NEREDE BU MÜSLÜMAN ÜLKELER!
İsrail-Filistin savaşı her gündeme geldiğinde yüksek sesle sorulan sorudur bu; “Nerede bu İslam ülkeleri!” Beklenti, Müslüman ülkelerin birlik ve beraberlik içinde, İsrail’in başına çöküp haddini bildirmesi şeklinde! Öyle ya! Madem “Hepimiz Müslüman’ız, o halde Müslüman kardeşliğini göstermeliyiz!”
…
Daha önce de yazdım ama yinelemekte bir eksiklik olmaz. Ahir ömrümün yaklaşık beş yılını yalnızca din araştırmalarına ve okumalarına harcadım! Tek tanrılı ve çok tanrılı dinlerin kutsal kitaplarını, kültürel altyapılarının özelliklerini, ayrıntılarını, tarihsel süreçlerini araştırdım. Aklımdaki tüm soruların yanıtlarını aradım! Gördüm ki din olgusu, egemen sınıfların halkı soyup soğana çevirmek için kullandığı oldukça kullanışlı bir malzeme olma dışında bir şey değil! Bu malzeme, insanlığın var olduğu günden bu yana, toplumun tepesinde bir baskı ve sömürü aracı olarak hep kullanılmış, her zaman da başarılı olmuş. Günümüzde de bu böyle! Din olgusu kullanılarak, toplumlar fütursuzca ve acımasızca sömürülmekte! Bu anlamda toplumsal katmanlar ikiye ayrılmış; 1-Din olgusunu çıkarları için kullananlar, 2-Buna boyun eğen inananlar!
…
Afrikalı bir halk sözü şöyledir; “Avrupalı misyonerler topraklarımıza geldiğinde, onların ellerinde bir İncil, bizim verimli geniş topraklarımız vardı. Aradan yıllar geçti. Şimdi bizim elimizde İncil, onların elinde Afrika’nın verimli ve geniş topraklarımız var!”
…
Davut Peygamber, üst düzey komutanlarından birinin karısını baştan çıkarır ve yaşanan savaşta korunmasız şekilde komutanı öne sürerek öldürtür. Karısını da böylece alır! Rab Tanrı, Davut’u aforoz eder. Davut, Tanrısına küser. Bize Zebur olarak anlatılan, beş bölümlük yüz elli şiirden olan beyitleri yazar. Bu isyan şiirlerinin din ve inançla hiçbir ilgisi yoktur. Ne ki bugün bile bize Davut, bir peygamber, o şiirler de bir din kitabı olarak anlatılır! Ve bunları kimse bilmez! Bilenler de susar!
…
Gene Davut Peygamberin oğlu Süleyman, üç bin kadından oluşan bir harem kurmuştur. Tarihin bildiği ve tanıdığı en zalim muktedirlerden birisidir. “Vaat Edilen Topraklar” ve çevresini talan eder! Kadınların hepsi, talan edilen ülkelerin, kılıçtan geçirilen erkeklerinin genç ve güzel olan karıları ya da kızlarıdır. Diğerleri öldürülmüştür. Altından sarayı ve sonsuz hükmü vardır!
Ve o Süleyman bize “Hak Peygamber” olarak anlatılır! Ve bunu hiç kimse bilmez! Bilenler söylemez.
…
Örnekler çok ve uzun. Kısa keselim!
…
SONUÇ;
1-Hiçbir din, hiçbir zaman, halkın, haklının ve emeğin yanında olmamıştır, olmayacaktır!
2-Hiçbir din, hiçbir zaman yenilikçi ve devrimci değildir; var olan düzenin devamına hizmet eder!
3-İnananların kardeşliği ve birliği diye bir olgu, tarihin hiçbir döneminde olmamış, gelecekte de olmayacaktır.
4-Hiçbir dinin, hiçbir şekilde sınıfsal bir özü ve içeriği yoktur! İnanç dizgelerinin yayıldığı halklar, kendilerini öz kimlikleriyle değil, inançlarıyla adlandırdığından, hiçbir zaman sınıfsal bir özü de olmayacaktır!
5-İsrail ile Filistin arasında dinsel anlayış açısından hiçbir fark yoktur. Biri, diğerinin karşıtıdır. Yaşanan savaş, hükümranlık savaşı olma ötesinde değildir. Yani inanç özü ve içeriği yoktur!
6-Sanırım uzattım! Son madde de şimdilik susmak olsun! Gerekirse devam ederiz…