ZAMAN KAZANMA OYUNU!
ZAMAN KAZANMA OYUNU!
Belediye Başkanının kısa ve uzun erimli arka planı doğrultusunda hamleler yapmak için gündem dışı toplanan Çaycuma Belediye Meclisinin aldığı “kadük” kararların tek bir amacı var; “Zaman kazanmak!”
2464 Sayılı Yasaya dayandırılarak halkın sırtına yüklenen ve ilgili şahsın deyimiyle “yüz kadar varlıklı kişinin ödediği” aslındaysa dört bine yakın Çaycumalıya tahakkuk ettirilen Yol Katkı Payı garabetinin Zonguldak Vergi Mahkemesince iptal edilmesi üzerine Çaycuma Belediyesi davayı “istinaf”a yani temyize taşıdı. Temyiz, belediyenin iptal isteğini reddederek, Zonguldak Vergi Mahkemesinin kararını onadı. Bu onamayı da “KESİN” hüküm olarak kayıtlara düştü.
Bu durumda Çaycuma Belediyesinin yapacağı tek şey vardır; halktan topladığı paraları yasal faiziyle birlikte geri ödemek! (Not: Bu arada, seçimlere bir yıl kaldığını aklınızda tutun!)
Belediye Meclisinin olağanüstü toplantısını canlı yayın olarak izledim. Olayı hafife almak için değil gerçekten söylüyorum, kimi yerlerinde enikonu güldüm. Akıl alacak gibi değil; komisyon başkanı diyor ki “Biz bu konuyla ilgili, Belediyeler Birliğinden görüş sorduk…”
Güler misin ağlar mısın? Zonguldak Vergi Mahkemesinden ya da Danıştay’dan değil, Çaycuma Belediyesinin avukatından hiç değil; Belediyeler Birliğinden görüş almışlar! Meclis salonunu dolduran beyefendi ve hanımefendiler akıllarını peynir ekmekle yemediklerine göre ileri sürülen sav bir Levent Kırca parodisi bile olamaz! Birisi de soramıyor; “Ne alâka?”
Efendim, Belediyeler Birliği demiş ki; Ankara Vergi Mahkemesinin verdiği karar dava açanları bağlar, açmayanları değil. (O mantığa göre, dava açmayanlardan para alabilirlermiş!) Dava açanların tebligat eksikliklerini oylayıp onaylarsanız yeniden para toplayabilirsiniz. Ve daha üçüncü sınıf bir mizah cümlesi de şu; belediye, halkın zarar görmesini engellemek için gecikme faizi talep etmeyecekmiş! Gözlerim yaşardı! Helal be! Bakın belediye halkını düşünüyor! O ünlü spor spikeri gibi “Ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum!” diye balkondan Çaycuma’ya doğru haykıracağım geldi!
Sonuç; Belediye, kendi yazdığı senaryoya göre oynadığı oyununu yeni tebligatlar çıkararak sürdürecekmiş. Askıya falan çıkarmalar vs. vs.
Beyler, yüksek mahkeme Belediye Meclisinin aldığı kararı iptal etti! Meclis kararı yok olunca, ona istinaden yapılan her şey iptal olur! Siz ancak yeni bir meclis kararı alıp o karar tarihinden beş yıl geriye dönük bir yeni işlem yürütebilirsiniz. Onu da ancak yeni bir yol, kaldırım vs. yaptıysanız! Yasa öyle kafanıza göre takılmanıza cevaz vermiyor! Siz yüksek mahkemeden daha üst bir kurum musunuz da alınan “KESİN” kararı bozmaya kalkışıyorsunuz?
Ben size söyleyeyim, ikisi hâkim dördü deneyimle avukat altı hukukçuyla görüştük. Dördü de oynadığınız parodiye keyifle güldü!
(Seçime bir yıl kaldığını aklınızda tutun demiştim üstte!)
“Seçimle ne alâka?” derseniz şu alâka; elbette bu garabetin mağdurları ilgili yargı kurumlarına dava açacak ve kesinlikle kazanacak! Ancak, getir-götür, birinci savunma, ikinci savunma falan derken zaman akıp geçecek ve beyimiz kendi eliyle yaşattığı ve yarattığı bu garabet sorunu kendisinden sonraki belediye başkanının kucağına bırakıverecek! Elbette o ve parmak hesabıyla oluşturduğu meclis üyeleri de biliyor yaptıkları işin yargıdan döneceğini! Fakat çaresizler!
Bu uyduruk işlerin siyasi faturasınıysa CHP ödeyecek. Çaycuma CHP İlçe Yönetim Kurulu ve iki Zonguldak Milletvekili, bizim bildiğimiz nedenlerle oynanan bu ortaoyununa müdahil olamadılar! Hem insanların elindeki üç kuruş ekmek parasını alacaksınız, o insanlar gidip mahkemeyi kazanacak ve yüzlerce dilekçeyi belediyeye verecek ve siz gözlerinizi yumacaksınız, hem de gidip onlardan CHP’ye oy vermelerini isteyeceksiniz! CHP’ye bundan daha büyük bir ihanet olabilir mi bilmiyorum!
Neyse, uzatmayayım. Sular akıp yatağını bulacak. Söylediklerimiz bir bir gerçekleşecek. Aradan aylar yıllar geçecek ve bu garabet hikâye boynunuza asılı bir çan gibi tıngırdayacak. Her kafanızı oynattığınızda o çan çınlayacak ve siz bu yaşattıklarınızı anımsayacaksınız! Tam unutmaya yüz tuttuğunuz bir anda biz size yeniden anımsatacağız! Yok öyle üç kuruşa beş köfte!
Sağ kafayla sol politikalar üretilemeyeceğini, biat iradesiyle adil olunamayacağını, özgür iradesini kiraya vererek toplum adamı olunamayacağını öğrettiniz Çaycumalılara! Eh, bu da bir kazanımdır!
Son bir söz… Prof. Dr İlber Ortaylı diyor ki “Başörtülü kızlarımızı üniversitelere almadılar diyen kitle ile kızların okuması caiz değildir diyen kitle aynı kitledir!”
Ben de diyorum ki “AKP iktidarı beşli çeteyle halkı eziyor diyenlerle Yol Katkı Payı garabetini Çaycumalılara yaşatanlar aynı kişiler!”
KADIN GİRİŞİMCİLER KOOPERATİFİ
Çaycuma’da yalnızca can sıkıcı şeyler olmuyor! İyi işler de oluyor elbet. Yandaki tabelayı görünce içime bir güneş doğdu. Sevindim. Kadın girişimcilerin devletten bağımsız bir şekilde bir araya gelerek oluşturdukları bu üretim kooperatifi, halkın tepesine ceberut gibi binilmezse neleri başarılabileceğini gösteren güzel bir örnektir.
Kadınlar, kendi olanaklarıyla ürettikleri tekstil, gıda vb. ürünleri bu kooperatif aracılığıyla halka ulaştıracak, hem aile bütçelerine katkı sağlayacak hem de daha geniş üretici kadın kitlesiyle örgütlenip ayakları üzerinde durabilecekler.
CHP’li Belediye Başkanının ilk seçildiği dönemde, Atatürk heykeliyle Askerlik Şubesi arasında, AKP’li Mithat Gülşen döneminde yapılan o beton yığını şelale saçmalığının kaldırılıp, o alana sekiz on tane ahşap reyonun yapılması ve kadın üreticilere sembolik ücretlerle tahsis edilmesini önermiştim. Ne güzel olurdu yapılsaydı! Ne ki seçilen belediye başkanı hayalindeki uçuk projelere ayırdığı zaman ve paranın binde birini bu ve benzeri işlere ayırmadı. Gözden ırak izbe bir yerde “Arasta Çarşısı” kurdum falan deyişine bakmayın, o arasta yerini navigasyon cihazı bile bulamaz!
Kendi adıma, kadın girişimciler grubunu maddi ve manevi anlamda ve her koşulda destekleyeceğimi beyan ediyorum. Lütfen, emekçi kadınların sesine kulak verin. 8 Mart’larda attığınız nutukları, yaptığınız basın açıklamalarını çöpe atın; boş onlar! Asıl olan iştir; gerisi laf!
(Not: Bu arada, kadına şiddetten sabıkası olanlar bu girişime burnunu sokmazsa iyi olur!)
IRKÇILIK BİR HASTALIKTIR!
Yeryüzünde yaşayan insanların deri rengi bölgesel iklim özellikleri başta olmak üzere çeşitli nedenlerle farklı farklıdır. Afrikalıların derisi siyah, Asyalıların derisi esmer, Avrupalıların beyaz, kuzey kuşaktakilerin önemli bir kısmı ve Orta Asya insanlarının derisi sarıdır. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Yeryüzünde yaşayan insanların dilleri gene bölgesel iklim özellikleri başta olmak üzere çeşitli nedenlerle farklı farklıdır. Hakeza gene benzer nedenlerle de dinsel inançları da türlü çeşittir.
Farklılık alt başlıklarını çoğaltıp örneklemeleri sürdürmeye gerek var mı bilmem. Bir sosyalist, bir ilerici ve bilime inanan olgun bir insanın gördüğü, bütün bu farklılıkların dünyamız için paha biçilemez bir zenginlik olduğudur.
Düşük IQ’lu, asgari eğitimden bile nasibini alamamış, yaşamı ve insanları dar pencerelerinden görüp gördüğünü dünya sananlar için ırkçılık, tedavisi neredeyse olanaksız bir hastalıktır!
Irkçı, kendisi gibi olmayan insanları aşağılar. Önüne “Pis!” sözcüğünü ekleyerek tanımlar. Dudak büker! Kendisine, ailesine, yaşam alanına yakıştıramaz. Kendisini tanımlarken de “En!” nitelemesini kullanmaktan çekinmez. Sorsanız alabildiğine insancıl ve demokrattır!
Aslında sözün tam burasında tanığı olduğum ırkçı söylemlerle ilgili bariz örnekler vermem çok yerinde olacak ama sosyal ortamı paylaştığım birçok kişi kendine pay çıkarıp rahatsız olmasın diye bunu sizin yargınıza bırakıyorum!
Sözümü yineliyorum; “Irkçılık, tedavisi neredeyse olanaksız bir hastalıktır!”