NEREYE ÇAKTIYSAK ORADASINIZ!
NEREYE ÇAKTIYSAK ORADASINIZ!
Atı ya da öküzü, kökene bağlı uzun bir iple otlu bir yere çakıp otlamaya bırakmak, bizim buralarda “Öküz çakmak!”, Çukurova’da “At örklemek!” olarak adlandırılır. Hayvan ipin izin verdiği alan içindeki otları otlar. Yatar kalkar gene otlar. Gecikirseniz toprağı kazıyacak şekilde otlamayı sürdürür! Kökeni çıkarıp daha otlu yerlere gitmeyi akıl etmez. Yazgısına teslim olur. Oysa onun, kökeni çıkaracak gücü vardır! İstese çekip alır! Fakat o, öğretilmiş başarısızlığı sürdürür!
Kendisini bir dirhem bile geliştirmeyen, kamusal alandaki sokak söylencelerini bilinçlenme kaynağı olarak içselleştiren nice insanlar tanırım! İnanın çoğu yirmi otuz yıldır aynı konuda aynı şeyleri yineleyip durur! Hatta bazıları, 12 Eylül 1980’de duran saatlerinin sınırını aşamamıştır! Sistemin kendisini çaktığı yerde dönenip durur! Düşünsenize tam kırk yıl olmuş ve bilgi dağarcığı o zaman neyse şimdi de o!
Kimse kusura bakmasın! Bu yaştan sonra nabza göre şerbet verecek değilim. Değişen ve gelişen bilginin izinden yürüyerek yolunu çizen yoldaşlarımı tenzih ederek söyleyeyim ki; Çaktığımız yerde otluyorsunuz! Hadi asılın, çıkarın kökeninizi desem; havanda su dövüyor olacağımı biliyorum! Berbere üç tel saçını kaptıran müşteri gibi söylersem; “Bırak dağınık kalsın!”
KOÇ-KOYUN!
Hafta içi söyleşirken, söz dönüp dolaşıp seçimlerdeki en büyük riskin zemin çürüklüğü olduğuna geldi! Zemin dediğimiz halktır! Halkın içinde bulunduğu sarmal her açıdan kendini tuzaktan tuzağa düşürecek bilinçsizlikle bezeli!
Önceki yazılarımda da aralıklarla vurguladığımı yinelersem; “Din ve Milliyetçilik kavramları üzeri kaşınmaması gereken toplumsal mayalardır! Her ikisinin de üzeri kaşınırsa nerede duracağını, durdurulacağını öngöremeyeceğiniz bir kaosun içine sürüklenirsiniz!”
Durum aynen budur! Düşünsenize bu ülkenin cumhurbaşkanı, gençlere seslenirken; “Dininizi ve kininizi unutmayın! Dindar ve kindar nesiller yetiştirmektir hedefimiz!” dedi. Düşünsenize, bu iktidarı destekleyen mikro milliyetçi parti, ırkçılık temelli bir milliyetçiliği devlet eliyle pazarlamaktadır! Öyle ki kendi içlerinden gelen kişilerin bile katledilmesine sessiz kalabilmektedir!
Kültürel altyapısı olmayan üniversite mezunu insan ve onları yetiştiren uzağı görme özürlü birçok sözde hocayla iç içe yaşıyoruz! Sistemin neresinden tutsanız dökülüyor!
Övmek için “Koçum!” dediğinizde böbürlenen, -ben asla onaylamıyorum ama- “Koyun!” dediğinizde öfkelenen bir toplumla karşı karşıyayız!
DİN VE KADIN!
Önce keskin bir saptama; İnsanlık tarihi boyunca türemiş, yayılmış ya da süreç içinde yok olmuş din ve inançların hiçbirinde kadın; “İnsan!” olarak nitelenmez! Bütün dinlerin ortak noktası, kadının erkek için ‘yaratıldığı’ ve onun hükümranlığı altında yaşaması gereken zayıf bir varlık olduğu inanışıdır!
Bunu bir kenara yazalım! Din denilen sistematik inanç biçimi, erkek egemen bir yapıdır!
İkincisi… İnsanlık tarihi boyunca türemiş, yayılmış ya da süreç içinde yok olmuş din ve inançların tamamı egemenlerin yanında olmuştur! Hiçbir din ve inanış, halkın, emeğiyle yaşamını sürdüren insanın, insanlığın yanında olmamıştır! Hiçbir din ve inanç sürdürümcüsü, egemen güçlere karşı başkaldırmamıştır!
Bunu da bir kenara yazalım! Bütün dinler, emek sömürücüleriyle işbirliği içinde olmuş ve hatta kendileri hiçbir şey üretmeden, emekçilerin sırtından geçinmiştir!
Bütün bunları niye yazdım?
İktidar partisi AKP’yle ittifak görüşmesine oturan Yeniden Refah Partisi Başkanı Fatih Erbakan’ın ilk isteği, yürürlükte olan 6284 Sayılı; “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanuna ilişkin uygulama yönetmeliğinin iptal edilmesi olmuştur!
Sonrası mı? Onu da mı ben yazayım ey okur?
RONİ MARGULİES
Roni Margulies, gazeteci, yazar, şair ve çevirmendir. Yahudi kökenli Türk’tür. Robert Kolejinden mezun olduktan sonra İngiltere’deki çeşitli üniversitelerde öğretim gördü. İktisat üzerine doktora yaptı. 2002 yılında Saat Farkı adlı eseri ile Yunus Nadi Şiir Ödülünü kazandı. Türk şiirinin güçlü şairlerindendir ve elbette ki ürünlerini Türkçe yazmaktadır. 5 Mayıs 1955 doğumlu devrimci şairimiz, yaşamını İngiltere’de sürdürmektedir.
Roni Margulies, Adam Sanat Dergisinin 164. Sayısında yayımlanan “Dönemlerinin kusursuz aynaları” başlıklı yazısında şöyle demektedir; “Dün de kazanması yanlıştı kirli yüzlü adamların, bugün de yanlış; dün de direnmekle, mücadele etmekle doğru yapıyorduk, bugün de!”
Roni yoldaşı sevgi ve dostlukla selamlıyorum!
MEĞER YOKMUŞSUNUZ!
Hep söylemişimdir; bu kafayla iyi ki devrim yapıp da sosyalizm falan kurmaya kalkmamışız! Ya biraz daha yüklenip devrim yapsaydık! Yaşamı boyunca üç beş kitap dışında teorik kitap okumamış, teori-pratik örtüşmesini yaşamına neredeyse hiç uygulamamış, düşünsel erimi sosyal demokrasiden öteye geçmeyen ama Nazım Hikmet’ten alıntı yaparken bayrak sallamayı, Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’ten söz ederken mangalda kül bırakmamayı, içkili örgütsel yemeklerde hep bir ağızdan Çav Bella söylemeyi devrimcilik olarak bize kakalayan yoldaşlarım (!) kusura bakmayın! Yazar Şükrü Günbulut, Adam Sanat Dergisinin 164. Sayısında sizinle ilgili şöyle bir saptamada bulunmaktadır; “Bizim devrimciler, söyler gibi söylemez, söylemez gibi söyler; bilir gibi bilmez, bilmez gibi bilir görünmeyi sever!”
Özellikle son yedi sekiz yılda yaşadıklarımı düşündükçe yüreğime bir sancı düşüyor! 1 Mayıs İşçi ve Emek Bayramlarında sizinle omuz omuza yürürken kendimi güvende görüyordum. Çok üzgünüm ama şimdi ürküyorum! Kendimi, Istranca Dağlarında ölüme yürüyen Sabahattin Ali gibi görmekten geri alamıyorum!
Meğer yokmuşsunuz!
İKİ GAZETECİ!
Nagehan Alçı ve Fatih Altaylı! Daha nice örnekleri var ama ben ikisiyle yetineceğim ve sözü hiç uzatmayacağım.
Nagehan Alçı, 15 Mart 2023 Salı günü, Ümit Özdağ için şöyle dedi; “Ümit Özdağ yirmi sene önce de faşist ve ırkçıydı. Şimdi de faşist ve ırkçı. Eskiden Kürtlere, Rum, Yahudi ve Ermeni yurttaşlarımıza düşmandı. Şimdi ekstra olarak bir de göçmen garibanlar bu listeye eklendi. Ben her zaman bu faşizme karşı mücadele etmeye devam edeceğim.”
…
Fatih Altaylı: Süper Ligin 25. haftasında Başakşehir’in Beşiktaş’a 2-0 yenildiği karşılaşmada Beşiktaş taraftarlarının ailesine hakaret ettiğini belirterek “Annem var, babamdan başka kimsenin elini tutmamış. Eşim benden önce başka kimse ile görüşmedi. Şeref istiyorlarsa bu bizde fazlasıyla var!” açıklamasını yapan Teknik Direktör Emre Belözoğlu’na “-‘Benim anamın eline el değmemiştir, karımın eline el değmemiştir’, bu mudur şeref, bu mudur haysiyet? Hırsızsındır, alçaksındır, yetim hakkı yiyorsundur, oralarda aranır şeref. Ey Fethullah’ın çocuğu!” dedi!
…
İktidarın önümüzdeki seçimleri kaybetme olasılığı bile toplumu dönüştürmeye yetti! Hele siz iktidar bir değişsin, o zaman görün çarşı pazarı! Siz o zaman görün itiş kakışı! Endişem odur ki ömrünü sömürü ve gericiliğe mücadeleyle geçirmiş bizleri bile çiğneyip geçer bunlar!