KENT KONSEYİ VE ÇAYCUMASPOR İÇİN AĞIT!

mevlut

KENT KONSEYİ VE ÇAYCUMASPOR İÇİN AĞIT!

Yeller ‘seçimdenseçimden’ esmeye başlayınca tek kale maç da başladı. Ne ki bu tek kale, sanki çift kaleymiş gibi ‘sosluekşili’ konuyor masaya. Hatta ‘VAR’ sistemiyle ‘Hıkdeyiciler’e test bile ettiriliyor! Elbette yerseniz! Neyse… Magazinleştirmeyi kısa geçip sadede gelelim.

Tırnak içindeki koyulaştırılmış tümceler Mayor of Chaychuma’ya ait olup, konuya ilişkin düşüncelerim parantez içindekilerdir.

Kendi kararlarımızı kendimiz vermeliyiz.”

(Üstteki tümcede bulunan çoğul eklerine dikkat; ‘-mız’, ‘-miz’ ve ‘-yiz’… Beyefendi, siz yaşamınız boyunca hiç ‘çoğul’ olmadınız ki! Yapıp ettiklerinizin tamamı ‘tekil’! Sizin meclis toplantılarınızda hiçbir kimse bırakın ‘aleyhte’ konuşmaya, cüret edip ‘lehte’ söz almaya bile cesaret edemiyor! Sen karar alıyorsun; kalkıyor parmaklar, ‘Kabul edilmiştir!’ diyorsun iniyor parmaklar!)

Sosyal hayatı ve sosyal dayanışması olmayan bir toplum varlığını sürdüremez; başkaları tarafından tahakküm altına (-başkalarının tahakkümü altına- demek istedi sanırım. MK) girmeye mecbur olur!”

(A-ha! İşte tam da söylediğim bu! Bu şehre verdiğiniz en büyük hasarın bu tümcede şekillendiğini görüyoruz! Bu şehrin ‘Sarı Öküz’ü; ‘Çaycuma Kent Konseyi’ydi. Sarı öküzü boğazladığın gün o tahakküm yaşama geçmiş oldu! Geldik bugüne!)

Her şeyi ile katılımcı, şeffaf bir belediyemiz var!”

(… diyorsun! Hatta böyle yazıyorsun yani! Bugüne dek size kamusal alanda sorulan hangi soruya yanıt verdiniz de ‘katılımcı’ ve ‘şeffaf’ olmaktan söz edebiliyorsunuz? Bir cümleyle küçük bir test yapabiliriz; “Yol katkı payları kararını ne zaman verdiniz, ne zaman kamuoyunun haberi oldu? Bu garabeti gizleme gerekçeniz neydi?” Buyurun; mikrofon sizin! Yahu siz dilekçelere bile yanıt vermemekle matufsunuz! Ne katılımcılığı, ne şeffaflığı?)

Bu fırsatı ve dönemi hep beraber değerlendirelim!”

(Namdar Rahmi Karatay’ın dediği gibi; “Geçti Bor’un pazarı/Sür eşeğin Niğde’ye!”)

Paylaşalım…”

(Valla tümcenin içinden kılçıklama yapmıyorum! Bu sözcük ‘Sol literatür’ün bir şiarıdır. Nasıl oldu da sizin kapsam alanınıza girdi bilemiyorum ama bence hemen anons ettirip gerçek sahibine gitmesini sağlayın! ‘Paylaşalım…’ ha? İlahi; güldürdün!)

Memleketimiz için enerjimizi ve zamanımızı birleştirelim, geleceğimizi belirleyelim!”

(CHP İlçe Yönetimini birleştirdiğiniz gibi, ADD Şube Yönetimini birleştirdiğiniz gibi, Kent Konseyini birleştirdiğiniz gibi, Çaycumalılar dalaşıyor –PARDON– buluşuyor’u birleştirdiğiniz gibi, Belediye Meclisini birleştirdiğiniz gibi, Çaycumasporu birleştirdiğiniz gibi… Daha sayayım mı? Not: Bu arada ‘BİRLEŞME’ ile ‘BİR’leşmeyi karıştırdığınızı görüyoruz! Hayır, siz görmüyorsunuz da biz görüyoruz! Üstte yazdığım ve bölüm uzayacağı için yazmadığım tüm kurumlar sayenizde ‘BİR’leşti! Üstteki cümlenizin sonundaki “… geleceğimizi belirleyelim!” cümlesini sehven yanlış yazdığınızı düşünüyorum. Sanırım; “… geleceğinizi belirleyeyim!” olacaktı.)

Konsey, son derece demokratik anlayışla ve her düşünceyi ve kuruluşu temsil edecek şekilde oluştu ve Çaycuma’daki yetişmiş insanlar konsey yönetimine getirildi!”

(Bakın bu tümcede yazdıklarınızın altına imzamı atıyorum. Ama bu tümcede sizinle doku uyuşmazlığı oluşturan ‘her düşünceyi ve kuruluşu temsil edecek…’ kavramları Kent Konseyinin sonunu getirdi. Siz, ‘size biat etmeyecek’ hangi demokratik ve kurumsal oluşuma bugüne dek yaşam olanağı sağladınız?)

