CHP NEREYE KOŞUYOR?

Köşe Yazıları için Profil Fotoğrafı
CHP NEREYE KOŞUYOR?

2010 yılı Ramazan ayı öncesi kavlangaların altında masama konan imsakiyeyi görünce hoş bir şaka sanmıştım. Değilmiş. CHP Zonguldak İl Başkanlığı 11 Ağustos-9 Eylül tarihleri arasına denk gelen Ramazan günleri için üzerinde dua eden Atatürk fotoğrafı bulunan imsakiye bastırmıştı.

AKPnin; ‘Dinsiz CHP!’ propagandası etkisiyle bastırılmış olsa gerektir!” dedim.

Ne ki yadırgamadan da edemedim. Karşı cephenin ne yapıp ettiği değil, sizin nerede durduğunuzdu önemli olan. Kimseye kendinizi kanıtlama derdiniz olmamalı demiştim. Kaldı ki CHP, “Demokratik, laik bir hukuk devleti” olan Türkiye Cumhuriyetini yönetmeye adaydı.

Çaycuma’da yapılan Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine, zamanın kaymakamı ve müftüsüyle birlikte elinde güllerle katılıp katkı vermişti CHP’li belediye başkanı! O müftü ve kaymakamın da içinde bulunduğu ekip Eğitim Sen’li iki yöneticiyi ihraç ettirmiş, meslektaşlarımız beş buçuk yıl sonra ancak öğretmenliğe dönebilmişlerdi. Bunu da es geçiyorum!

Çaycuma Atatürk İlköğretim Okulu temel atma töreninde CHP’ye demediğini bırakmayan zamanın AKP milletvekili, şimdilerin Devrek Belediye başkanına ağzının payının verilmeyişini de es geçiyorum!

Daha birçok, ama birçok benzeri durumu da es geçiyorum!

Ancak, CHP’nin 10 Kasım 2024 tarihinde tüm Türkiye’de olduğu gibi Çaycuma’da da Atatürk için lokma döktürme ve dağıtma eylemini es geçemiyorum. İl ve ilçe yönetimleri, önceki yöneticileri, milletvekilleri de oradaydı ve huşu içinde lokma dağıtıp yiyorlardı!

Pes!” dedim, pes! “Atatürk’ü böyle mi anacaksınız?”

31 Aralık 2024 yılbaşı gecesi Çaycuma Cumhuriyet Meydanında belediye başkanınca eline mikrofon tutuşturulan sarıklı, sakallı şahısları sahnede görünce dermanım kesildi. Bu ucubeliği nasıl es geçebilirsiniz?

Artık açık ve net olarak görüyoruz ki bu ülkenin, bu CHP eliyle yeniden cumhuriyet değerlerine dönme olasılığı ve umudu hiç yok!

Konuya ilişkin söylenecek çok söz var ama bunu söylemenin bir yararı olacağını düşünmüyorum. Ne ki birkaç tümceyle saptama yapmadan geçemeyeceğim.

Orta doğunun en eski ve deneyimli komünist partisi TUDEH’ti. TUDEH, İran’da şaha karşı başlayan halk ayaklanmasında tarihsel bir hata yapıp Humeyni gericiliğiyle yani şeriatçılarla eylem birliği yaptı. Halk devrimini şeriatçılara kaptırdı. İktidarı alan Humeyni’nin ilk işi İran sınırları içindeki tüm TUDEH’lileri asmak oldu.

31 Aralık 2024 gecesi sarıklı sakallıyı sahneye çağırıp eline mikrofon veren ve bu saçmalığa ses çıkarmayanlara seslenmek istiyorum; İktidarı eline geçirdiklerinde bunların da sizi o kürsüye çıkaracaklarından hiç kuşkunuz olmasın. Kulağınıza, son arzunuzun ne olduğu sorusunu fısıldayacaklardır!

Türkiye’nin en eski partisi olan CHP, politik literatüre göre en büyük iktidar adayıdır. Ne acıdır ki bu CHP’nin ülkeyi bu hallere düşüren AKP ve yandaşlarından hiçbir farkı kalmadı!

Sol ve emekten yana değerlere yaslanarak politika üretmesi gereken CHP ve ‘kadük sol’ ne yazık ki emekçi halk ve işçi sınıfıyla bağlarını koparmıştır.

Daha çok karamsarlık oluşturmamak için söyleyeceklerimi burada kesiyorum.

 

AYSUN KAYACI HAKLIYDI!

Aysun Kayacı haklıydı ama neden haklı olduğunun bilincinde değildi. Konuya sınıfsal yaklaşabilmiş olsaydı özellikle Müjde Ar’ı tersyüz edip ekonomik gücü elinde bulunduranın toplumsal yapıyı nasıl belirlediğini, seçim gibi görünen şeyin hiç de seçim falan olmadığını gösterebilirdi.

2007-2009 yılları arasında NTV’de yayımlanan ve yazar Pınar Kür, oyuncu Müjde Ar, manken Aysun Kayacı ve gazeteci Çiğdem Anad’ın katıldığı “Haydi Gel Bizimle Ol” adlı programda, seçim ve seçimler konusu tartışılırken söylemişti Aysun Kayacı o sözü;

Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?”

Söylediği doğruydu ama gerek tartışmacılar, gerekse izleyiciler “çoban” sözcüğüyle tanımlanan şeyi, çobanlık yaparak geçimini sağlayan kişiler olarak algılamış ve öyle tepki vermişlerdi. Bu tepkiler tartışma boyutunu aşmış, Aysun Kayacı uzun zaman sosyal alandan çekilmiş, devamında da evlenerek İngiltere’ye yerleşmişti.

Kayacı kendisiyle yapılan bir söyleşide durumu şöyle açıklamıştı; “Sonra bir siyasi parti gelip gecekonduların bilmem nesini verecek, odun verecek, kömür verecek. Ondan sonra da memleket Arabistan olacak, oldu yani…”

Aziz Nesin’in toplumun yüzde kaçının aptal olduğunu vurgulayan tanımlaması gibi zaman içinde “Az bile!” diyerek olumlayan halkın bugün Kayacı için söylediği de benzer; “Kadın haklı değil mi?”

Kapitalizmde toplumsal düzeni ve adaleti sermaye belirler. Halk bu sürece figüran olarak katılıp kendini prangalayan sömürü çarkının dişlilerini onaylar.

Cumhuriyetin kadına oy hakkı yani seçme ve seçilme hakkı verdiği vurgulanır ikide bir. Doğrudur. Ancak bugün ülkemizdeki kadın, hem sömürü çarkının hem de erkek egemen bir toplumsal yapının tutsağı durumundadır. Feodal yapı kırılıp özgürlükçü bir yaşam egemen olmadan cahil, üçüncü sınıf siyaset fetbazlarının; “Benim on dört oyum var!” derken neyi kastettiğini düşünüyorsunuz. Eşi, oğlu, kızı, gelini, torunu ve aç bırakmakla tehdit ettiği marabaları falan!

Ülkemizin doğusunda aşiretlerin, binlerce oyu blok kullanmasının nedeni sizce nedir?

Aysun Kayacı doğruyu söylemişti ve haklıydı. Sınıfsal bakamadığı için neden haklı olduğunun da bilincinde değildi.

Bugün Japonya’da lise mezunu olmayanlar genel seçimlerde oy kullanamıyor. Gerekçesi de çok basit; “Asgari eğitim almamış olanın, ülkenin ve toplumun geleceğiyle ilgili karar vermesi düşünülemez!”

Apartmanınızda, mahallenizde, köyünüzde, orada burada şurada tanıdığınız insanları düşünün. Onların eğitim ve bilinç düzeyinin düşünün. Ve örneğin o insanlara; “Atom bombası yapalım mı, yapmayalım mı?” diye oy kullandırıldığını varsayın. Sizce sonuç ne olur?

Ah Aysun Kayacı ah! İngiltere kapıları açsa Türkiye’nin yarısı boşalır!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *