GİDERAYAK-4

mevlut

KAPAĞI TBMM’YE ATMAK!

Para var pul var, makam mevki var ama daha çoğunu istemekte ne zarar var?” deyip hedef büyütenlerin çekip çevirdikleri Alicengiz oyunlarını otuz iki kısım tekmili birden izlemeye başladık! Sanırım seçim yaklaştı! Yoksa kümes kokusu almış tilki gibi niye dolansın adam ortalıkta?

Kapağı TBMM’ye atmak bir anlamda final oluyor demek ki! Hiç yararlanmayacağı bir danışmanı olacaktır öncelikle. Kendisine hiç danışılmayacağına göre rahmetli Maksut Çavdar’ın deyimiyle “Çantacı!”sı olacaktır bir bakıma.

Vekil arabası olacaktır iyi marka! Bu seçilmişlerin tamamına yakını kapı açma özürlü olduğundan, arabanın kapısını ya koruma ya da sürücü açar. Haşmetli büyüğümüz arabadan inerken nasıl da böbürlenecektir içten içe!

Öncelikle “Sayın Vekilim!” olacaktır. Tombaladan çıkarsa “Sayın Bakanım” da olmak var! Ve hatta hatta… Neyse burada keselim de eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmeyelim!

Gelelim bana! Çalışma masamın üzerinde koca bir klasör! Elinde ‘kapak’, hedefinde ‘TBMM’ olan ve atış talimlerine başlayan ‘zat’a söyleyin; bu klasör hiç hayra alamet değil ve ilgili yerlere ulaşmak için kuşun kanatlanmasını beklemektedir! “Uç, uç böceğim! Kırnapçı sana terlik pabuç alacak!

Amaç hâsıl olduğuna göre sözü bitiriyorum. Sana E 5’te iyi yolculuklar!

 

İÇTEN AKAN NEHİR; SAMİ DİNÇ!

Yazmazsak yazılmayacaktır ve bir hakkın teslimi adına eksik kalınacaktır; Sami Dinç eksik kalmasına göz yumulacak bir insan değildir!

Çaycuma sosyalist hareketinin sağlam duruşlu devrimcilerindendir Sami! O, içten akan bir nehir, dışa yansıyan ince bir gülüştür! Arkanızı dönüp güvenle yürüyebileceğiniz az sayıda devrimciden biridir. Hani deriz ya türünün tükenmekte olan örneklerinden!

Sami, 9 Nisan 1960 doğumludur. Yani yaşıtımdır! Çaycuma Lisesinden sınıf arkadaşımdır. Yetmişli yıllardan bu yana hiç kesintiye uğramadan süren sağlam bir dostluğun simgesi ve öznesidir. Bir bardak çayı, bir fincan kahveyi, bir kupa birayı ve kar beyazı rakıyı paylaşırken dostluğundan onur duyduğum arkadaşlarımdandır.

Sami için üstte “içten akan bir nehir” dedim. Dedim çünkü onu çürümüş insan ilişkilerinin odağında ve ‘var olduğunu sandığımız’ günlük siyasetin içinde göremezsiniz. İnsanları tanır, notunu verir, söyleyeceğini söyler ve dönüp geriye bakmaz!

Bir dönem özellikle ikimiz, birkaç kişiyi de katmaya çalışarak, yapılacak seçimlerde Çaycuma solunu birleştirme çabalarımız oldu ve enikonu mesafe bile aldık ama sonuç alamadık. Malzeme o kadar kötüydü ki yamalık deliği kapatmadı!

Sami Dinç deyip de Hasan Ataman’ı es geçmek olmaz! Sami ve Hasan, politik yoldaşlıklarını ekmek parası yoldaşlığına da dönüştürmek için yola koyulmuş, insanüstü bir çabayla, bir kısmına benim de tanık olduğum matbaacılık ve Demokrat Çaycuma Gazetesi yolunu yürümüşlerdir.

Ataman’ın yaşamdan erken kopması nedeniyle Ekin Matbaası önünde yapılan törende Sami’nin söyledikleri, bir bıçak gibi saplandığı yerde öylece durmaktadır!

On altı yıl köşe yazısı yazdığım Demokrat Çaycuma Gazetesi benim bireysel tarihimde de önemli bir yere sahiptir. Bu dönemde Hasan Ataman ve Sami’yle yaptığımız söyleşiler, içtiğimiz kahveler, başımızdan geçen ve bizi yer yer kahkahaya, yer yer hüzne boğan ayrıntılar… Hangi birini yazayım bilemiyorum!

Yaşar Yılmaz ve Sami Dinç’le birlikte organizasyonunu yaptığımız Çaycuma Lisesi 77 Mezunları Gecesine katılmayacağını ve bunun gerekçesini çok sert bir dille bana ilettiğinde sevgili dostumu daha bir yakından tanımış oldum. Gerekçesini buraya yazmak istemiyorum ama A’dan Z’ye haklıydı! Ne ki bir yakınının yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle istese de katılamayacağı o güzel gecede Sami yoktu. Ama ben o gece mikrofondan sevgili dostumu anmadan geçmedim! Elbette Sami, salondan yükselen alkışı işitmedi ama ben onun adına aldım, kabul ettim!

