. Yani aynîleşmiştir! Artık ne köpeğin cinsi “kangal”, ne asaleti asalettir! O artık düpedüz bir “terrier”dir!

Aynîleşme, insanın süngere dönüşüp ölmesidir. Aynaya bakıp ense, kalça göbek, yanak kulak görüp manda boku gibi yayılmanıza gerek yok! Meşe adam ölmüş, yerine palmiye adam gelmiştir!

KYRZAYDA RODRIGUEZ’İN ÖNERİSİ!

Garajımda dünyanın en pahalı arabası var ama tekerlekli sandalyede dolaşmak zorundayım.

Şirketim her çeşit marka giysi ayakkabı ve değerli eşyalar satıyor ama artık vücudum hastanenin verdiği küçük beyaz önlüğe sarılmış durumda.

Bankada çok param var ama artık ihtiyacım yok.

Evim kale gibiydi ama şimdi hastane yatağında uyuyorum.

Beş yıldızlı otelden beş yıldızlı otele gittim ama şu anda zamanımın çoğunu hastanede bir laboratuardan diğerine geçerek geçiriyorum.

Yüzlerce kişiye imza attım ama bu sefer tıbbi kayıtlarda imzam var.

Saçımı yedi kuaföre yaptırırdım ama şimdi bir tel saçım bile yok.

Özel jetim var ve her yere uçabilirim ama şimdi hastane kapısına ulaşmak için iki görevliye ihtiyacım var.

Her yiyeceği satın almaya gücüm yetse de şimdi diyet yemeğim günde iki tablet hap ve geceleri birkaç damla tuzlu su.

Bu ev, o araba, o uçak, o mobilyalar, bankadaki para, itibar ve şöhret, hiçbiri bana yardım edemez, hiçbiri acımı dindiremez. Anladım ki en önemli şey sağlıkmış.

Kırk yaşında mide kanserinden ölmeden önce dünyaca ünlü tasarımcı ve yazar Kyrzayda Rodriguez’in saptamaları üstteki gibi olmuş!

Rodriguez’in son sözü hepimize önemli bir öneri; “Paylaşımcı olun, hayat kısa!”

ÖYLE BİR KUŞAK Kİ…

Eğitim, sağlık ve kültür! Eğitir, yaşatır ve insanlaştırır! Öldürün üçünü, ölür insan!

Henüz somut algıdan soyut algıya geçememiş küçücük beyinlere metafizik hurafeleri yüklerseniz, susuz çocuk musluğu çevirip su içmek yerine, görünmez güçlerden medet umup duaya durur. Bekler ki musluk açılsın, susuzluğu gitsin! Kargalar bile daha akıllı işler yaparken, insanın kendi kendine yaptığı bu kötülüğü hangi felsefe yorumlar? Musluğu açmayı öğretmeyen eğitim sistemi, koca bir kuşağı yaşayan ölüye çevirdi!

Hal böyle olunca ortaya çıkan politik bilinç ve semboller afakî çalkantılardan öteye geçemez! Bakar mısınız, Hıristiyan inancının Noel Bayramıyla, yılbaşı geleneğinin aynı şeyler olmadığını bilmeyen gençlerin isteğine; hep birlikte danaya girecekler!

Oğullarım, evlatlarım, siz bu kafayla danaya giremezsiniz; dana size girer! Kurbanlık boğaların pay ücreti 22.000.-TL’den başlıyor. Sende o para yok! Bunun nedenini sorgulayacak bilinç de yok! O Hıristiyan, senin dananın tamamına girer! Yani danayı elinden alır da sen ucuz et kuyruğu için EBK kapısına yığılırsın! 1.-EU; 35.-TL olduğu sürece sen boşuna pankart yazıp tek parmağı havada şeriat çığlığı atarsın!

 

Parayla alınan diploma, atan elektrik sigortasının telini bağlayabilir mi sanıyorsun? Ver parayı, yazdır diplomayı, iki ayda ortaokulu, bir buçuk ayda liseyi, üç ayda üniversiteyi bitir! Allah bilir adının önünde Prof yazan niceleri kim bilir hangi üniversitede kürsü başındadır! Biz okuryazarlığı ilkokul terk düzeyinde başbakanlar bile gördük! Derim ki atın o pankartı, yazılın bir dil kursuna da anadilinizi adam gibi öğrenin. Trolleriniz bile Türkçe bilmiyor!

ZAMAN AKIP GEÇERKEN

Prens Charles ve Lady Diana, bizim kuşağın romantik aşk kahramanlarıdır! Saraylı bir prens, halktan bir kızı sever ve evlenir. Kız olur prenses! Eh, oğlumuz da adam gibidir zaten, kızımız da bir ayrı güzel! Ne ki her güzel başlayan öykü güzel bitemeyebiliyor. Bizim kuşağın romantik aşkı da uzun soluklu olamadı. Meğer onlar da bizim gibiymişler. Zenginlik illa ki mutluluk getirmeyebiliyormuş.

Kim haklı kim haksız bilemeyiz ama ipler kopar. Diana, bildiğiniz hazin bir serüven sonunda yaşama erken veda eder. Bizim prens yeniden evlenir ve hızla yaşlanır! Gençliği fotoğraflarda kalır!

Ah o gençlik! Bizler de bir zamanlar gençtik! Kanatlarımız yoktu ama uçuyorduk.

Prens Charles ve Lady Diana’nın gençlik fotoğraflarına bakarken inanın yüreğimin yağları eridi! Üzüldüm. Her şeye karşın şu yalan dünya yaşamaya değer ve güzel. Mutluluk da mutsuzluk da kendi ellerimizde!

Eşyanın eskime süreci demek olan zaman akıp geçerken, insan, ikide bir geriye dönüp bakıyor! Bu bakış iyi değil! Bir aforizma şöyle diyor; “İnsan gençken ileriye, yaşlanınca geriye bakar!”

Sanırım yaşlandık!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *