HAFIZA-İ BEŞER!
HAFIZA-İ BEŞER!
“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür!” deyişinin Muallim Naci’ye ait olduğu söylenir. “İnsan hafızasının arızası unutkanlıktır” anlamına gelir. Toplumumuzun belleksizlik hastalığıdır bu ve “balık hafızalı” olmakla anlatılır!
Sizi bilmem ama ben bu hastalığımızı erken fark etmiş olmalıyım ki yaklaşık kırk yıldır günceler tutuyorum. Küçük aralıklarla da olsa günce tutma işini hiç boşlamadım.
İlk 1973 yılında lise eğitimim için geldiğim ve aralıksız dört yıl kaldığım Çaycuma Pehlivanlar Mahallesinde, 1992 yılından bu yana yani otuz yıldır yaşıyorum.
1992’den bugüne kadar olan ayrıntıları yeniden gözden geçirmek için bir süredir güncelerimi okuyor, bireysel ve toplumsal tarihimizin dönüm noktalarıyla ilgili notlar alıyorum.
Daha önce de yazdığım gibi yaşam sürem elverirse bu şehrin kısa tarihini net ve kesin bilgilerle yazmayı düşünüyorum. Bu süzgeç buğdayı deliceyi, taşı toprağı, yulafı arpayı hakkıyla eleyecek!
Güncelerimi gözden geçirmenin yanında fotoğraf ve doküman belgeliğimi de elden geçiriyorum. Bu çalışma sırasında Demokrat Çaycuma Gazetesinin ekteki kupürünü görünce aldı beni bir gülmek! Bu kupürü sizinle paylaşmadan edemezdim!
Gazete manşetinde yazılanlar iki aday arasındaki seçim yarışının heyecanı içinde kontrolsüz mermi gibi fırlamış ağızlardan!
İlgili şahıs, “Mithat Gülşen’in dostu olmaz!” diyor. Sürmanşet daha çarpıcı; “Mithat Gülşen’in bir tane arkadaşı var mıdır? Yok! Çünkü onun dostu ve arkadaşı olmaz. O hiç kimseye güvenmez. Kadrosuna dahi güvenmez!” demiş.
Gazete 17 Mayıs 2014 tarihini taşıyor. Aradan geçmiş sekiz yıl! O seçimi ve sonraki seçimi ilgili şahıs kazanmış. Yani “Aman of!”la gelen Mithat Gülşen, “Dıv dıv!”la gitmiş. “Dıv dıv!”la gelen halefi ne ile gidecek bakalım; göreceğiz!
Şimdi, “arkadaş”, “dost”, “güven”, “kadro”, “şeffaflık”, “halkı bilgilendirme” gibi kavramları yeniden kişiye özel değerlendirebilirsiniz. Tanık sizin!
Fotoğrafını paylaştığım gazetenin 3. Sayfasında verilen ayrıntılı habere göre, ilgili şahıs, Karalar Mahallesinde Prof. Dr. Erol Köktürk destekli yaptığı seçim konuşmasında; “Benim makamıma herkes girebilir! Makamına giremezsiniz gibi asılsız dedikodular üretiliyor. Biz adam mı yiyoruz? Biz insanı seven biriyiz. Bizim kapılarımız camdan olacak. Makamımda kim varsa göreceksiniz. Gizli kapaklı işlerimiz olmaz!” demiş.
…
Üstte yazılı olanlara benim ekleyeceğim bir şey yok! İsteyen gördüğü ve bildiği kadarıyla yorumlayabilir!
O gün bu gündür -benim deyimimle- “Çalıyı yiyen geliyor!”
Elbette bir yönetimden hoşnut olanlar kadar olmayanlar da olabilir. Bir yönetimin doğruları kadar yanlışları da olabilir. Basının ve aydının görevi doğrunun şakşakçılığını yapıp yanlışı görmezden gelmek değildir. İyi, doğru ve güzeli takdir etmek zaten seçim sandığıyla yapılıp ölçülmektedir. Asıl olan kötü, yanlış ve çirkini dile getirmektir. Yönetimlerin görevi de yapılan eleştirilerden ders almak ve yararlanmaktır.
Buyurun; kısa bir döküm;
1-Bilgilendirme yapmaksızın uygulamaya çalışılan 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 86. Maddesine göre Yol Katkı Payı alma girişimi ve süreci…
Yapılan hukuksal mücadele sonunda bu uygulamanın iptal edildi!
2-Nadır Çayırlığı, Yeşiltepe Mahallesi mevkii ve daha birçok yerde, İmar Kanunu 18. Maddesi olarak adlandırılan uygulamanın yarattığı sancılar…
Hukuksal süreç sonunda bu uygulamalar da iptal edildi!
3-Pehlivanlar Mahallesinde bilgilendirme olmaksızın yapılan adres değişikliklerine yönelik uygulamayla Emlak Vergisi oranlarındaki artış ve geriye dönük ceza uygulaması…
Bu geriye dönük cezalar da mahkeme yoluyla iptal edildi!
4-Verilen dilekçelere yanıt verilmemesi… Hatta tebliğ usullerine aykırı olarak Tebliğ-Tebellüğ edilmeksizin başka belgelerin arasına tıkıştırılmaları…
5-Bizzat belediye eliyle açıklanan önlenebilir hukuksal süreçlerdeki sayı artışları…
6-Çaycuma Köprüsünün Belediye Evleri karşısındaki ırmak yatağı alanının imara açılması ve yarattığı çalkantılar…
7- (Örnekleri çoğaltmak gereksiz; anlayan anlayacağını anladı sanırım!)
…
“Çalıyı yiyen geliyor!” demiştim ya! Çalıyı hak edenler kadar hak etmeyenler de var! Binası, projesi, iş ve işlem onayı için imza bekleyen, hep bekleyen, beklemekten bir hâl olan niceleri!
Devre dışı bırakılan demokratik ve idari işleyiş!
“AMA BEN SEÇİMİ KAZANIRIM!”
Madem ölçü “Seçim kazanmak!” O halde AKP iktidarına niye bağırıp çağırıyorsunuz? Onlar da 2002’den bu yana seçim kazanıyor!
El hak işleyiş doğru! Halk sandığa gider ve birini kazandırır. Bu kazananı pir-ü pak aklayıp yekdiğerini çamura sokmaz! Yani seçim sandığı çamaşır yalağı değildir! Tokaçlarsın temizlenir! Yok öyle bir şey!
İnsan kafayı kaldırıp bir bakmalı!
“Beni kimler övüyor, kimler eleştiriyor?”
“Beni, kim niye övüyor, kim niye eleştiriyor?”
“Ben, eleştiri, özeleştiri kavramlarının neresindeyim?”
HAYIRLI YOLCULUKLAR!
Evet! Hayırlı yolculuklar. Sel varsa yonga yön tayin edemez. Akıntı sertse ters yönde yüzmek çaresizdir. Anlayacağınız iş olacağına varır.
Hem kendime hem topluma söz veriyorum ki gözüme sokulan parmağa haddini bildirinceye kadar toplumsal görevimi sürdüreceğim. Son çalıyı yiyen başını kaldırıncaya kadar sürecek bu!
Hayır! Yanılıyorsunuz. Bu siz, siz olduğunuz için değil; doğru yol bu olduğu için böyle olacak.
Kimseye küslüğüm, kinim, husumetim yok! Olmadı, olmayacak. Ancak farz olan namazları kılacağımı da herkes bilmeli!
Hayırlı yolculuklar! Duvara toslayınca kimse ciyaklamasın!
ÇAYCUMA’NIN FETÖ’YLE İMTİHANI!
Geçen yazımda sözünü ettiğim araştırma üzerinde son çalışmaları yapıyorum. Daha önce iki kez yayımladığım bu araştırma yazısını üçüncü ve son kez yayımlayıp sahneden çekileceğim.
Ülkemiz zor ve çetrefilli süreçlerden geçiyor. 1980’den bu yana hiç gün yüzü görmedik! İtilip kakılmak, sürülüp mağdur edilmek, zindanlara konulup acılarla sınanmak hep bize düştü. Kimileri hiçbir şey yaşamadığı halde bunun edebiyatını yaptı, kimileri acılarla yoğruldu.
Fethullah Gülen Cemaati, ülkeyi bir kanser gibi sararken değirmene su taşıyanlar, 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası sudan çıkmış ak kaşık gibi gerdan oynattılar. Bilinmesi gerekenler bilinmeli, görülmesi gerekenler görülmeli.