Zaman su gibi akıp geçiyor! Çaycuma Lisesi ve İGD (İlerici Gençler Derneği) saflarında başlayan dostluğumuz ilk günkü gibi taze ve güçlü duruşunu sürdürmektedir! Bu dostluğumuzun doğaya döneceğimiz güne kadar süreceğini biliyorum. İnsanlarla ilkeli ve dürüst bir iletişim içinde olan ve sıcak gülüşünü hep yaşatan sevgili dostum için ne yazsam inanın bir eksik kalıyor!

Değerli yoldaşımı sevgi ve dostlukla kucaklarken, NK Şiir Evi buluşmalarını bir defayla bırakmama, yazın güneşli günlerinde dostlarla birlikte yeniden bir araya gelme çağrımı yineliyorum.

 

ALT KOMİSYON!

1- Çaycuma Belediyesince 03 Temmuz 2019 tarih ve 67 Sayılı Meclis Kararıyla tahakkuk ettirilen Yol Katkı Paylarına ilişkin Belediye Meclisi Kararı, Zonguldak Vergi Mahkemesince 23 Şubat 2021 tarih ve E.2020/286; K.2021/98 sayılı kararla iptal edilmiştir.

Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Vergi Dava Dairesi, 16 Şubat 2022 tarih ve E.2021/1492; K.2022/265 sayılı kararı ile Zonguldak Vergi Mahkemesinin iptal kararını KESİN olarak onamıştır.

2- Bu ve herhangi bir yargı kararına karşı Çaycuma Belediye Meclisinin şöyle ya da böyle bir karar alarak mahkeme kararı karşıtı uygulama yapma yetkisi yoktur. Ödeme yapan kişilerin parasının geri ödenmesi dışında yapılacak her işlem hukuksuzdur. Belediye Meclisinin, Yüksek Yargı kararını yok sayarak bir karar alması ve bu karara imza atması, imza atanların suça ortak olmaları demektir ve suçtur.

Buradan Belediye Meclisi Üyesi arkadaşları uyarıyorum; hem idari yargı, hem de Cumhuriyet Savcılıkları eliyle cezalandırılmayı göze alıyorsanız ‘dolduruşa gelip’ ellerinizi kaldırabilirsiniz. Halkın ve hukukun yanında olmak istiyorsanız, olması gerekeni zaten görüyorsunuz demektir! Sizin sağduyuyla hareket edeceğinizi varsaymak istiyorum! Halkın da sizden beklentisi budur! Halkı ve ortamı daha çok germenin bir anlamı yoktur!

CHP İlçe Yönetimine önerim; önümüzdeki seçimlerde siyasi ve politik bir başarı olasılığınız varsa bile; olası hukuksuzluklara çanak tutarak bunu sıfıra indirmeyin; yazıktır!

Partinizin bir seçmeni olarak sizi uyarmayı bir görev bilirim! İlginize…

 

SOVYETLER BİRLİĞİNDE İÇ SAVAŞ!

1917’de devrimle kurulan sosyalist Rusya, uzun adıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) 1991 yılında harakiri yaparak kapitalizme doğru ray değişikliği yaptı ve sonrasında iflah olmadı! İçinden; Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ermenistan, Gürcistan, Estonya, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Letonya, Litvanya, Türkmenistan, Tacikistan, Ukrayna, Özbekistan ve Rusya adıyla on beş devlet çıktı! Sadece onlar mı? Mareşal J. Broz Tito’nun Yugoslavya’sı da parçalandı ve Slovenya, Hırvatistan, Makedonya, Bosna-Hersek, Sırbistan-Karadağ, Karadağ ve Kosova adıyla yedi devlet çıktı!

Uzatmayalım… Kapitalizm bir “Vitrin İmparatorluğu”dur. Vitrinde her şey vardır ve size en çok yarım metre mesafededir. O vitrine uzanmak, sömürü çarkına dâhil olmakla elde edilen mülkiyetle mümkündür. Gerisi sudaki balığa pazarlık!

Dünün sosyalist ülkeleri bugünün dram yüklü öykülerine konu olmaya devam ediyor! Emek işkencede mahzun, insan kanı sudan ucuz!

Söyleyeceklerim bu kadar!

 

MESUT’UN DUASI!

Kerameti kendinden menkul” topçu Mesut Özil: “Dünyada barış olması için dua edelim. Sadece Ukrayna’da değil, aynı zamanda Filistin, Suriye, Yemen, Irak ve dünyanın her yerinde barış için dua edelim!” demiş.

Barışın duayla, bedduayla olmayacağını birisi bu ‘topçuya’ anlatmalı. Filistin, Suriye, Yemen ve Irak, içinde Müslümanların yaşadığı ülkelerdir. Ramazan’da oruç tutup Kurban’da hacca giderler. Cuma günü toplu namaz kılıp dua ederler. Yani hep Allah’a yakın dururlar ama ne hikmetse buralara barış gelmez. Savaş gelince de Avrupa’nın “gâvur” memleketlerine kapağı atmak için yola düzülürler. Hiçbirisi Arap memleketlerine gitmek istemez.

Mesut Özil ve onun gibi düşünenlerin toplumsal sorunlar karşısında nasıl da cascavlak kaldıklarını görmek insanı üzüyor. Eskiden böylelerine “Avrupa görmüş!” derdik. Şimdi demiyoruz.

Barışı savunmak, poposuna çarpan top gol olunca yeşil çimlerin üzerinde secdeye gelmeye benzemez! İstersen, Taksim’e çıkıp “Barış istiyorum; savaşa hayır!” diye bir bağır görürsün Hanya’yla Konya’yı!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *