YAPAY GÜNDEMİN İZİNDE!

mevlut

YAPAY GÜNDEMİN İZİNDE!

İyi ki yalnızca Türksat uydusundan yayın yapan televizyonları izlemiyorum. İyi ki ikinci çanağın kurulumunu yaparak Eurosat uydusundan yayın yapan Avrupa ve dünya televizyonlarını izleme akıllılığını yapmışım! İyi ki çat-pat da olsa İngilizcem, Almancam var! İyi ki Türkçe yayın yapan televizyonlara mahkûm değilim!

İnanın bütün içtenliğimle söylüyorum, bu ülkeyi şu haliyle izleyen duyarlı bir yurttaşın ruh sağlığının yerinde olması olanaksız! Şu haliyle bu ülkede ancak olan bitenden haberi olmayan, kendi dünyasında yaşayanlar mutlu olabilir. Gerisinin durumu üç aşağı beş yukarı benim gibi inanın!

Yapay bir gündemin içinde yapay bir bilinçle sürünüyor güzel ülkem! İnsan emeği, insan yaşamı, kültür-sanat, eğitim, doğa çöpe atılmış durumdayken gündem diye pompalanan ve ortalama insanların gündemini oluşturan bu saçma-sapan durumu içselleştirmemizi beklemesin kimse!

Hani bir deyim vardır; kişinin poposuna parmak atarsın gıkı çıkmaz, “şerefsiz!” dersin adam öldürür… A-ha işte o günleri yaşıyoruz!

Bütün bu yakınmalarımdan umutsuzluğun beni tutsak aldığı gibi bir görüntü çıkıyor ortaya biliyorum ama öyle değil. Elbette benim insana olan inancım tam ve kesin! Ancak gerçek o ki seviye oldukça düştü ve çok zaman kaybettik!

Şakayla karışık hep deriz ya; “Bu kadar pisliği ancak devrim paklar!” Ant olsun ki durum aynen bu! Bu kadar pisliği ancak devrim paklar! Tek çıkış yolu devrim!

Diyorsam da hemen sevinmeyin! Kendisine “devrimci” diyenlerin bulunduğu durumu düşündükçe ensemden, kulak arkamdan ve şakaklarımdan bir terleme basıyor beni!

Bizim “devrimciler” önceleri, CHP’ye oy veriyorlardı. Şimdi CHP ve o çizginin orasına burasına sızmış, yerleşmiş, hortumlarını bağlamış olan açık-gizli sağcıları savunuyorlar! Yani durum hiç de göründüğü gibi değil!

Yapay bir gündem oluşturup yapay şeyler söyleyen kalabalıkla sonu mutlu biten bir film çevirmek olanaksız! Devrimci lafazanlıkla atılacak adım, faşizmin değirmenine su taşır! Üzgünüm ama şu anki durum da böyle!

 

MASKE!

Valla, çocuklar iyi müzik yapıyor! Seslendirdikleri parçalara egemenlikleri sorunsuz! Yani oturup dinlenebilir bir müziğin üstesinden geliyorlar.

Buraya kadar iyi! Grup olarak onlara söylenecek olumsuz bir sözüm yok.

Bizimkilere gelince… Yahu, bu Maske aşkı nereden geliyor anlayamadım! 23 Nisan’da; Maske! 19 Mayıs’ta; Maske! Yılbaşında; Maske! Cumhuriyet Bayramı’nda; Maske! Şeker Bayramı’nda: maske!

Maske Grubu, Frederic Chopin’in “Cenaze Marşı”nı çalıyor mu bilmiyorum. Eğer çalmıyorlarsa onlara önerimdir, en kısa zamanda repertuarınıza katın. O zaman cenazelerimizde de Maske Grubu olacak!

Belediyenin Maske aşkı nereden geliyor bilmiyorum ama Çaycuma’da çalıp söyleyen hemşerilerimize ayıp oluyor! Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği gruplarının bulunduğu Çaycuma’da hiç mi özel günlerde sahne alabilecek yetenekler yok? Cumhuriyet Meydanına kurulan sahneye arka arkaya çıkıp üçer beşer türkü, şarkı söyleyen arkadaşlara sormak istiyorum; size kaç lira harçlık veriliyor? Bu sorunun yanıtını biliyorum elbet. Ancak aynı soruyu Maske Grubuna da sormak isterim; siz o programları beleş mi yapıyorsunuz?

 

AHŞAP KÜLLİYE…

Çöp sorunu çözümsüzlüğe yargılı! Parke kaplı yolların, kaldırımların bakım onarımı sıfır! Daha önce de yazdığım gibi haftada ortalama iki kez suyumuz kesiliyor. Elektrikler de hakeza öyle! Ses kirliliği bütün ihtişamıyla sürüyor! Caddeler, sokaklar abartılı sayıda köpekle dolu! Bu ne iştir bilen yok! Doğalgaza ve kömüre gelen zamdan sonra tanıdığım birçok kişi sobaları, kuzineleri kurup oradan buradan odun tedarik etmeye başladı. Epeydir unuttuğumuz hava kirliliğine geri dönüyoruz!

Bizimkilerin derdi; yolun ortasına inşa edilen ağaç eve hangi adın verileceği! Öneriler, yanıtlar, tartışmalar, basın açıklamaları derken iş kişisel bir boyuta doğru hızla yuvarlandı. Ben bütün bunları gülerek izleyenlerdenim.

Topa gireyim de başka yerden olsun bu. Bu evin musluklarından su aktığına göre belediye buraya su bağlamış demektir. O zaman kanalizasyon sistemi de işliyordur. İçine girip gezildiğine göre oturma izni vardır. Işıkları yandığına göre elektrik bağlanmıştır. Eh hal böyle olunca DASK (Deprem Vergisi) falan yatırılmıştır. Demek ki binanın “Yapı Ruhsatı ve tapusu da var! Bina inşaatında çalışan işçilerin masrafları, sigorta primleri falan ödenmiştir. Yani yasal işlemlerin tamamı yapılmış olmalı. Hal böyle olunca evin üzerinde bulunduğu arsa da tapuludur ve İmar İzni vardır ki bu bina oraya yapılmış!

…mı acaba? Hani bir şey bildiğimden değil, bilmediğimden soruyorum. Ben Çaycumalı bir yurttaşım ve eksiksiz vergilerimi ödüyorum. Bu nedenle bütün bunları bilmek ve buna yönelik sorular sorma hakkım var!

Bölüm başlığı “Ahşap Külliye” ama yazının konusu o değil. O halde kurala uyalım ve sözü başlığa bağlayalım; Adını üç kez değiştirdiğiniz “Külliye”nin resmi adı ne olacak? Hani şu sizin adına “Yaşam Park” dediğiniz alanın kuzey yönündeki ahşap cami? Hani bitişiğinde iki tane baz kulesinin bulunup çevreye radyasyon yaydığı, mezbahanın aşağısındaki ahşap külliye? A-ha işte oranın adı ne olacak? Hadi onu da ben önereyim; “Beynamazlar Külliyesi!” olsun. Benim tanıdığım Çaycumalılar ırmak kıyısına bira içip söyleşmeye gidiyor. Seccadesini alıp giden yok! Hal böyle olunca önerimi çöpe atamazsınız değil mi? Son derece mantıklı bir öneri. Buyurun! Kabul edenler? Etmeyenler?

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *