NE ÇOK MERAKLISINIZ ÖLDÜRMEYE!
NE ÇOK MERAKLISINIZ ÖLDÜRMEYE!
Sosyal medya alanı kimi kez öylesi yalan haber barındırıyor ki insan boğulacak gibi oluyor.
Geçen hafta sol düşüncenin önemli düşünürlerinden Chomsky’nin öldüğü haberi paylaşıldı. Haberi görür görmez internet haber kanallarına daldım. Öyle ya TRT TV ya da radyo kanallarına dalacak değildim ya… Haber gerçek değildi. Bir paylaşımda eski Uruguay devlet başkanı Mujika’yla Chomsky’i Mujika’nın o güzelim kaplumbağa arabasının içinde çekilmiş fotoğrafı vardı. Kopyaladım.
Chomsky, bilinen sol tevatürlerin dışında bir aydındır. Marksist sol bilinci yeni zamanlara uyarlayarak sosyal okumalar yapan ve ezber bozan sözleriyle kimi “Çürük Tüfek Solcuları” ters kaleye yatıran Chomsky’yi hep ilgiyle izlemişimdir.
Alttaki saptamaya bakar mısınız?
“Entelektüel gelenek güce hizmet eder ve eğer bu geleneğe ihanet etmeseydim kendimden utanırdım!”
Ah, o entelektüel gelenek! O ben bilirim havaları! O, yaşanan her şeye egemenmiş, bilirmiş ve hiç külyutmazmış ayakları! Ah, o masa başı devrimcileri! Ah, o saati 12 Eylül 1980’de duran ve aradan kırk iki yıl geçmiş olmasına karşın tümceye; “Biz eskiden…” diye başlayan askerlik hatırası ağızlı safsatalar…
Hepimiz ölümlüyüz. Bir sosyal medya fenomenin söylediği gibi; “Hiçbirimiz bu dünyadan sağ kurtulamayacağız!” Ben öleceğim. Merak etme sen de öleceksin. Chomsky de ölecek. Ölmeyen kalmayacak. Geriye taşa yazılan yazılar kalacak! Suya yazılanlar değil!
Chomsky, taşa yazı yazan türdeşimdir! Tıpkı Eduardo Galeano gibi!
Işığınız, ışığımdır! Yaşasın devrim ve sosyalizm!
“SENDEN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİK!”
Alttaki tümceyi okuyunca elim ayağım tutuldu. Dilim damağım kurudu. Hani bir gaf yaparsınız da gören duyan var mı diye sağa sola bakınırsınız; öyle oldum! Gözlerim doldu. Yutkunamadım…
“Senden çok şey öğrendik, yeni neslin senden daha çok öğrenecekleri var!” (Muhammet Yılmaz-19 Haziran 2024 Çarşamba)
Teşekkür ederim Muhammet Hocam! Son Uçak’tan bir tane talep etmesine karşın beş kitap katkı payı gönderen ve “Dört kitabı benim için, öğrencilere ya da kitap alma olanağı olmayan okurlarına verirsen sevinirim!” diyen o incelik ve duyarlılığı nasıl anlatsam?
Beni ağlattın, daha ne diyeyim?
O kitaplar, o okurlara ulaştı Muhammet Hocam! Sağ ol. Hep diyorum ya “Okur varsa yazar vardır; gerisi hikâye!” İyi ki varsınız ve hep birlikte ayakta ve hayattayız! Bizi kimse yıkamayacak!
AH WILLY AH!
Gürcistan Teknik Direktörü Willy Sagnol:
“Ben Türkiye’yi çok seviyorum ancak Türk taraftarlar neden Gürcistan Milli Marşını ıslıkladı? Buna anlam veremedim. Gürcistan, her zaman Türkiye Milli Marşına saygılı olmuştur. Onlardan da bu saygıyı beklerdik.”
Ah Willy ah! Ahir ömrümün son demlerine geldiğim bu yaşlarda koca bir ömrü nelerle harcadığımızı anlatan daha güzel bir serzeniş tümcesi kuramazdım.
Sevgili Willy, 1982-1986 yılları arasında yani mesleğimin ilk yıllarında Şavşat-Dutlu Köyü İlkokulundaydım. Öğrencilerim Gürcü ve Çingene’ydi. Türk yoktu. Egemen güçler, bütün Gürcüce köy adlarını Türkçeleştirmişti. Üstelik bize “Bulunduğunuz ortamlarda Türkçe dışında başka bir dille konuşulmasına izin vermeyeceksiniz!” talimatı verilmişti.
Oradaki dört yıl boyunca hem gençliğimizin hem de bilincimizin gücüyle ne biliyor ve neye gücümüz yetiyorsa bu yasaklar ve baskılara karşı durmuştuk. Öğrenciler yetiştirmiş, halkla bütünleşmiştik!
Ah Willy ah! İnsanın, geceli gündüzlü verdiği emeklerinin heba olup çoğunlukla suya yazıya dönüşmesini görmek ne kadar acı biliyor musun? O dönem emek verip aydınlığı taşımaya çalıştığımız öğrencilerimizin sonraki yıllarda düzen içinde heba olup egemenlerin hizmetine girmesini yüreğim burkularak izledim. Hatta içlerinde Türk Milliyetçisi olanlar bile var!
Ah Willy ah! Sevgili genç kardeşim. Seni gözlerinden öpüyorum. Çoğunluğu faşist ve ırkçı bir çürümüşlüğün tutsağı olsa da Gürcistan topraklarında ve Türkiye’de yaşayan Gürcü dostlarımın yanındayım. Yüreğimin sıcaklığını gönderiyorum! Biz de sizi seviyoruz. Gürcistan ulusal marşını ıslıklayanları tükürüğe boğmayı ne çok isterim bir bilsen! Ben utandım! Türkiye coğrafyasının iyi ve güzel insanları adına sen ve Gürcü ulusundan özür diliyorum.
“MEZARLIK BİLGİSİ…”
Otuz yıllık dergi belgeliğim olduğunu ve aralıklarla dönüp dolaşıp eski dergileri yeniden okuduğumu daha önce de yazmıştım.
(Adam Sanat Dergisi-Ağustos 2004, Sayı: 223 Sayfa: 51) Şair Abdülkadir Budak’ın şiirinden iki dize; “Taşa kalıbımı koymaktan geliyordum / İnsana fazla gelen mezarlık bilgisinden…”
…
Bu ülkede birlikte yaşadığımız insanların çok önemli bir kesimi şöyle bakıyor yaşama. “Sen öleceksin, o ölecek, siz öleceksiniz, onlar ölecek! Ama ben ölmeyeceğim!”
Herkes ölecek ama o ölmeyecek. Vah zavallı insan vah! Oysa hepimiz Osmanlı Bankasıyız!
Diyorum ki okulların eğitim programına “Mezarlık Bilgisi” diye bir ders konulmalı. Binlerce spermin arasından yumurtayı dölleyen tek spermin ürünü olan insanın, bu şanslılığıyla geri kalan tüm spermleri ölüme gönderdiğini… Yaşamın çocukluk, erişkinlik ve yaşlılık evreleri sonrası biteceğini, toprakta gübre olarak yerini alacağını…
Mal mülk, para makam, erk için insanlık tarihinin bütün kültürel ve etik birikimlerini heba etmekte bir sakınca görmeyen insan soyunun çürükleri, Mezarlık Bilgisi gerçeğini bilmeyen ya da bilmezden gelenlerden oluşur.
…
Aynı derginin aynı sayısında Mehmet Serdar’ın (Sayfa: 45-50) “Eski Solcu” başlıklı yazısının devamında Abdülkadir Budak’ın Sarılmak adlı şiirini okuyunca “Kime ne söylesem az!” diye düşündüm.
Türkiye solunun sürüklendiği iflah olmaz yanılma ve yanılsamaları nasıl da güzel anlatmış Mehmet Serdar. Soldan kastım, sol sosyalist, devrimci ve ilerici kitledir. Sosyal demokratları bu listenin dışında tutuyorum. Elbette içlerindeki kimi elini keyifle sıktığım iyileri tenzih ederek söylersem, bizim sosyal demokratların üzerini kazıyın, altından Kürt ve diğerleri düşmanlığı çıkar!
Kim mi o diğerleri? Rumlar, Ermeniler, Çingeneler, Araplar, Aleviler…
Mezarlık Bilgisi dersinin ana konu başlığı; “İnsan Bilgisi” olmalı. İnsan, çok bilinmeyenli bir denklem olarak insanlığın başının belası olarak önümüzde dururken, “İyi, Doğru ve Güzel” bir dünya için gidilebilecek bir adım bile yol yoktur.