NEREYE GİTTİ BU KADAR MANDA?

NEREYE GİTTİ BU KADAR MANDA?
Sorsanız hepsi dana eti! Hepsi koyun, keçi, kuzu eti! Çok değil daha otuz yıl önce Çaycuma çevresinde en az iki yüz bin manda vardı. Şimdi yok! Elli bin öküz vardı; hiçbiri kalmadı! Eşek, at, katır vardı! Hepsi uçtu gitti! Ve biz hep dana eti yedik. Dana kıyma, dana kavurma yedik!
Facebook sayfa arkadaşım Muhammet Şengöz’ün karikatürünü görünce için için güldüm. Bir yandan da hüzünlendim. Dana, eşek ve domuza sitemde bulunmakta haksız mı? “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” demiş hep. Onlar susmuşlar. Sonra hepsi faili meçhul bir sofra yolculuğuna çıkıp dana etine dönüşmüş. İktidar döneminde sıradanlaşan “çökme” olaylarından birisi deşifre olunca, çiftlik yetiştirmesi domuzların kıymaya dönüştüğü ileri sürüldü. Sonra ortalık karıştı!
Sözü uzatmanın anlamı yok. Karikatürün iletisi bize! Bugün susanlar, yarın faili belli ya da belirsiz kumpaslara düşünce bağırmasınlar derim. Salt canı yananlar bağırır da diğerleri tribünde oturursa daha çok işler gelecek başımıza!
SOSYALİST ŞİRİNLER!
Bir dönem televizyonlarda ilgi ve keyifle izlediğimiz Şirinler çizgi filmine ilişkin birkaç tümce kurmadan önce, bilimsel bir çalışmadan Şirinköy’le ilgili bölük pörçük kısa bir alıntı yapalım
“Şirinlerin İngilizce adı olan “smurf” sözcüğünün “Socialist Men Under Red Flag”ın (Kızıl Bayrak Altındaki Sosyalist Adamlar) kısaltması olduğu söylenmiştir. Şirinlerin yaratıcısı Pierre Culliford’dir (Belçika-1928). Şirinlere verdiği orijinal ad Les Schtroumpfs’tur. Şirinköy, sosyalist bir komün ya da kendi kendine yeten ortak yaşam alanıdır. Toprak bireylerin mülkiyetinde değildir. Şirin Baba, Karl Marx’ı temsil eder. Şirinlerin lideri olmaktan çok yaşı ve bilgeliği nedeniyle diğerleri tarafından saygı duyulan bir kişidir. Ayrıca sosyalizmin geleneksel rengi olan kırmızı giysiler giyer. Şirinköy’de değişim aracı olarak para kullanılmaz. Tüm mallar ortaktır. Herkes eşit derecede işçi ve mülk sahibidir. Şirinlerin hepsi birbirlerine aynı isimle, ‘şirin’ diye hitap eder. Bu, sosyalistlerin birbirlerine ‘yoldaş’ demesini anımsatır. Şirinköy ateisttir. Tanrı, tapınak, din adamı yoktur. Doğa ve fiziğin güçleri vardır ve bunlar Doğa Ana ve Zaman Baba olarak adlandırılır. Şirinlerin düşmanı olan kötü büyücü Gargamel kapitalizmi temsil eder. Kötüdür. Açgözlü, acımasız, doyumsuzdur. Soğuk, sert, kaba ve koftur.”
…
Üstteki alıntı meramımızı anlatmaya yetecektir.
Bugünlerde V.İ.Lenin’in yazılarından derlenen; “Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm” kitabını okuyorum. Hayır, bu kitabı ilk kez okumuyorum. Son otuz yılda üçüncü kez okuyorum. Hem bellek tazelemesi yapıyorum, hem de değişen yeni zamanlara ilişkin bakış açımı güçlendiriyorum!
Kitap öylesine ufuk açıcı ki bütün taşlar yerine oturuyor. Tüketim toplumunun çürüttüğü köylü yapılanması, proletaryanın içine sürüklendiği açmaz! Sınıf savaşımının aşamalarına ilişkin on yıllardır süren tartışmaların nerelerde tökezlediği…
Altını çizerek, felsefe sözlüğü ve siyasal tanımlamaları yeniden harmanlayarak okuyorum. Politik söylemle yinelersem; “İman tazeliyorum!”
Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm kitabı, neyin “ütopik” neyin “bilimsel” olduğunu o kadar açıklıkla anlatıyor ki sol yelpazenin yalpalamasının bu ve benzeri kitapları okumamış oluşunu ve hatta okuyormuş ya da okumuş gibi yapmasının yansımasını açıkça görebiliyorum!
Nedense kitap bana hep bir “Şirinköy” açımlaması yapıyor gibi geldi. İlk iki okumada böylesi bir duygu yaşayıp yaşamadığımı anımsamıyorum ama her birimiz birer Şirin ya da Şirine olmadan kurtuluş yok!
AVERELL DALTON!
Dalton kardeşler, Morris ve René Goscinny tarafından yaratılan Red Kit adlı çizgi roman dizisinin kurgusal karakterleri olan banka soyguncusu dört erkek kardeştir. Averell, Daltonların en uzun boylusu ve en genç olanıdır. Aptal ve kimi zaman da iyi huyludur! Doyumsuzdur. Averell, -aptal köpek- Rin Tin Tin’i sevmektedir çünkü ikisinin zekâ seviyeleri uyuşmaktadır.
…
İnsan bu toplumda meramını anlatmakta güçlük çekmiyor. Fabl niteliğinde öylesi çok örnek var ki! “Hal böyle, böyle…” demeye başladığınızda görüntü hiç bulanıklaşmıyor.
Çoğu kez konuşmak değil susmak anlatır her şeyi! Nihayetinde zekâ seviyem içinde bulunduğum toplumun çok önünde değil. Hani ne demiş düşünür; “Sizin ortalamanız, görüşüp söyleştiğiniz son beş kişinin ortalamasıdır!” Bu toplumun akıllıları (!) mal, mülk, para yığarken, ben ve arkadaşlarım ancak geçimlerini sağlayabilen kişiler! Yani aramızda akıllı yok!
Ha! Aramızda, Dalton ve Averell de yok!
“Daltonlar nerede, Averell kim?” diye sormayın. Ellerinizi açıp bir bakın. O eller size her şeyi anlatır? O eller olduğu sürece Red Kit size dört numara boldur!
SIFIRI KAÇLA ÇARPTIĞIMIZIN ÖNEMİ YOK!
Çok uzak olmayan bir geçmişte, bir zat-ı Averell, ‘sol ve solcuları’ aşağılamak için şöyle bir tümce kurmuştu; “Solda sıfır olmak böyle bir şey! Siz solda sıfırsınız!”
O söze verilecek çok yanıt vardı ama lafın ve söyleyenin ağırlığı elli gram pamuğa denk olduğu için gülüp geçmiştim. Bilgisayarımın arşivini düzenlerken not aldığım bu ayrıntı dikkatimi çekti.
Biliyorsunuz ben sınıf öğretmeniyim. O nedenle matematiğim çok da üst düzeyde değildir ama sağdaki, soldaki “sıfırları” bilemeyecek denli değil.
Solda sıfır, araya bir virgül atıp sağdakinin değerini belirler! Virgül sonrası rakamların değeri her koşulda 1’in altındadır. Yani cürümü nedir ki olduğu yeri ısıtsın? O nedenle soldaki sıfırı yabana atacak olanın, virgülden sonra gelen sağ’da olmaması gerekir.
Sağdaki sıfır soluna bir asal sayı alırsa değerlidir. Yoksa siz o sağdaki sıfırı, hangi sayıyla çarparsanız çarpın gene sıfırdır. Bir anlamı ve değeri yoktur. Değersizdir ve yok hükmündedir. Düpedüz sıfırdır!
Sıfırı çarpmaya ya da sıfıra çarpmaya değmez. Sıfır sıfırdır! Sağda da sıfır, solda da sıfırdır! Biz “soluna” bir sıfır attık. Üçüncü sıfır “sağınıza” yerleşti; oldunuz üç sıfır!
Demiştim, matematiğim iyi değildir ama çarptı mı 120 kW çarpar!