KAHİR ÇOĞUNLUK…

mevlut

Önce yağmak bilmeyen yağmurları bekledik! Sonra ısınmak bilmeyen günleri! Derken güneş geldi, ağzımıza bir parmak bal sürüp yok oldu! Şimdi güneşi ve sıcak günleri bekliyoruz.
Farkında mısınız doğa bize küstü! Farkında mısınız eski yılları arar olduk!
Niye olmasın ki? Ne ektik ki onu biçelim? Doğayı ve doğal yaşamı koruma tarlasında ne izimiz var ki isterken kızarmayan yüzümüz olsun?
Yeniköy Ören Tarlası Doğa Katliamında kahir çoğunluk neredeydi?
Adaköy Dişbudak Ormanı talan edilirken kahir çoğunluk kafasını kaldırdı mı?
Hacılar Köyü altına Termik Santral yapma girişimine dur diyenler arasında kaç kişi vardı?
Filyos Liman Projesi diye endemik bitki alanlarıyla türünün tek örneği olan kuşların yaşam alanları talan edilirken kaç kişinin gıkı çıktı?
Çaycuma’nın canım tarım alanlarına arsa statüsü verilip inşaatlar doluşturulurken yükselttiğimiz sesimize kaç kişi ses kattı?
Havaalanı için Bostancılar tepesine dozerler girerken kaç kişi bunun gereksiz olduğunu söyleyebildi?
Çatalağzı’ndaki termik santraller deniz suyunu zehirlerken, Kilimli kıyı şeridi talan edilirken, Filyos Çayı Çaydeğirmeni mevkiinde ırmak suyu ve köylülerin tarlaları talan edilirken kaç kişi kafasını kaldırıp baktı?

Sorular soruları kovalıyor! Gelmeyen güneşi, ısınacak havaları beklerken benim gözümün önünden üzerinizi saran kesif sessizliğin acı görüntüleri akıyor!
Kahir çoğunluğa sormak istiyorum; “Hocam, sen bilirsin…” diye başlayan cümleleri bana yöneltirken, benim bildiğimi düşündüğünüz ayrıntıları sizin neden bilmediğinizi, bilemediğinizi ve üsteleyerek neden bilmek istemediğinizi soruyorum kendime!

Bu şehrin, ahir ömrümden, kafadan beş yılımı çaldığını, beyin kanaması, kanser ya da kalp krizinden olacak ölüm nedenimin bu şehir olacağını şimdiden ilan edeyim de “Bu adam niye öldü?” sorusunu beyhude sormuş olmayın!

Bu konuyu uzattıkça yazının okunurluğu çöpe gidecek. Kesiyorum…

KORALI BİZİMLE!
Yaklaşık dört yıldır üzerinde çalıştığım ve sandığımın ötesinde beni yoran Koralı romanı sonunda ete kemiğe büründü, çıkıp geldi. Şimdi ben ona, o bana birer yabancı gibi bakıp duruyoruz. Derken kitap okuyucuyla buluşup ilk dönüşler gelmeye başlayınca gördüm ki Koralı benim iteklememe gerek kalmadan kendi özgün yerini alıp ayakları üzerinde duracak!
Koralı’dan ilk üç okuyucu dönüşünün “kitabın bir batımda okunması” şeklinde olması gerçekten beni şaşırttı! Evet, iyi bir metin olduğunu seziyordum ama bu kadarını değil!
Güle güle Koralı! Yolun açık olsun. Dilerim okuyucu seni daha çok sever ve benimle arana iyi bir mesafe koyarsın! İnan bana seni uzaktan keyifle izleyeceğim!

Sevgili dostlarım, Koralı’yı sizin sağduyulu ellerinize ve beğeninize emanet ediyorum. “Meşe’de İnecek Var!”dan sonra Koralı, yüreğinizin bir kıyısını titretecek! Siz varsanız ben varım. Siz omuz verdikçe ben geleceğe yeni ürünler bırakacağım! Koralı’yı öksüz ve yetim bırakmayın!

26 HAZİRAN!
21 Mart, yani Dünya Şiir Günü doğumlu oğlum, avukat Deniz, sizin Deniz’iniz, yani bizim Deniz’imiz, yani oğlum; 26 Haziran’da dünya evine giriyor. Kıncı Petrol Tesisleri Düğün Salonunda oğlum Deniz ve gelinim Gamze’nin (-ben ona; “kızım” diyorum-) düğünü var. Mümkün olduğunca bütün dostlarıma ulaşmaya çalışacağım. Ola ki size ulaşamazsam buradan söylüyorum; çağrılımsınız! Oğlumun düğününde sizleri yanımda görmek yüreğime derman olacak! Kendimi mutlu hissedeceğim! Bugüne dek acı gününde, mutlu gününde, iyilikte, güzellikte yanında olduğum ve ömrüm yetene kadar yanında olacağım dostlarımı bu mutlu günümüzde yanımda görmek istiyorum. Biliyor ve inanıyorum ki mutluluğumuza ortak olacaksınız!

Bu haftalık bu kadar! Yürek kardeşliği, dostluk ve yoldaşlık bilinciyle selamlarım bakidir!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *