SEVDALINIZ ‘NEKTÜP’ YAZMIŞ!
SEVDALINIZ ‘NEKTÜP’ YAZMIŞ!
CHP’nin Çaycuma Belediye Başkan Adayı, WhatsApp grubundan yazdığı metupla ‘ortalığa’ seslendi! “Yakındır, ‘nektüp’ gelir!” diyordum; yanılmadım. Okuyalım bakalım nektüp nelere ‘dokunmuş?’
…
“Kıymetli evladım” diye başlıyor nektüpübünüz!
Sizin adınıza söylersem; Allah razı olsun! Lütfetmiş. ‘Kullarım’ da diyebilirdi!
…
“Seçimden seçime siyaset yapılmasına en başta karşı olan benim” demiş.
Öyle ya, seçimde siyaset mi yapılırmış? Börek yaparsın, poğaça yaparsın, lay lay lom yaparsın. Siyaset yapmak da ne demekmiş! Otur evinde…
…
“60 yaşına kadar siyaset dışında kalmış, iş hayatında önemli işlere imza atmış bir büyüğümüzüm” demiş.
A-ha! İşte işin sırrı! Böylesi nektüplerde cümleye rakamla başlanıp ‘büyüğümüzüm’ gibi Türkçede olmayan bir sözcük yazılmaz ama olsun! Adam 35’lik değil, 50’lik değil, tam 60’lık bir büyükken, 60’lık büyük olmayacağını anımsayınca, demiş madem böyle başladım, bari 70’lik olayım da masa kurunca dört kişiye yetsin! O kadar Kadı kızı, hatada da bulunur! Altmış yaşına kadar para kazanıp, “Yahu, yeni bir şeyler yapsam da heyecan verse!” diye düşünürseniz deplâsmana çıkmış üçüncü sınıf amatör takım gibi olursunuz! Öyle de oldu!
…
“Çocukluğundan beri çalışan, herkesten fazla emekliliği ve rahatı hak eden birisi olarak on yıldır Çaycuma’ya, sizlere hizmet ediyorum. Ne için? Hiçbir karşılık beklemeden” diyor!
Bakar mısınız fedakârlığa? Gözlerim yaşardı! Sen çalış, çabala tam emekliliğini yaşayacakken on yıllık bir tekaütlülük zamanını Çaycuma’ya harca! Hem de hiçbir karşılık beklemeden!
Hiçbirinizin aklına; “Birader biz seni mabadı mühürlü mektupla mı çağırdık! Çek git o zaman!” demek gelmiyor! (Neyse, bu konuya daha sonra çok döneceğiz.)
…
“Milletvekili olman lazım, ile aday olma lazım diyenlere gülümseyerek, ben memleketim Çaycuma’ya borcumu ödemeye geldim, siyaset yapmaya gelmedim dedim hep” diye yazmış nektüpünde!”
Görüyor musun fedakârlığın büyüklüğünü? Sen milletvekili olup sırt üstü yatmak varken, gel de bu Çaycuma’nın kedisi köpeği, çamuru çökeğiyle uğraş! Vah vah! Vah vah! Hani tanımasam neredeyse inanacağım! Hoş, inanan az buz kişi de yok hani!
…
Ve devam etmiş;
“Yani alışılmış bir figür değilim. Vicdani bir borç ile yetiştiğim memlekete hizmet ediyorum kimseyi ayırmadan”
Üstteki cümlenin figür, vicdan, cüzdan gibi ayrıntılarına takılmadım da o cümlenin sonunda “kimseyi ayırmadan” diyor ya a-ha işte o sizi bile şaşırtmış olmalı! Gerçekten hiç ayırmadı! Hepinizi talan etti de gıkınız çıkmadı! Kavlangaların altına gelemez oldunuz!
…
Sevdalınız, almış neşteri eline, vurmuş CHP’nin böğrüne! Okurken içimin yandığı o cümleyi nasıl yedirdiniz kendinize diyeceğim ama siz neleri hazmetmediniz ki? (Hadi bakalım o cümleye!)
“Memleketin hali, siyasi partilerin hali, partimizin hali ortada. Kimseyi ötekileştirmeden, mevcut durum ne ise ona razı olarak, onunla ne yapılabilecekse mücadele ederek bu güne geldik.”
Nevi şahsına nektüp yazılan CHP üyesi ya da sempatizanı arkadaş, sevdalınız size, RTE’nin dediği gibi “CeHaPe” diyor! Bu CeHaPe’nin diğer partilerle arasında bir fark yok diyor. Ha AKP ha CeHaPe diyor! “Mevcut durum neyse ona razı olarak” diyor! Yani size diyor ki; “Sizin iler tutar yanınız yok ama işte ben gene de size razı olarak, sizinle ne yapılabilecekse yapıp ettim!”
Bakın sevdalınız bu konuda haklı! Yapıp ettiği ne kadar haksız hukuksuz iş varsa görmezden gelip sineye çektiniz. İki taneniz çıkıp da, “Pardon birader, sosyal demokrat belediyecilik anlayışında şunlar şunlar yok!” deme yürekliliğini gösteremediniz! Şimdi bu lafları hazmetmek dışında bir seçeneğiniz yok! Kızılcahamam maden suyu işi kolaylaştırır; birer şişe için derim!
…
(Yazı uzamasın diye bazı yerleri atlıyorum. Aslında çok eğlenceli ama olsun!)
…
“Yaşamım boyunca öğrendim ve öğretmenlik yaptım. İş hayatında ve Belediyede yüzlerce binlerce insana dokundum.”
“Öğretmenlik yaptım” diyor. “Yüzlerce, binlerce insana dokundum” diyor! Yol Katkı Payı alarak kaç bin kişiye dokunduğunu, suyun ton fiyatını bir kalemde 20.-TL’ye çıkartırken ne kadar kimseye dokunduğunu, İmar Kanunu 18. Madde uygulamasıyla nerelere dokunup nerelere dokunmadığınızı ve hatta Nadır’dan Yeşiltepe’ye kadar hukuktan dönmemiş olsa daha kaç kişiye dokunacaktınız biliyoruz. Daha çok var ama bu dokunmayı uzatmadan dokundurayım; sizin dokunmadığınız kaldı mı?
…
“Amacı olan, hedefi olan herkese yardımcı oldum, elinden tuttum. Hatta olmayanları da kendileri istememelerine rağmen onların hayatını değiştirmek için zorladım.”
Bu cümlenin ana fikri; “… zorladım” sözcüğüdür. Daha ne desin? İtiraf etmiş işte. Siz istemiyor olsanız da sizi zorlamış. Örneğin, CHP İlçe Binasında toplantı yapmak dururken, size Belediye Bilmem Ne Salonunda toplantı yaptırtmış! Bir tekiniz bile, “Yahu, burası belediye, biz tüzel kişiliği olan bir partiyiz, toplantımızı kendi parti binamızda yapmalıyız!” diyebildi mi? Diyemedi! O zaman sevdalınız haklı ve doğru söylüyor! O zorlar, siz de gidersiniz! Nokta!
…
“Herkes korkuyor. Partimizde herkes yeni üye bulamıyoruz diye sızlanıyor. Sandıklara yazacak kimse yok neredeyse!”
Hey anam hey! Gördünüz mü durumunuzu? İktidardan korkunuza yeni üye ve sandıklara yazacak kimse bulamıyormuşsunuz! “Bu kafayla giderseniz askere…” diye bir tekerleme var ama hem size kıyamam hem de yediğiniz laflar benim bile içimi acıtıyor!
…
“Ben 70 yaşıma gelmişim neredeyse. Kendim için hiçbir beklentim ve isteğim yok. Geleceğimiz ipotek altında ama bu sizin geleceğiniz.”
Bir öğretmen, altmış beş yaşına geldiğinde sınıfa girebilmesi için “Akli melekeleri yerindedir!” diye rapor alması gerekiyor. Adam gelmiş yetmişine, hâlâ gözü koltukta. Bakar mısın bir de “… sizin geleceğiniz” diyor.
…
“Geçtiğimiz seçimlerde var olan örgüt ve gençlik yeterli gelmedi. Ona razı olsaydık seçimleri kazanamazdık. Mevcudun üzerine yaptığımız takviyelerle ve organizasyonlarla seçim projemizi gerçekleştirdik ve kazandık.”
Size diyor ey CHP Yönetim Kurulu, ey CHP üyeleri! Seçimi siz değil, ben tek başına kazandım diyor! Nassınız baken? Eyisiniz? O çalışırken siz sahne dekoru muydunuz?
…
Cumhurbaşkanlığı seçimi için söylediği sözleri bir pankarta yazıp parti binası önüne assam diyorum!
“Hele ikinci turda ortada hiç kimse kalmadı. Ben sanki kendi seçimim gibi o on beş günlük sürede aşırı gayret ettim. Kimsecikler yoktu. Seçmenlere mektup yazdık Kemal Bey’in ağzından. O mektuplar bile dağıtılamadı.”
Adam size daha ne desin? Siz “Şunu yaptık, bunu yaptı, hayır öyle değil!” falan deyip sızlanacağınıza, “Arkadaş sen ne diyorsun? Nasıl olur da partimiz hakkında bu sözleri söylersin?” demelisiniz. Diyemezsiniz değil mi? Yok, “Deriz!” derseniz, buyurun, mikrofon sizde! İnanın bana, bu sözler size söylenirken gıkınız çıkmıyor ya, bana göre sizin yönetim olarak meşruiyetiniz tartışılır! Ya gereğini yapın, ya istifa edin!
…
“Bin bir zorlukla gelen hayatım başarı ile dolu. Mazeretlerin hiçbir anlamı yok. Hedefiniz olması lazım. Makul mantıklı ve erişilebilir. Ama çok çalışarak, terleyerek, uykusuz kalarak!” demiş.
Bakın adam çalışmış, terlemiş, uyumamış! Siz hiç çalışmamış, hiç terlememişsiniz, hiç uykusuz kalmamışsınız! “… hayatım başarı ile dolu!” cümlesini kendisi için başkaları kursa anlarım da, kişi kendi kendini överse bu psikolojik bir vakıadır! Aslında konu hep psikolojik de…
…
“Geçen on yıl zarfında örgütlere ve işleyişlerine hiç müdahale etmedim. Partide adamlarım olsun diye en küçük gayretim olmadı. Bu günlere gelinceye kadar git üye ol bile demedim kimseye. Çünkü herkesin biri birinden çekindiği bir ortam var bu mecrada. Sadece işime baktım. Ama ona rağmen ne olaylar yaşadık.”
Öyle ya! Tuncay Akyol’u görevden almadılar! Tuncay Bey, çok yorulduğu için istifa etti. İl Genel Meclisi ilk sırasında yer alan Yüksel Beyi kimse oradan silmedi, onun yerine Burhanettin Beyi yazarak parti içine nifak gökyüzünden geldi. Ve hatta Mehmet Özdal hiçbir şey yokken çekip gitti. Ve hatta hatta iktidarındaki iki dönemde kaç avukat değiştiyse nezle oldukları için Belediye Avukatlığından ayrıldılar. Sonraki yönetimler, parti yönetim kurullarını özgür iradeleriyle oluşturdu. Onlara siz hiç karışmadınız! Zonguldak İl Genel Kurulunda parti içi başka bir listeye adını yazdıran İlçe Kadın Kolları Başkanına, “Kadın kolları başkanı hemen istifayı düşünmelidir!” demedi kimse. Çaycuma Kent Konseyinin on bir Yönetim Kurulu üyesi canı sıkıldığı için istifa etti! Daha sayayım mı arkadaşlar? Yoksa bu kadarla ikna oldunuz mu?
(İleride bütün ayrıntılarını paylaşmak üzere İl Genel Meclisi Üyeliği için yapılan -sözüm ona- ön seçim sürecini şimdilik es geçiyorum!)
…
“Geldiğimiz noktada yaptığımız işler nedeniyle avantajlıyız çok. Bana birçok kişi seçim garanti, hiçbir şey yapmana, para harcamana gerek yok diyor” diyor.
Anlaşıldı mı? Para harcamaya, hiçbir şey yapmanıza gerek yok. Seçim garanti! Öyleyse dağılabilirsiniz! Kepenkleri indirin!
…
“Ama ilk günkü heves ve azimle Çaycumalıları başarı yolunda motive etmeye çalışıyorum!” diyor.
Yani, CHP Yönetim Kurulu, CHP Kadın Kolları, CHP Gençlik Kolları ve üyelerin hiçbir çalışması yok! Sevdalınız tek başına seçmeni “motive etmeye çalışıyor!” Bu sözleri siz yiyip yutkunuyorsunuz ya inandığım bütün değerler adına yemin ederim, son seçimlere kadar size oy vermiş bir yurttaş olarak ben utanıyorum! Size ne diyeyim ben!
…
Ve final;
“Son olarak, eğer bir şey yapıyorsanız bunu kendiniz için yaptığınızı düşünün. Daha fazlasını yapmayı düşünün. Daha fazlasını isteyin. Hak edin. Hakkınızı herkes teslim etmek zorunda kalmalı. Tıpkı benim ve başkalarının yaptığı gibi!”
Size, “evlatlarım” diyor, ne yapıyorsanız kendiniz için yapın, ben öyle yapıyorum diyor. Azla yetinmeyin, fazlasını isteyin diyor. Hakkınızı herkes teslim etmek ‘zorunda’ kalmalı diyor. Örnek olarak da kendini ve yaptıklarını veriyor; “Tıpkı benim ve başkalarının yaptığı gibi!”
ÇAYCUMALI SEÇMEN BİLSİN Kİ…
Başta CHP üyesi ve seveni seçmenler olmak üzere, bütün Çaycumalılara seslenmek istiyorum.
Değerli dostlar, var olan Belediye Başkanı 31 Mart Yerel Seçimlerinde yapılacak seçimi kazanırsa yalnızca o kazanmış olacak. CHP ve Çaycuma kaybedecek.
Yok, var olan belediye başkanı seçimi kaybederse, kaybeden kendisi olurken kazanan Çaycuma ve CHP olacak. Üzgünüm ama tabloda gördüğüm bu!
31 Mart’a kadar, neden böyle düşündüğümü, neden bu seçimin zor bir seçim olduğunu örnekleri, delilleri ve belgeleriyle anlatacağım. Bizim Çizgi İnternet Sitesini izlemeyi sürdürün.
Gök kubbe altında bilinmedik hiçbir şey kalmayacak. Bütün bunlara karşın seçmen olarak gidip aynı hatayı yaparsanız, kimse AKP’ye durmadan oy veren seçmeni eleştirmesin!
Aynileşmek ve aynılaşmak budur çünkü!