S-ÖZELEŞTİRİ!

Köşe Yazıları için Profil Fotoğrafı
AYNI DUYGUYU YAŞAMIŞTIM!

Kiraladığım evin suyu bağlanmadığında, kardeşime baskı kurarak; araba garajı ve bahçe duvarı yıktırıldığında, üzüm, incir, ceviz, yenidünya ve ağaç kavunu ağaçlarım kestirildiğinde, evden çıkarılmam için baskı kurulduğunda, yüksek yargı onamasına karşın hukuksuz hamlelerle yeni kararlar çıkartıldığında, kent ormanındaki dişbudakların kesilmesine itiraz ettiğimizde muhatap olduğumuz hodbinlikte… Dahası, Zonguldak Halkın Sesi Gazetesindeki köşe yazılarımın yancı eliyle engellenmesinde ve hemen yarısı akşam SEKA Sosyal Tesislerinde rakı sofrası kurulup kutlandığında, vakıf amblemiyle basılan romanım için yapılması usulden olan imza gününün gene aynı yancı şahıs eliyle yaptırılmamasında… Koca bir paragraf dolusu hakaretlere muhatap olup “her ne kadar” diye bağlanan beraat kararında, “Yazdığı yazılarla psikolojimi bozmaktadır” suçlamasıyla suç duyurusunda bulunulduğunda… Daha nice nice durumlarda aynı duyguyu yaşamıştım.

Esenyurt Belediye Başkanıyla Beşiktaş Belediye Başkanına reva görülenlere gösterdiğiniz haklı tepkiyi anlıyorum. Çünkü üstte anlattığım ve kimilerini -kısmen- özel olduğu için anlatmadıklarım nedeniyle anlıyorum.

Empati yapın bakalım, bir şeyler anlayabilecek misiniz?

Sağa kaya kaya ‘sağlak’ politikacıların kafatasçı ve gerici yapılarıyla özdeşleşeceklerini hep söyleyip yazdım. Söylediklerim ve yazdıklarım bir bir gerçekleşti.

 

FAŞİZMLE UZLAŞILMAZ; MÜCADELE EDİLİR!

O mücadele, sınıf bilinci ekseninde edilir. Üreten emekçi halkın etkin işbirliği ve katılımıyla edilir. Çünkü faşizmin gelip dayanacağı yer bizatihi emekçi halkın kendisidir!

Kapitalizm emrinde milliyetçilik ve din; ırkçı, asimile edici ve faşisttir! İnsanlık tarihi bunun tersini daha yazmadı. Toplumlar tarihinde bunun karşıtı bir örnek yok! İşte salt bu nedenle bile faşizmle uzlaşılmaz! Faşizmin yapıp ettiklerini legal duruma getirecek savrulmalar olduğu sürece hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.

Faşizmle mücadele, üreten insanlar yani emek ve emekçi eksenli yapılır. Sol terminolojideki “hücre örgütlenmesi” yöntemiyle olur. Parti örgütlenmesinin olduğu her yerde “Demokrasi Platformu” kurulup, sendikalar, etkin ilerici dernekler, meslek örgütleri, paralel çizgideki partiler, aydınlar, sanatçıları, tarlada, bağda bahçede, fabrikada madende çalışıp emeğiyle yaşamını sürdürebilen kol ve beyin emekçileriyle bir arada olunur.

Başka şehirlerden taşınarak salt ülkenin büyük şehirlerinde yapılan protesto mitingleri amaçsız, yararsız ve işlevsizdir! Bütün çalışma ve protestolar yerel birimlerde yapılmalıdır.

Parlamentarizm bir yere kadar çözüm olabilir. İşlevini yitirmiş bir parlamentoda bulunmak, karşı cephenin ekmeğine yağ sürmekten öte değildir. Gerekirse toptan istifa edip o ortamın dışına çıkmak, yani sine-i millete dönmek uygulanmalıdır.

K. Atatürk’ü, 1919’da Samsun’a çıkaran güç sarayın omuza taktığı apolet gücü değildi! Halkın içine sivil olarak girdi. Güce yaslanılacaksa bu emeğiyle geçimini sağlayan halk dışında bir güç olmamalı. Saraylar, saltanatlar gider; halk kalır! Esas olan halk ve onun gücüdür!

Biliyorum, Alman Hıristiyan demokratları kadar bile demokrat olmayanlar için bu söylediklerim çok anlaşılır değil ama siyaset biliminin gerçeği bu!

Bu önermelerim, ben öyle düşünüyorum diye değil, sosyal politikaların bilimsel önermesi olduğu için söyleyip yazdıklarımdır. Arkadaşlar, yapıp ettiklerinizin büyük çoğunluğu umre tavafı gibi yararsız ve geçersiz. Kâbe’nin çevresinde bin kez dönseniz bile hacı olamazsınız. Zamanlama önemli. Salt umreci olup da hacı ayaklarına yatarak bir şey yapmış olmazsınız…

Okuyucularımı gereksiz yere yorup zamanlarını almamak için şimdilik yazıp söyleyeceklerim bu kadar! Devamını merak ediyorsanız -ki sanmıyorum!- ben her gün ADD Kütüphanesi, Öğretmenler Evi ve kavlangaların altındayım.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *