SAHİPSİZ KAZIK!

mevlut

SAHİPSİZ KAZIK!

Türkiye’de hiç kimse; kazık kendisine girmedikçe, başkalarının yediği kazıkla ilgilenmez!” demiş Aziz Nesin. Demiş ama trajikomik olan da şudur ki artık başkasının derdiyle dertlenme dönemi bitti! Çünkü başkasının derdiyle dertlenecek solcu bırakmadık! O solcuları kırpıp kırpıp yıldız yaptılar! Kimi döndü, kimi durdu, kimi yancı oldu, kimi boğulup öldürüldü! Hal böyle olunca her koyun kendi bacağından asılır oldu ki can derdi denen şeydir yaşadığımız!

Söz ustası Cem Yılmaz toplumsal gerçeğimizi yineledi geçen hafta; “Bu ülkenin en büyük sorunu iki duble rakı içeni kâfir, iki rekat namaz kılanı da Müslüman zannetmektir!”

Ne ki bana göre Cem Yılmaz da eksik saptama yapıyor! Artık kimse kimseyi bir şey sanmıyor! Hele bu iktidar camilere girişi ücretli yapsın hep birlikte göreceğiz Hanya’yı, Konya’yı! Bir asgari ücrete ancak on sekiz şişe rakı alınabilen bir ülkede kim ne içip kim kaç vakit namaz kılarsa kılsın kimsenin umurunda değildir! Hani can korkusuyla atılan çığlık vardır ya “Allah’ını seven kaçsın!” Durum budur!

Bizim elimiz armut dokumuyor ya! Buyurun! “Paranın haklı olduğu yerde sözün değeri yoktur!”

Bu sözün patenti bana aittir! Rivayet odur ki hepimizin tanıdığı hemşerimiz bir işadamına sorulur; “Ülkede yaşanan bunca krizlere karşın nasıl ayakta kalıp işinizi büyütebildiniz?”

Hemşerimiz gülerek yanıtlamış; “Krizler olmasaydı bu kadar birikim yapamaz, belki de batardım!”

Şimdi ekonomik kriz denilen tıkanıklık ve soygunun kimler için kriz, kimler için fırsat olduğunu anlayabildiniz mi? Elbette böylesi ortamda paranın egemenliği vardır ve elbette sözün değeri yoktur!

Pekiyi, bu sarmalda bizim yerimiz ve toplumsal işlevimiz nedir? Türkücü Aynur Doğan’ın bu soruya verdiği yanıt şudur; “Gücümüzün yettiği, sevginizin olduğu her yerde paylaşarak birlikte büyüyeceğiz. Bizler, kaslarınızı geliştireceğiniz kum torbası değil ancak yüreğinizi ve vicdanlarınızı güçlendirmenin fırsatlarıyız.”

Ölüm hepimiz için var ama öldükten sonra ardından iki çift güzel söz söylenmesi hepimiz için değildir. Ha, “Ben öldükten sonra o iki çift güzel söz ne işe yarar ki?” diyorsanız, ben de “Haklısınız!” derim. Bir devrimcinin en büyük şiarı, utkuyu yaşarken görmektir!

Gelecek güzel günlere olan inancımız dikilen bir fidana benzer. Sular, bakıp beslerseniz ulu bir ağaç olup yaşar, ihmal ederseniz kuru bir dal olup ölür! Sözün kısası makbuldür! Kısa kesiyorum.

 

HAK, HUKUK, ADALET!

CHP’nin bu sloganı elbette önemli ve yaşamsal! Sağcılaştırdıkları kadrolar, elemine edip etkisizleştirdikleri parti yönetimleri, yancı solculardan medet umup tribünlere oynanan oyunlar, reklâmın baskın olduğu şakşakçılıklar… Bunların içinde hak, hukuk, adalet aramak, ay ışığında samanlıkta iğne aramak gibi bir şeydir!

İşlerin iyi gittiği, parti içi liyakatin ve demokratik işleyişin düzenli olduğu CHP örgütleri mutlaka vardır ama bizim yaşadığımız yerde gördüklerimiz üstteki saptamayla sabittir.

Merak etmeyin, biz ışığı yakmayı sürdüreceğiz! Hak, hukuk ve adalet sizin de yüzünüzü aydınlatacak! O zaman göreceksiniz sloganın gerçekliğini!

Söyleyecek sözümüz bitmedi daha! Fatih Terim’in deyimiyle söylersek; “Biz bitti demeden bitmez!”

 

BİRAZ ARA!

Yorgunum! Hem de çok!

Önümde uzun, sıcak ve emek yüklü bir yaz var!

Geçirdiğim kaza sonrası NK Şiir Evi çalışmaları epey duraksadı. Üretim alanı için elde etmeye çalıştığımız ata tohumu fidelerinde beklenmedik kimi zayiatlar olduysa da bu sorunu büyük oranda aştık. Fidan ve ağaçların bakımları bilimsel yöntemlerle tamamlandı. Peyzaj çalışmaların temeli olan çiçeklendirmede pek bir yenilik yapamadıysak da güllerimiz bütün canlılığıyla açtı.

Bunların yanında, yaz okumaları ve hepsinden önemli bir iki hafta içinde yazmaya başlayacağım ve adı büyük olasılıkla “Siyah Lale” olacak olan roman çalışması bütün zamanımı alacak. Bütün bu hengâmenin arasında dinlenebilirsem biraz da dinleneceğim. Belirli aralıklarla bir araya geldiğim dostlarımla güzel anlar geçirmek beni mutlu edecek.

Her yaz olduğu gibi bu yaz da haftalık yazılarıma ara veriyorum! Beklenmedik bir durum olmazsa ekim-kasım aylarında çalışmalarımı tamamlamış olacağım. Düzenli olarak haftalık yazılar yazmayacağım ama gündemin sıkıştığı zamanlarda küçük bir ara soluklanma yazıları olabilir!

Güz başlarında buluşuncaya kadar sağlıcakla kalınız!

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *