EZBER BİLGİ MİDİR?

mevlut

Ortaokuldayken sınıfın en çalışkan öğrencilerinden biri olan arkadaşımız tahtaya ders anlatmaya kalkınca kitaptaki tümcelerin aynısını söyler, sayfa sonuna gelince de kafasını sağdan sola bir şeyi aktarır gibi çevirir, anlatımını sürdürürdü. İnanılmaz bir yetenekti; kitap ya da öğretmenin yazdırdığı not hiç fark etmez, ezberler ve hem sözlüde hem yazılıda aynısını tekrarlardı. Doğal olarak da en yüksek notları alırdı!

Ezber, bilgi midir? Bu sorunun sahibi değerli yazarlarımızdan Tahsin Yücel’dir.

Ezber, bilgi değildir! Ezber, yinelemedir. Yineleyen kişi taşıyıcıdır. Yazılı olanı belleğine alır, isteyene aynısını söyler, böylece aktarmış olur. Ezber, bir olma hali değil bir taşıyıcı olma halidir.

Hafız, bilmediği bir dildeki kutsal kitapta yazılı olanları ezberler ve istenildiğinde bilmediği dilde aktarır. Bu aktarım, bir bilgili olma hali değil; bir taklit halidir.

Bir şarkıcı, bir başkasının sözlerini yazıp bestelediği şarkıyı, onların yapıp ettiği haliyle söyler, yani icra eder. O kişi sanatçı değil; icracıdır. Bilineni belleğe yazıp oradan aktarım yapmış olması, yaptığı işi bildiği anlamına gelmez.

Politik söylemde ideolog olarak adlandırılan kişiler vardır. Kendini ait gördüğü düşünce sistematiğini ezberlemiştir ve sorulan sorulara sözcük sözcüğüne aynı yanıtları verir! Ne bir fazla ne bir eksik! İdeologun durumu bilgili olma hali değil; ezberini bire bir aktarımdır.

 

BÜTÜN BUNLARI…

Bütün bunları niye yazdım! Anlatım kültürümüzde ya da toplumsal hareketlerde “Ezber bozma!” diye bir kavram vardır. Şabloncu, basmakalıp düşünceli ezbercilere şaşırtıcı bir soru sorarsanız donup kalır. Ezberlediği hiçbir şeyin ona bir yararı olmaz.

Ezberci eğitime karşı olmamız bu nedenledir. Soru soran, karşılaştıran ve yargısını öyle oluşturan insan yetiştirerek ezberleri bozacağız!

Toplum olarak ezber bozulan günlere gelip dayandık! Ezberin büyüsü bozuldu. Şimdi sıra, ezber bozan sorular ve hareketlerde. Ne kadar ezber bozarsak o kadar ayakta kalacağız!

İşaret parmağımı bu duruma uzatmamın nedeni budur!

 

DUBLE YOL KATLİAMLARI SÜRÜYOR!

23 Eylül 2021 Perşembe günü acı haber bu kez Bartın, Akmanlar Köyü mevkiinden geldi. Otobüs yoldan çıkıp karşı şeride daldı, arabasıyla kendi yolunda ilerlemekte olan gencecik bir emniyet görevlisini eşiyle birlikte yaşamdan kopardı. Bu arada otobüsün sürücüsü de hayatını yitirdi!

Bu ve benzeri kazaların elbette değişik birçok nedenleri vardır ama iktidarın “Duble yol!” olarak adlandırdığı yolların durumu bu kazalardaki en büyük paya sahip!

Önceki yazımda yazdıklarımı yineliyorum;

a)Yolların koruma bariyerleri yok!

b)Virajların merkezkaç eğimleri fizik kurallarına aykırı! Ya hiç yok ya yetersiz ya da ters eğimde!

c)Yollar yamalıklı, tümsekli çukurlu vs. Yağmur yağdığında yolun sağlı sollu çukurları suyla doluyor. Güneş ya da far ışığı altında parladığında su görünmüyor. Ortalama hızda giden arabalar bile büyük tehlike yaşıyor!

Bilinenlerin tekrarı olmasın diye daha çoğunu yazmıyorum. Tesadüfen yaşıyoruz, tesadüfen ölüyoruz! Bu böyle olmamalı.

 

DARALTI!

“Daraltı gelmek!” diye bir deyimimiz var! Sözlüklere “Daral gelmek!” olarak geçmiştir. İnsanın kendini boğulacak gibi duyumsadığı, soluğunun kesildiği dirençsiz zamanları olur ya işte o gibi durumlar için kullanırız bu deyimi.

Ben en çok insan ilişkilerinde bu durumu yaşadığımızı düşünüyorum. Bir sınıflama yaparsak, dostlar, arkadaşlar ve tanıdıklara ekleyeceğimiz diğerleri ya da akrabalarımızla yaşarız yaşamı.

Dostluk kolay kazanılmaz ve uzun yılları kapsar. Çeşitli badirelerle sınanarak oluşur dostluk ilişkisi. O nedenle dostlarımızın sayısı doğal olarak azdır!

Sosyal yaşamı paylaştığımız ve insani ilişkileri karşılıklı sürdürdüğümüz kişilere arkadaş deriz. Epey arkadaşımız vardır.

Gene sosyal yaşamda şu ya da bu nedenle iletişim kurduğumuz ama bunu düzenli değil de koşullar gereği sürdürdüğümüz tanıdıklar vardır.

Diğerleri, diğerleridir. Bana göre üretim ilişkilerinin çöpe gittiği ve tüketim ilişkilerinin dayattığı çıkar ilişkilerinin belirlediği günümüzde akrabalar da diğerleri sınıfındadır. Şöyle kafanızı kaldırıp bakarsanız üç aşağı beş yukarı bu ilişkinin hiçbir zaman dostane, arkadaşça ve tanıdık düzeyinde bile yerli yerince yürümediğine tanık olursunuz.

Zaman akıp geçiyor! Eşyanın eskime süreci olarak adlandırılan zaman insan ilişkilerini de eskitiyor. Humanite olarak adlandırılan insancıllık ölüm yatağında!

Ne kadar daral gelse de yaşamı güzelleştireceğiz. Başka seçeneğimiz yok!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *