KARANLIĞI AYDINLATMAK!

mevlut

KARANLIĞI AYDINLATMAK!

Çaycuma Sanat adıyla uzun zaman yayımladığımız internet sitesini kurarken “Çaycuma Sanat karanlığı aydınlatır!” belgisini kullanmıştık. Belgi, göze ve söyleyişe hoş geliyordu ama bu öyle salt bir belgi olarak kalacaksa bir anlamı yoktu! (Not: Belgi=Slogan)

Toplumsal olaylara ilgisi olanların anımsayacağı gibi Çaycuma köprüsünün aymaz yöneticiler eliyle göçmesine göz yumulması döneminde yaşananları iki kez işaret ederek gündemi oluşturan Çaycuma Sanat’tı ve facia sonrası ülke gündemine oturan ‘tek’ basın-yayın kuruluşuydu. O dönem benimle görüntülü, sesli ve yazılı söyleşi yapıp bilgi alan ulusal yayın organlarını düşünüyorum da eli ayağı düzgün bir yayıncılığın ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bir kez daha görüyorum!

Karanlığı aydınlatmak zordur! Sistemin bütün güçleri sizi susturmak için var gücünü kullanır. Karalar, döver, söver, sürgün eder, gerekirse öldürür!

“Hemen yıkılmalı!” bilirkişi raporu verildikten sonra beş yıl bekletilen ve köprü faciası sonrası gene Çaycuma Sanat’ta gündeme taşıdığımız Çaycuma Lisesi binasının apar topar hemen, bir hafta içinde yıkılıp götürülmesine hem üzülerek hem sevinerek tanık olmuştuk.

Yeniköy Ören Tarlası Doğa Katliamı sürecini düşünüyorum! Devleti dolandıran müteahhit firmaya payandalık edenler gene devlet ve iktidarın orasına burasına yapışmış sülüklerdi. O dönem devletin bütün gücünü bana karşı kullanmışlar, kazandığım haklı davaları ve o müteahhit firmasının dozerlerini o alandan sökülüp atılmasını içine sindiremeyen dönemin valisi eliyle sürgünüm yapılmıştı!

Örnekleri çoğaltabilirim ama yazının okunurluk boyutu güme gidecek. Özet olarak söyleyeyim; karanlıkları aydınlatmak, Cumhuriyet Meydanında yüksek sesle nutuk atıp bağırıp çağırmakla olmuyor! Yapıp ettiklerinizdir ki bunun bir bedeli hep vardır!

Karanlıkları aydınlatmak toplumsal görevimizi ahir ömrümüzün kalan zamanlarında da sürdüreceğiz. Dün Çaycuma Sanat neydiyse bugün Bizim Çizgi odur! Mülkiyetinizi alın, başınıza çalın! Bizim zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok! Düzen yancısı devrimci bozuntuları sizin olsun! Biz, bize yeteriz!

 

ADAM OLMAK!

Daha önce de yazmıştım ama yinelemekte zarar yok; dünya üzerinde var olmuş din inançlarının tamamında insan olarak işaret edilen türünün “erkek birey”idir. Hiçbir inanç dizgesinde kadından insan olarak söz edilmez. Öyleyse bilime inanan bir devrimcinin ilk bilip yapması gereken şey insanı erkek egemen bir anlayışa indirgeyen inanç dizgelerinin tamamını çöpe atmaktır!

Bu bölüme başlık olan “adam olmak” nitelemesinin cinsel türle bir ilgisi yoktur! “Adam” nitelemesiyle anlatılan şey “insan”dır. Adam olmak, canlıların insan türünün insanlaşmasıdır. İnsan türünün insanlaşması serüveni mağarada başladı, dört başı mamur apartman dairelerinde sürüyor ama henüz insanlaşma süreci tamamlanabilmiş değil. Ne zaman ki insan soyu, insan öldürmeyi bırakıp paylaşmayı esas alan insancıl bir yaşamı kurar, insanlaşma sürecini işte o zaman tamamlamış olur.

İçinde ırkçılık, cinsiyetçilik, sömürü, aşağılama, yok sayma, kötülüğünü isteme gibi nitelikler barındıran kişiler aynaya bakar da kendini sorgulayabilirse ne demek istediğimi anlar.

Ne yazık ki konu uzun ve can sıkıcı! Keşke koşullar elverse de bu ve benzeri konuları insanlarla söyleşme olanağım olsa.

Söyleyeceklerimi toprağa götürme olasılığı yüreğimi yakıyor!

 

İLGİLENENLERİN İLGİSİNE!

Kendisini sosyal demokrat olarak adlandırıp ANAP saflarında yer alan, kendisini muhafazakâr olarak adlandırıp CHP, DSP, SHP saflarında yer alan, kendisini sosyal demokrat olarak adlandırıp AKP’ye yamanan, kendisine Atatürkçü deyip Atatürk düşmanlarıyla el ele olan, kendisini devrimci, ilerici, sosyalist olarak adlandırıp düzenin bir parçası olan parti ve kişilere yancı olanlar…

Söylediğinizde alınıp darılan, işaret parmağınızı uzattığınız gerçekleri değil kendi günlük küçük çıkarlarına göre bakıp gözünü yumanlar, iş lafa geldiğinde mangalda kül bırakmayanlar…

Muhalefet etmeyi, duruma ve eğime konumlanarak yapanlar…

Kitabı, çıkarına göre ortasından, duruma göre sonundan, esen rüzgâra göre orasından burasından okuyanlar…

Uzatmayayım, bukalemun gibi bulunduğu ortamın rengine bürünenler… Bildiğinizi bir kez daha yineliyorum ki siz bildiğinizi okuyun ama ben boyun eğmeyeceğim! Yaşamı algılama bilincim olan siyasal çizgimin dışına çıkıp sizinle aynı yeri paylaşmayacağım! İnsani ilişkilerim olması gerektiği kadarıyla sürecek elbet ama çürümüş düzenin kokuşmuş insan ilişkilerinde beni göremeyeceksiniz!

Asla boyun eğmeyeceğim!

Üstteki tümceyi son kez, kimilerinin bilmesi gerektiği için yazıyorum.

İlgilenenlerin ilgisine!

 

NE DİYEYİM BEN SİZE?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Nisan 2022 Pazar günü twitter hesabından şu paylaşımı yaptı;Devleti yönetirken bürokrasiyi ve devletin geleneklerini ciddiye alan, kendi görüşünü dayatmadan en doğrusunu arayan örnek bir siyaset ve devlet insanıydı. 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ı aramızdan ayrılışının yıl dönümünde, saygı ve rahmetle anıyorum.

V.İ. Lenin, sosyal demokratlar için hangi saptamaları yapmıştı biliyor musunuz? Biliyorsanız yazacaklarımı yazmama gerek yok. Bilmiyorsanız araştırıp okuyun ve sınıfsallığın sosyal demokratlara kaç yüz kilometre uzak olduğunu, yarın iktidara gelseler neyin değişip değişmeyeceğini kendiniz görün derim!

Bana Turgut Özal’ı öven, Muhsin Yazıcıoğlu için kederlenen birisi ve partisine nasıl oy verebileceğimi anlatır mısınız? Bu soruyu bizzat CHP’li arkadaşlara değil, CHP yancılığında bir beis görmeyen sosyalist, devrimci, ilerici arkadaşlara soruyorum!

Söyleyeceklerim bu kadar!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *