NEŞTER EĞİLMEMELİ!

NEŞTER EĞİLMEMELİ!
Nikolay Çernişevskiy, “Nasıl Yapılmalı?” adlı romanının birinci cildinin 119. Sayfasında kahramanına şöyle dedirtiyor; “Neşter eğilmemeli! Yoksa bizim acımamızın hiçbir yarar sağlamayacağı hastaya acımamız gerekecektir!”
Durup düşündüm. Yıllardır bir şeylere parmak uzatıp duruyorum. “Bu yanlış!” dediğim her şey yanlıştı. O yanlışa neden olanların ellerindeki neşter hep eğikti! Toplumsal etik ve bilim yenilmişti ellerinde. Despotizm ve kaba egoizm öne geçmişti hep! Güç neredeyse oraya toplanan ve bizim sokak ağzıyla ‘yalaka takımı’ dediğimiz insanlar alkışladı! Çıkarı için atmayacağı takla olmayanlar neşterin eğriliğini dert edinmedi. Günü gelip o neşter kendini yaraladığında yani benim deyimimle ‘çalıyı yiyince’ böğürdüler ama Üsküdar gerilerde kalmıştı!
Neşter eğilmemeli! Sizi geleceğe taşıyacak olan neşterin yapıp ettiği olacaktır. Bu toplum yapısal bozukluk içinde! Sömürü çarkının bozundurduğu aurasıyla yapabildiği tek şey eğik neşterin yaraladığı hastaya acımak! Ah vahla düzelseydi bozuk olan, şimdiye düzelirdi.
Okumalara, çoklu okumalara devam! Bilim ve sanatın izinde yürümeye devam!
BİLEN-BİLMEYEN!
Bir alıntı daha! Jean Baudrillard, “Cool Anılar” adlı kitabının 31. Sayfasında Buddha’ya gönderme yaparak taşı gediğine koyuyor; “Bilen kişiyle tartışabilirsiniz. Bilmeyen kişiyle de tartışabilirsiniz. Ancak Buddha’nın kendisi bile bildiğini sanan kişiyle tartışamaz!”
Tılsım sözcük; “Sanmak!”
Hiçbir bilimsel ve toplumsal temeli olmayan bir tevatürü inanç temeline oturtarak geveleyen böyleleriyle konu üzerine tartışmaya girmeyin. Hiçbir sonuç alamazsınız! Böyleleriyle baş etmenin yolu, -eğer başarabilirseniz- aklını bokuna karıştıracak bir soru sorup ondan uzaklaşmanızdır!
Bilen bildiği üzerine konuşur. Bilmeyen, bilmediği şeyi öğrenmek için konuşup tartışır. Ya ümmi ama kitaplı bir sürü yoz, yobaz, kara cahil ne yapar?
“Filyos’ta yani deniz kıyısında ateşi yakarsak su kaç derecede kaynar?”
“Onu bilmeyecek ne var; yüz derecede!”
“Ateşi Ağrı Dağının doruğunda yakarsak kaç derecede kaynar?”
“Hocam, amma safsın yahu! Yüz derece dedik ya!”
Rabb Tanrı, Zeus ve bilumum Manitu tayfası hepimize sabır ve dayanma gücü versin!
YILI BİTİRMEK!
Felsefede zaman, eşyanın eskime süreci olarak tanımlanır. Bu nedenle zaman kavramı izafidir. Uzay ve uzam içinde zaman diye bir değişkenlik, bir olgu yoktur. Onu biz söyler, söyleyerek var ederiz. Yılı bitirmek ya da yeni yıl yalnızca bizim adlandırdığımız bir kavram olma ötesinde değildir. Biten ve başlayan bir şey yoktur.
Nüfus cüzdanımda yazan doğum günüm üzerinden bilgisayarıma yaptırttığım hesaplamaya göre 23.742 gündür hayattayım. Zaman kavramı dışında adlandırılırsa ömrüm; 11.871 gece ve 11.871 gündüz kadardır. Bir gün güneş doğmayacak, gece ve gündüz tükenecek; tükeneceğiz!
2024 yılı, bireysel tarihime eklediğim yeni çalışmalar yılı da oldu. Uzun zamandır üzerinde çalıştığım Son Uçak adlı romanımı yayımlayıp okura ulaştırdım.
Haftalık yazılar yazmayı bu yıl da sürdürdüm.
Önümüzdeki dönem kitaplaştırmayı düşündüğüm Toplu Şiirler dosyası üzerine çalışıyorum.
Bugüne dek yazdığım yazılardan yapacağım seçmeleri -ki sanırım en az üç kitap olur- yayıma hazırlamayı düşünüyorum.
NK Şiir Evinde gecikmiş çalışmaların büyük bölümünü tamamladık.
Boynumda çıkan ve yağ bezesi olduğu anlaşılan şişliği henüz aldırabilmiş değilim. BÜ Araştırma Hastanesinde tüm incelemeler yapılıp tamamlandı. Ameliyat için adım listeye yazıldı. Altı haftadır telefon bekliyorum. Bugüne dek gelmedi. Daha ne kadar bekletileceğimi bilmiyorum.
Beklenmedik bir olumsuzluk yaşamazsak, ilkyazın başlamasıyla birlikte güz günlerine kadar zamanımızın büyük bölümünü NK Şiir Evinde geçireceğiz. Anlayacağınız, yurtiçi ve yurtdışı dinlence planımız yok! Saz, org, flüt çalacağım, resim yapacağım, şiirler yazacağım, fidelerim, fidanlarım ve çiçeklerimle uğraşacağım, rakı içeceğim, kitap okuyacağım, yazıp çizeceğim…
Daha önce sizlere de duyurduğum gibi 31 Mart tarihi başlangıç olmak üzere siyasi hareketliliğimi farklı bir zemine çektim. O işi düzene ayak uyduran partilere bıraktım. Ben bu düzenin hiçbir şeyine ayak uyduramıyorum. Bu bozulmuş insan kalite ve karakteri üzerine emeğimi heba etmek istemiyorum. Ahir ömrümün son demlerinde daha kalıcı işlere yoğunlaşıp birikimimi toprağa götürmeme çabası içinde olacağım.
Kitaplarım ya da yazdıklarım yoluyla bir şekilde omuz omuza verdiğim dost ve arkadaşlarımın yeni yılını kutlar, sağlıklı günler dilerim.