Şevk ve heyecanla, geniş bir katılım sağlayarak kuruluşunu sağladığımız konsey, talihsiz gelişmeler sonucunda coşkulu, gönüllü ve istekli sosyal görev yüklenimini kuruluşundan çok kısa sonra kaybetti! Demokratik katılımcılık, istenildiği düzeyde gerçekleşemedi!”

(Madem dönüp dolaşıp sonunda bizim yaptığımız saptamaları yapacaktınız, niye Kent Konseyinin ‘prematüre’ doğmasına neden oldunuz? Bırakaydınız da konsey özgür iradesiyle çalışmayı sürdürseydi! Dişbudak ağaçlarının serüveni çok mu önemliydi? Hiç kendinizle iç muhasebesi yapıyor musunuz? -Not: Siz de benim sorduğum şu sorunun saçmalığına bakar mısınız?-)

Kadirşinas halkımız 31 Mart’ta yapılan seçimde, şahsıma ve arkadaşlarımıza olan güvenini net bir biçimde gösterdi!”

(Ve hemen seçim sonrası şahsınız, önümüze bir 12 Eylül ürünü olan Yol Katkı Payı garabetini dayadınız! Üstelik Emlak Vergileri kanser hücresi gibi büyümüştü! Ve size yazılan itiraz dilekçelerinin hiçbirine yanıt vermediniz! Ve mahkemeye gidenlere yapmadığınız kalmadı! Şimdi seçimler yaklaşırken bile tavrınızda bir değişiklik yok! Yerel ve üst mahkeme Yol Katkı Payını iptal edip onamışken, sanki öyle bir şey yokmuş gibi yeniden meclis kararları alıp bile isteye, göre göre halkın ensesinde boza pişirmeye devam ettiniz. İkinci kararlar da iptal edildi! Şimdi sana önerim; topla meclisi, bir karar daha çıkar! Nasılsa iş cıvıdı! Yakışır…)

 

MAYOR OF CHAYCHUMA; “UTANIYORUM!”

Gelelim Çaycumaspora! Top yuvarlaktır diyorduk ama değilmiş. Bu top dört köşe! Civalı zar gibi. Yani hileli olmalı ki hep düşeş geliyor! Biz atıyoruz; iki-bir!

Bu satırları okuyanların süreci bildiğini varsayıyorum.

Sekiz yıldan bu yana, Çaycuma Belediyesi olarak yaptığımız sayısız eser yanında, bugünkü değeri 50 Milyon TL’yi aşan spor tesisleri kazandırdık. On iki ay açık olan Yarı Olimpik Yüzme Havuzunda halen beş yüzün üzerinde çocuğumuz eğitim alıyor. Ada Spor Tesislerinde; futbol, bale, yüzme, müzik, okçuluk, tenis dersleri alan, fitnessi tam kapasite dolduran yüzlerce çocuğumuz, gencimiz ve hemşerimiz var!” diyor ilgili şahıs.

(Valla, zatıâlinizin yaz aylarında yaptığı bir açıklamadan anladığımız kadarıyla, o tarih itibariyle Olimpik Yüzme Havuzunun zararı 300.000.-TL’ymiş. Şimdi ne durumdadır ‘şeffaflık’ gereği bilmiyoruz. Gene ‘şeffaflık’ gereği diğerlerinin mali bilançolarına ilişkin bilgimiz yok! Not: Bu tür, spor, kültür, sanat ve sosyal konuların kâr-zarar hesabı yapılmaz ama zatıâliniz hep bu açıdan bakıyor da onun için yazdım.)

1947 yılında kurulan Çaycumaspor ne durumda? Göreve gelirken, biz altyapı yapalım, Çaycuma halkı kulüplerimize sahip çıksın ve onların cari harcamalarını karşılasın dedik! Biz fazlası ile sözümüzü tuttuk!”

(Sizin döneminizde Çaycumaspor başkanlığına gelip, mümkün olan en kısa sürede istifa eden kaç kişi var söyler misiniz? Ben beş tanesini saydım! Üç tanesiyle de ayrıntılı görüştüm. İlkelerim gereği bana anlatılanları yazmayacağım elbette. Ancak Çaycuma kamuoyu yaşananları en ince ayrıntılarına kadar bilip konuşuyor! İstersen sen bu konuda hiç konuşma!)

Üzülerek söylüyorum, O büyük Çaycuma küçük, çok küçücük bir refleks gösterdi. Belediyemizin önemli desteğine rağmen sahipsiz kaldı. Yıllardır sınırlı ekonomisi ile bu takımı ayakta ve hayatta tutan Çaycuma, bugün koskoca Organize Sanayi Bölgesi olmasına rağmen maalesef sahipsiz. Genel kurulunu bile yapmaktan aciz! Sahipsiz, cami avlusuna terk edilmiş gibi! Çaycuma’nın kurum ve kuruluşları, Çaycumaspor sevdalıları (?) nerede acaba? Sizi bilmem, ben utanıyorum!”

(Bu söylediklerinde “Belediyemizin önemli desteğine rağmen…” saptamasına takıldım. Şu ‘şeffaf’ belediyecilik hiç değilse bu konuda etkisini göstersin; neymiş şu önemli destekleriniz söyleseniz de bilsek! Organize Sanayi bölgesinden hepimizin tanıdığı iki işadamıyla konuştum; yahu onlar da size tezat şeyler söylüyor! Bu konuları eveleyip-geveleyeceğinize açık açık yazıp söyleseniz de bilsek! Not: Konuyu uzattım; özür! Siz anlayacağınızı anlarsınız artık! Bu bölümü “Sizi bilmem, ben utanıyorum!” sözünüze atıfla bitirmek istiyorum; keşke! Keşke!

 

BİTMEDİ; DAHA NE ÖYKÜLER KONUŞACAĞIZ!

Karpuz bile keseceğiz! Kimse bir yere gitmesin! Bu kavga uzun soluklu bir direnç kavgasıdır! Tası tarağı toplayıp tüymelere izin vereceğimizi mi sanıyorsun?

Daha; “Garaj, duvar, ceviz, incir ağacı, tahliye, burun sürtme denklemiyle, satma-tutsak etme-sırtından hançerleme öyküleri…” konuşacağız!

Daha; “Müstafi avukatların anıları!” var!

Daha; ahir ömrümün en büyük yanılgısı ve ihanetinin iz düşümlerine parmak basacağız!

Daha; kendine ve kentine ihanetin, çözülmeçözünme ve çürümenin fotoğrafları üzerinde konuşacağız! Belgeliğim o fotoğraflarla dolu!

Kimse bir yere tüymesin! Daha bu millet çok üç buçuk atmalar seyredecek!

Sevgili dostum rahmetli Hasan Ataman’ın o veciz sözünü yineleyeyim; “Bir devrimci sabretmesini de bilir!” Hak vaki bulup beklenmedik terk-i dünya etmezsek, bu gök kubbenin altında daha çok ense tıraşları göreceğiz!

 

DENİZ GEZMİŞ’LE SİNAN ATEŞ AYNI CÜMLEDE GEÇER Mİ?

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi Üyesi ve Genel Başkan Başdanışmanı Deniz Demir, Twitter hesabından iki fotoğraflı şöyle bir paylaşım yaptı;  “Genel Başkanımızın talimatı ile Bursa’da, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı merhum Sinan Ateş’in ailesini ziyaret edip; sabır ve taziye dileklerimizi ilettim. Kelimelerin yetersiz kaldığı büyük bir acıMekânı cennet olsun

Bu açıklamanın altına ne yazacağımı bilemedim. Şaşırmadım elbette; bu yeni bir durum değil! “Türkiye’yi Çaycuma gibi…” yönetmeye niyetlenip ülkücü danışman kadroları açan CHP Genel Merkezinin bu minval üzere yapıp edeceklerine artık şaşırma hakkımız kalmadı!

Ancak, ben gene de bölüm başlığındaki soruyu yinelemek istiyorum! Sahi; “Deniz Gezmiş’le Sinan Ateş aynı cümlede geçer mi?” Bu soru yancılaraydı! Buyurun; devrimciler!

 

CEZAEVİNİN MÜZE OLMASINI KİM ENGELLEDİ?

Raif Tokel, 2 Ocak 2023 tarihli yazısında Çaycuma ve Mayor of Chaychuma’yı doğrudan ilgilendiren bir yazı yayımladı. Önceden konuya ilişkin kimi ön bilgim olsa da ayrıntıların bu denli çarpıcı olacağını düşünmemiştim!  Yazı yayımlanalı bu gün itibariyle (10 Ocak 2023) sekiz gün olduğu halde, yazıya konu olan şahsın Raif Tokel imzasıyla o zamanlarda kendisine gönderilen ve CHP İl Yönetiminin o zamanki ve halen şimdiki belediye başkanı olan Halil Posbıyık’a sahip çıkmadığından yakınan, konuyla doğrudan ilişkisi olmayan bir mektup paylaşımı dışında bir açıklaması olmadı!

Raif Tokel’in yazısını merak edenler aşağıdaki linki tıklayarak okuyabilirler.

(Kaynak;  https://www.pusulagazetesi.com.tr/zonguldaktan-oykuler-i-eski-caycuma-ceza-ve-tevkifevi)

Konuya ilişkin belge ve bilgiye dayalı ayrıntılı bilgisi olmayan bir Çaycumalı olarak şu soruyu sormakla kifayet edeceğim; “Sahi, bu cezaevinin, müze olmasını kim engelledi? Engelleyenlerin önemli bir figürü kaymakam Serkan Keçeli’yse, onaFahri değil; gerçek Çaycumalı!’ diyerek neden hemşerilik beratı verildi?”

Şimdilik bu konuyu böylece bırakıyorum. Önümüzdeki haftalarda sorularım sürecek! Zor sorular sorarım ama eğer talebiniz olursa çalıştığınız yerlerden de sorabilirim. Yeter ki alışkanlığınız nüksedip topu taca atmayın ya da sağıra yatmayın; ‘şeffaflık’ devreye girsin! Davulumun sesi gür çıkar, aklınızda olsun!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *