SÖYLEM-EYLEM TUTARSIZLIĞI!

SÖYLEM-EYLEM TUTARSIZLIĞI!
“İsrail’in ithal ettiği çeliğin % 65’i Türkiye’den gidiyor. Gazze’ye düşen roketin, bombanın çeliğini biz üretiyoruz” diyor gazeteci Ozan Gündoğdu.
Değerli öğretmenim Mustafa Gündoğdu’nun gazeteci oğlu Ozan Gündoğdu, saptamasını şöyle sürdürüyor; “Çelik sektöründe örgütlü sendikalar hem İsrail’i kınıyor, hem çelik satmaya devam edilmesine göz yumuyorlar!”
Gündoğdu’nun ilk saptaması acı bir gerçeği yansıtırken, ikinci saptaması eksik!
“İsrail’e çelik satışı durdurulmuştur!” diye bir kararname yayımlayacak; yerli, milli, milliyetçi, muhafazakâr, mukaddesatçı, ülkücü falan bir yönetici yok mu bu memlekette?
Bizimkiler, muhafaza-kâr-lıktan, paraları ‘muhafaza’ ve daha çok ‘kâr etmek’ anlıyor!
Sevgili Ozan, “çelik satmaya devam edilmesine göz yumuyor” diyerek, salt sendikaları suçlayan saptamana katılamayacağım. Çünkü göz yumarak görmezden gelen AKP iktidarıdır; sendikalar değil!
Sendikalar ancak üretimden gelen güçlerini kullanarak greve gidebilirler. Ne yazık ki “Grev erteleme ve iptal etme” bu millet eliyle iktidarın başına verilmiştir. O da her seferinde ya ertelemekte ya da yasaklamaktadır.
Sözün özü; hem demir çelik sektöründe örgütlü sendikaların politik yapısı hem de işverenin politik konumlanması direniş ya da grev olgusundan çok çok uzaktır!
İktidarın söylemiyle eylemi örtüşmezken, yandaşlarının da gıkı çıkmamaktadır! Durum budur.
-Sevgili Ozan, Çaycuma’ya geldiğinde çayımızı içmeye gelirsen seviniriz!-
FATİH…
Mustafa Kemal Atatürk, “Türk çocuğu artık Arap çölleri için kanını dökmeyecektir” demişti.
Politikacı Fatih Erbakan, “TSK bir yıl süreyle Gazze’de görev alsın” diyor.
Erbakan’ın lideri bulunduğu parti ‘Yeniden Refah Partisi’ Çaycuma’da da örgütlü! Yani İlçe Başkanı ve Yönetim Kurulu falan var. Bir kısmını da tanıyorum.
Ve Fatih Erbakan’ın önerisine katılıyorum! Ama bir şartla; başta Zonguldak İl ve Çaycuma İlçe Yönetim Kurullarında görev alanlarla çocukları olmak üzere, bu partiye oy verenler askere alınsın! Onlar yeterince kalabalık olur ve cepheyi tahkim ederler.
İsrail’i yenerlerse Filistin kurtulur. Yok, o yolda -şehit- düşerlerse biz kurtuluruz!
Bu arada Fatih Erbakan’ın önerisine sosyal medyada gelen yorum gündem oldu; “Sen parayla bedelli askerlik yap, halkın çocuklarının Filistin’e gitmesi için dilekçe ver! İnsan biraz utanır!”
Kim yazdıysa ağzına sağlık! Daha ne diyeyim?
MACARLAR…
“Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Macarların ata yurdunun Kazakistan olduğunu ve Kıpçak kökenli olduklarını açıkladı. Kazaklar ve öbür Türk topluluklarıyla akraba olduklarının bilincinde olduklarını açıklayan Orban’a Kazakistan devlet nişanı verildi.”
İlahiyatçı Cemil Kılıç’ın paylaşımından anlıyoruz ki Macarlar ulus aidiyetlerini sorguluyor. Dahası onların bir Türk boyu olduğunu, Hazar Denizinin kuzeyinden Karpatlara uzanan Türkler olduğunu biliyoruz. Yani günümüz Macarları üçü Türk dört kavmin birleşmesinden doğmuştur: Onogurlar, Ugorlar, Hunlar ve Kavar Hazarları.
Pekiyi… Bizim Yerli ve milli iktidarımız ve onun milliyetçi, muhafazakâr, mukaddesatçı destekçileri, “Türk Dünyası” derken neden hiç Macaristan adını dillendirmezler?
Sorduğum soruyu kendim yanıtlayayım; Hıristiyan oldukları için!
Söyleyeceklerim bitti! Nokta!
GÖRÜN ARTIK; HUKUKU ÖLDÜRDÜNÜZ!
Gazete haberi şöyle;
“Şemdinli’de, Esra Yücel’e tecavüz ettikleri ve onu intihara sürükledikleri iddia edilen üç sanık beraat etti. Oysa Esra ölümünden önce verdiği ifadelerde bu sanıkların kendisine yaptıklarını anlatmıştı. Baz sinyalleri, HTS kayıtları vardı. Üç yıl üç ay dava açılmadı! Köy Meclisi, Esra’nın ailesini tehdit ediyordu. Yüksekova Ağır Ceza, sanıklara kırk ikişer yıl hapis vermişti.
İstinaf bozdu ve şimdi beraat ettirildiler.
On iki yaşındaki kız çocuğu Esra Yücel’in tecavüz edildikten sonra intihara sürüklenmesine sebep olduğu suçlamasıyla yargılanan tecavüz failleri; Zahir, Nihat ve Veysi Yılmaz, Yükseova’da görülen duruşmada beraat etti.
Mahkeme heyeti, avukatlar salonda değilken karar verdi.”
Buradan AKP iktidarı ve paydaşlarına sesleniyorum;
Görün artık; hukuku öldürdünüz!
DEĞİŞİM…
Hafta sonu yapılan Olağan Genel Kurul oylamasında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine Özgür Özel’in seçilmesi elbette demokratik bir değişimdir. Bu anlamda CHP’yi kutlamak gerekir.
Öteki partilerin liderleri ancak ölünce değişiyor!
Tüm gözlerin Özgür Özel ve yönetiminin üzerinde olduğu şu günlerde benden iki öneri;
1-CHP, kendini A’dan Z’ye yenilemeli, tüm politikalarını emek ve emek eksenli kurgulamalıdır.
Sol ve emekten yana politikalar uygulayıp halkla bütünleşmeden, alınacak tek bir adımlık yol bile yoktur!
2-Özellikle büyük şehirlerde, -politik görüş ve duruşu ne olursa olsun- tüm partilerde bir şekilde var olmaya çalışan arazi lobileri ve rantçı sermaye kesimin, partinin beş yüz metre yakınına bile yaklaşmaları engellenmelidir.
Bütün bunları nasıl yapacaklarını bana sormayın. Kendinize sorun! Vereceğiniz yanıtlar benim de yanıtımdır!