YAŞAMAK…
Yaşamak ve ölmek; iki karşıt sözcük olmanın ötesinde derin anlamlar yüklenen iki kavramdır aynı zamanda.
Bir sosyal medya aforizmasında şöyle diyordu; “Görünen o ki hiçbirimiz bu dünyadan canlı kurtulamayacağız; o halde bu kibir niye?”
Kibri bir yana bırakalım; hiçbir canlı, sonsuza dek canlı kalamayacak!
Bunları niye mi yazıyorum? 5 Haziran 2021 Pazartesi günü öğlen saatlerinde bisikletimle çarşıdan eve gelirken, kontrolsüz bir can alıcı olarak hem de döner kavşakta yan şeride geçmek için yol değiştiren kamyonun altına girmeme ramak kalmıştı ki bir anlık refleksle frenleri kıstım ve kendimi sol yana doğru savurarak yuvarlandım. O an ölümü gördüm dersem abartmış olmam. O anın bendeki en büyük hasarı, bağırıp çağırmalarımla arabadan inebilen sürücünün bön bön yüzüme bakarak “Amca, sen ne yaptın?” gibi anlamsız cümleyi yinelemesiydi.
Uzatmayayım, birçok güncel işi yoluna koyup tam dinlence günlerine başlıyorum derken bu kez hiç de azımsanmayacak sağlık sorunlarıyla boğuşmaya başladım. Elbette kamyon sürücüsünün bana yaşattığı bu acıların hukuksal bir boyutu olacak ve gerekli karşılığı alması için tüm hukuksal yolları kullanacağım!
…
İnanın bana, bu ülkede altmış, yetmiş yaşına gelmek ayrı bir meziyet! Bölgemizdeki ikili (duble) yolların neredeyse tamamında ara bariyer yok! Zemin langır-lungur! Dönemeçlerin merkezkaç eğimi fizik kurallarıyla dalga geçer durumda. Hatta bazı yerlerde dümdüz! Bu yollarda ölümle burun buruna yolculuk eden halk, bize tüm bunları reva görenlerden hesap sormayı düşünmüyor bile! İnanın bana, kime ne diyeceğimi bilemiyorum!
Ölmedim; yaşıyorum ve yarın ne olabileceğine ilişkin hiçbir öngörüm ve iyimser sözüm yok!
YANITLANMAYAN (YANITLANAMAYAN) SORULAR!
Bir önceki yazımdan bir tümceyi alarak sosyal medyada paylaşıp tek kale maç yapacağına, “Bu soruların müsebbibi benim, eğriye eğri, doğruya doğru!” deyip makul ve mantıklı yanıtlar vermen gerekir aslında. Normali bu! Ancak normal olan ne bıraktın ki ortada?
Görmüyor musun çevrende hiç kimse kalmadı. Euro kur farkıyla nemalanıp Türkiye ve iktidar övgüsü düzenlerle, yılda beş gün bile gelip içinde yaşamayanların üç beş tümcelik yağcılığına kadar mı düştün birader?
1-“Sular” demiştim… Daha dün akşam dört saat sular akmadı. Son bir ay içinde bu dördüncü su kesintisiydi!
2-“Çöp” demiştim… İstersen yeni bir fotoğraf ekleyeyim ama bırak fotoğrafı, çöpün kendisini traktöre yükleyip getirsem para etmez bilirim!
3-“2464 numaralı 12 Eylül ucubesine dayanmak mıdır sosyal demokrat belediyecilik; bu uygulama hukuksuz!” demiştim… Vergi Mahkemesi çöpe attı da siz de kurtuldunuz biz de!
4-“Bu neyin geriye dönük emlak cezası” demiştim… “Ceza olabilmesi için suç olması gerekir” demiştim… Demeye kalmadı, Vergi Mahkemesi karneyi elinize verdi! İptal! İyi seyirler!
5-“3194 Sayılı İmar Kanununun 18. Maddesini anlaşılmaz şekillerde uygulayan” demiştim… Eli kulağındaymış; Danıştay, kalın kırmızı kalemle üstünü çiziverdi! İptal!
6- “Sorulan hiçbir soruya yanıt verilmiyor! Verilen dilekçeler yalnızca ‘verilen dilekçeler’ olarak kalıyor” demiştim… Başında bulunduğun kuruma bugüne dek verilen dilekçe sayısıyla, o dilekçelere verilen yanıt sayılarını açıklayın görelim bakalım, neymiş durum!?
7-“Halk hiçbir konuda bilgilendirilmiyor. Alınan kararlarda ‘söz ve karar paylaşımı’ hiç uygulanmıyor” demiştim… Yol Katkı Payı garabetini ikinci seçimden sonra öğrendik. Oysa seçim öncesi ‘sertmeleri’ kurmuşsunuz! 18 Uygulamalarında mağdur edilenler, önlerine belge gelince öğrendi yapılanları! Yazıyı uzatmamak için kesiyorum, isterseniz en az yirmi benzer durumu ardı ardına sıralayabilirim!
8-“Şehrin öz dinamikleri olan sivil toplum kuruluşları ‘şekil’ olmanın ötesine geçemiyor” demiştim… Birkaç gün önce CHP’nin yirmi beş milletvekili ilimizi ve ilçemizi ziyaret etti. Sivil Toplum Kuruluşlarıyla toplantı yapılacaktı. Yapıldı mı? Sahi kaç örgüt katıldı bu toplantıya?
CHP’li arkadaşlar arkadan esip gürlüyor ama hadi deyince ağzını açamıyor. Vahim olan soruyu onlar adına ben sormuş olayım; bu yirmi beş milletvekili, Çaycuma CHP İçe Başkanlığını ziyaret edip bir acı çayınızı içti mi? Where are you going CHP? Where is the Çaycuma?
9- “Yahu biz bu şehirde insan gibi mi yaşayacağız yoksa hep sizinle mi boğuşacağız? Biz hangi günahı işledik de size müstahak olduk” demiştim…
Dandini, dandini dasdana / Danalar girmiş bostana…
BENDE…
Bende yanıtlanamayan sorular çok! Oysa soruları en çok çalıştığınız yerlerden soruyorum. Çalkantıya mahal vermemek için asıl ‘kazık’ soruları sormuyorum. Elbette bütün sorular yeri geldiğince sorulacak. Bu şehirde, benim gibi bir adamı Sedat Peker yerine koydunuz ya helal olsun size!
“Efendim, seçime girersem gene kazanırım!”
Olabilir! Kazanabilirsin! AKP iktidarı da kazanıyor ama halkın durumu değişmiyor.
Çöp sorunumu çözemeyen, ırmak suyunu kazık marka içiren (kimse içmiyor ha; sözün gelişi öyle yazdım), kendi anons hoparlörlerinin ses yüksekliğini bile ayarlayamayıp gürültü kirliliği yapan, parke taş döşemesini bile ‘düzgün’ yapamayan, salgın döneminde maçı tribünden izleyen yöneticiler otuz seçim kazansa ne olur?
Hadi bakalım; bir anket daha!