YEDİ FARK
YEDİ FARK!
İki resim arasındaki yedi farkı bulun!
İlk anda birbirinin aynıymış gibi görünen iki resim arasında aslında hiç fark yoktur! Birinde görünür görünmez bir çiçek vardır, diğerinde yok! Birinde kapının kolu yerinde değildir diğerinde var! Dahası uzun uzadıya arayıp tarayıp o yedi farkı bulduğunuzda pek de değişen bir şey yoktur! Her iki resim de o bilinir bilinmez, görünür görünmez farkları saymazsanız aynıdır!
31 Mart 2024 Pazar günü tüm ülkede olduğu gibi biz de sandık başına gidip şehri yönetecek kişi ve saz arkadaşlarını seçeceğiz!
Söyler misiniz iki resim arasında ne fark var? Bırakın yediyi üç fark var mı?
Eskiden sinema filmleri tanıtılırken, “Otuz iki kısım tekmili birden!” tanımlaması yapılırdı. Aynı şeyi sizin için de yapabiliriz. Otuz iki kısım tekmili birden her türlü çirkin ayak oyunları, kumpaslar ve etik olmayan çirkeflikleri gördüğümüz bu iki resmin hangisi için elimizi “EVET” mührüne uzatacağız?
“Suçlu ayağa kalk!” deyince ‘tedirginlik’ yaşayanlarla ‘umursamazca’ bakanlar arasında bir seçim nasıl yapılır ki? Her birinizin yekdiğerinizden ne farkı var ki “A–ha bu!” diyeceğiz?
Bu ve benzeri değerlendirmeleri bize yaptırttınız ya size helal olsun! Bundan daha kötüsü olamazdı ve yedi kat düşman bile bunu yapmazdı, yapamazdı!
Osmanlı Bankası artık yok! Amblemindeki o koca meşeyi kesip odun yaptılar!
Yapıp ettikleriniz size de yapılınca konuşuruz gerisini! Çalıyı yiyin bir!
OTUZ YIL!
1994 Yılından bu yana tam otuz yıl geçti! Demokrat Çaycuma Gazetesiyle başlayan gazetecilik yaşamım kültür, sanat ve edebiyat çalışmalarımın yanında hep bir yanıyla sürüp geldi!
Bu otuz yıl süresinde yazdığım yazıları belgeliğimde koruyorum elbette. Ahir ömrümü tamamlamadan kitaplaştırabilirsem dört kitaplık bir külliyat duruyor. Şehrimizin son otuz yıllık evresini bir turnusol kâğıdı gibi ortaya seren yazılar bunlar!
Demokrat Çaycuma Gazetesi, Çaycuma Sanat İnternet Dergisi, 18. Tünel İnternet Dergisi, Zonguldak Halkın Sesi Gazetesi, Bizim Çizgi İnternet Sitesi ve en az beş altı kısa ömürlü gazete, yaklaşık üç yıl süren Radyoaktif Radyosu radyo programcılığı… Yerel ve ulusal alanda yayımlanan kültür, sanat, edebiyat ve haber dergilerini de eklersek inanın ben bile kendime şaşırıyorum. Araya giren on beş yıllık ÇASAT (Çaycuma Sanat Tiyatrosu) deneyimi, üçü şiir, üçü roman, biri araştırma ve biri öykü tam sekiz kitap!
Dahası var ama kendimden söz ediyor olmanın ezikliği büküyor boynumu! Sendikal ve toplumsal konularda verdiğimiz mücadeleleri nasıl es geçebilirim? Sürgün edilmemle -bir yanıyla- erken biten meslek yaşamımı ve o süreçleri…
İlk 1973 yılında gelip dört yılda tamamladığım lise öğrenimi sonrası üniversite ve iki ayrı şehirde geçen eğitimcilik yıllarının ardından 1992 yılından bugüne otuz iki yıldır kesintisiz Çaycuma’dayım!
Aslında söyleyeceğim çok şey var ama üstte -kısmen de olsa- söz ettiğim yalanmış mürekkepler tutuyor elimi, dilimi.
Kavlangaların bir adaleti var! Oraya yüzü olan gelir!
İÇİNDE ‘KIŞ’ OLMAYAN…
İçinde kar boran olmayan kış günlerini yarıladık ama inanın bendeki korku öylece duruyor. Eğer bu kış, kışlığını mart-nisan ayında yapar da verip veriştirirse kar boranı, hapı yuttuğumuzun günüdür! Düşünsenize tüm fidanlar, ağaçlar çiçeğe durmuş ve bir gecede hepsi yanmış!
Yok her şey yolunda giderse NK Şiir Evinde geçireceğim ‘The Long, hot Summer’ günlerinde sizi de beklerim. Gelin, konuşuruz nalına mıhına, enine boyuna, orasından burasından!
Çok büyük oranda yerli olan tohumlarımız ilkyaza hazır. Erik ve incir fidanlarımız dördüncü yılına giriyor. Bu yıl onlardan tadımlık da olsa meyve bekliyorum!
Şiir Evinin en güzel yanı da çoban ateşi ve yıldızlı yaz geceleri! Vivaldi’den keman konçertoları dinlerken yudumlanacak iki duble rakı ya da Jack Danilels’ın tadını düşleyin! Buna, dağdan gelen çakal ulumaları ve ikindiüstlerini gizemli kılan guguk kuşu serenatlarını da ekleyebilirsiniz! Şehrin ikiyüzlü insan bataklığından uzakta geçen o günlerin anlamı bizim için çok büyük! İnanın, avcı kediler, artık bize alışmış olan gökyaşıllar ve göründüklerinde aklımızı başımızdan alan yılanlar bile daha içtenlikli!
Umarım içinde kış olmayan bu günler, mart ya da nisanda nüksetmez de üreticileri hüsrana uğratmaz!