MENŞEVİKLER BOLŞEVİK OLMADAN…
MENŞEVİKLER BOLŞEVİK OLMADAN…
Keyifli bir hafta sonu akşamında dört genç içki masalarına beni de çağırdı. Bakmayın siz genç dediğime en genci kırk iki yaşındaydı! Genç, yani bana göre genç!
“Hocam, ne olacak bizim halimiz?”
Gecenin başlangıç sorusuydu. Devamında sorular soruları kovaladı ki gördüğüm, hiçbiri ülkenin ve kendilerinin durumundan hoşnut değildi.
“Biz bu gidişten nasıl kurtulacağız?”
“Siz…” dedim, “Menşevik olmanız gerekirken Bolşeviksiniz. Ne zaman Bolşevik olması gereken bizler, sizi geçer de siz Menşevik olursanız o zaman kurtulacağız. Bu birincisi!”
Dördü birden şaşkınlıkla yüzüme baktı. Elbette hiçbir şey anlamamışlardı.
“Hocam bu dediklerin ne demek? Münşevik, Bünşevik?”
“Şimdi şöyle…” dedim ve usanmadan, bıkmadan, yorulmadan anlatmaya başladım. “İçinizde AKP’ye yani sizin deyiminizle AK Partiye oy vermeyen var mı?”
Anladım ki hepsi öyle ya da böyle, şu ya da bu seçimde iktidara oy vermiş. Ama gelinen nokta itibariyle hepsinin ağzı yanmış.
Biri itiraz etti; “Hocam ben son iki seçimde bunlara oy vermedim.”
Şaşırdım; “Kime verdin?” dedim.
“AKP’ye vermedim hocam! MHP’ye verdim!”
“Oğlum…” dedim, “Araba aynı araba. Sen ön tekere değil de arka tekere oy vermişsin. Direksiyondaki aynı kişi olduğu sürece siz Bolşevik, biz Menşevik!”
“Hocam şu -şevik- işini bir açıklasanız!”
“Sovyetler Birliğinin kuruluş yıllarında, o dönem adı Sosyal Demokrat Parti olan devrimci partinin seçimlerinde parti yönetimi için yapılan oylamada çoğunluğu sağlayanlara Bolşevik, azınlıkta kalıp yönetimi kaybedenlere Menşevik denmiş. Menşevikler tasfiye olmuş! Bolşevik; çoğunluk, Menşevik; azınlık demek! Şimdi ben ve benim gibiler bu ülkede Bolşevik olmadıkça, siz ve sizin gibiler Menşevik olması gerekirken Bolşevik kalırsa hepimiz semerlerimizi yenileyelim. Özet olarak bu!” dedim.
“Haaa!?” dediler.
“Evet; Haaa!” dedim.
Gece uzundu. Rakı ve et yeterli, söyleşi güzel! Gecenin sonunda ilk adım olarak Menşevikleri, Bolşevik yapmak gerektiğini anladılar. Elbette bunun tek başına yetmeyeceğini de! Bu ülkenin gelecekteki işinin kolay olmadığını, yaptığımız haltı (halt; ‘karışıklık, yanlışlık’) hep birlikte onarmamız gerektiğini, arabayı ya da direksiyondakini değiştirmeden, geleceği değiştirmenin ham hayal olduğunu ve daha birçok şeyi anlattım ve onlar da anladı! Ve ben yoruldum. Çünkü onlar rakı içti ben su! Rakı dinlendirir, su yorardı!
ÜRETİM İLİŞKİLERİ…
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan fabrikalar, üretim sahaları ve diğer kurumlar, beraberinde “Sosyal Tesisler”i de getirdi. Cumhuriyetin en büyük hizmeti bence buydu! Ekonomik kalkınmanın yanına kültürel kalkınmayı da eklemişlerdi. Bu sosyal tesislerde; enstrüman çalma, dans etme, tiyatro, halk oyunları ve okuma etkinlikleri başta olmak üzere toplumun tümden bilgi ve kültür olarak kalkınması esas alınmıştır. Devamında da Köy Enstitüleriyle eğitimde dev bir atak yapılmış, ülke hızla gelişmeye başlamıştı. Öyle ki emekçi sınıfın dinlence olanaklarından yararlanabilmeleri ve büyük şehirlerde konaklayabilmeleri için tatil köyleri, konaklama tesisleri bile kurulmuştu.
12 Eylül Faşizminin ürünü olan Turgut Özal döneminde doruğa çıkmıştır Cumhuriyet değerlerinin talanı! AKP dönemindeyse hepten çökertilmiştir!
Şu an halk, koyu bir karanlığın içinde debelenmekte ve yolunu göremez durumdadır. Cumhuriyet kazanımlarıyla, nelerin gelip Cumhuriyet karşıtlarıyla nelerin gittiğini görmeden söylenecek her söz suya yazılmış bir yazı olmanın ötesinde değildir.