ÇAYCUMA’DA AK PARTİSİ

ÇAYCUMA’DA AK PARTİSİ
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”
Size (AK Partililere) on puanlık bir soru. Üstteki sözü kim söylemiştir?
…
Yeniköy Ören Tarlası talanını büyük uğraşlar sonunda bedeller ödeyerek tek başıma durdurdum. Şimdiki milletvekiliniz o zaman partinizin ilçe başkanıydı. Zamanın valisi, şimdilerin gezginci siyasetçisi haksız ve hukuksuz olarak sürgünümü yaptırdığında hiçbir yöneticinizin gıkı çıkmadığı gibi şimdinin milletvekili ilçe başkanınız sürgünü onaylayan açıklamalar yaptı. İktidardınız ve müteahhit ihaleyi ihlal etmişti.
Sahi, Ören Tarlasını talan eden müteahhit sizin dayınızın oğlu muydu?
…
Havaalanı uçuş güvenliği bahane edilerek, hiçbir bilirkişi raporuna itibar etmeksizin Bostancılar Tepesinin talan edilmesine sesimizi yükselttiğimizde hiçbir AK Partiliyi yanımızda göremedik. Devamında bu tıraşlamanın uçuş güvenliğiyle bir ilgisinin olmadığı açığa çıkınca partinizin bakanı; “Dağın tıraşı psikolojik” dedi. Sahi, siz psikoloji, sosyoloji falan derken neyi kast etmiştiniz?
…
15 Temmuz Fethullahçı kalkışması sonrasında çıkartılan KHK ile iki Eğitim Sen yönetici arkadaşımız “FETÖ iltisakî” suçlamasıyla öğretmenlikten uzaklaştırıldı. Yaklaşık altı yıl mesleklerine dönemediler. Siz Zonguldak’ta yapılan Fethullah Gülen Türkçe Olimpiyatlarına giderken o iki meslektaşımız sizinle birlikte miydi? Fethullah Gülen ayarlı Kutlu Doğum etkinliklerinde sizinle miydiler? Dahası, yaptığınız maklube gecelerinin kaçında arkadaşlarımız sizinle birlikteydi? Demediniz mi hiç; “Yahu bu öğretmenlerin Fethullahçılarla bir ilgisi yok?”
…
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftasına denk getirilerek yapılan uyduruk Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde sizler elinizde gül dağıtırken biz bunun bir Fethullah Cemaati saldırısı olduğunu, amaçlarının cumhuriyet olduğunu, peygamberin doğumuyla ilgisi olmadığını söylerken siz işitmezden geldiniz. Neden? Bilmiyor muydunuz? Kulaklarınız ve bilinciniz kapalı mıydı?
…
Hacılar Köyü tarlalarının ortasına yapılmasına onay verdiğiniz termik santralle ilgili cansiperane mücadelemiz olmasaydı şimdi o bölge boydan boya talan edilip doğası onarılamaz şekilde ölmüş olacaktı. Saltukova merkezde yapılan sözde halkı bilgilendirme toplantısı sırasında salon ve okul önünde çekilen fotoğrafların hiçbirinde siz yoksunuz. Niye yoktunuz ve nerelerdeydiniz? Çaycuma ve çevresinin tapusu bizim üzerimize mi?
…
6 Nisan 2012 tarihinde göz göre göre göçen ve on beş yurttaşımızın yaşamını yitirmesine neden olan Çaycuma Köprüsü faciasının sorumlularının yargılanmasına ilişkin bütün hukuksal ve yönetsel yollar tıkanırken siz iktidardınız, sizin belediyeniz vardı ve siz bu şehirde yaşıyordunuz. Neden hiçbirinizin gıkı çıkmadı? Dahası, olay yerini gezen zamanının Çalışma Bakanı Zonguldak’ta yapılan partinizin genel kurulunda çalan davul zurnalara engel olmadığı gibi bahşiş vererek gülücükler dağıttı. Yüreğiniz sızlamadı mı?
…
Zonguldak Valiliğince TPY kapsamında yapılan geçici işçi görevlendirmelerinde AKP’li olmayan hiçbir belediyeye tek bir kişi bile verilmedi. Ve hep bunlar sizin gözünüzün önünde yapıldı. Vicdanınız zerre kadar sızlamadı mı? Neden itiraz etmediniz?
…
Ekrem İmamoğlu ve diğer belediye başkanları tutuklanırken gözümüz sizleri aradı. “Pardon birader, biz siyasi rakibiz, hukuksuzluk yaparak iktidarda kalmak için burada değiliz!” diyen bir Allah kulu AKP’liye rastlamadım. Sahi, siz neyin ne olduğunu bilmiyor musunuz?
…
Bu ve benzeri örnekleri çoğaltarak vermek mümkün! Ancak bunun sizin için bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”
Bu sözü kimin söylediğini gözünüze sokarak söyleyeyim; Hazreti Muhammet! Yani İslam peygamberi! Bu sözün sizin için bir anlamı var mı bilmiyorum ama ben Şeytan’a haksızlık edildiğini düşünüyorum. Sanırım o bile bu kadar adaletsiz olamaz!
Beyler! Bu dünya ölümlü dünya! Hiçbirimiz bu dünyadan sağ çıkamayacağız. Er ya da geç gideceğiz. Hiçbir çıkar ilişkisi insanı ve insanlığı yok etmemeli. Düğün olur, bayram olur, cenaze olur! Hastalık var iyilik var. İyi gün var kötü gün var. Kimin yarın hangi hallerde olduğunu kim bilebilir? İnsanlığı öldürdünüz. İçimizdeki iyiyi öldürdünüz. İnsan size iki sözcük laf söylemeyi ar ediniyor. Üç günlük dünyamızı çekilmez kılarak zehir ettiniz. Size ne desek bir eksik kalıyor. Ve sanırım buna da gerek yok.
TEŞEKKÜR ETMEK
“Ve ne zaman ona ihtiyaç duysam, hep yanımda oldu. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etmek istiyorum.” (Donald Trump)
Emperyalizmin sömürdüğü ülkelere bakışıdır bu. Selpak gibi görür kendisi dışındakileri. Burnunu, terini orasını burasını siler sonra çöpe atar. Sonra yeni bir selpak çıkarır. Sonra yine aynı şeyleri yapar! Ve bunu hep yapar! Bunda yadırganacak bir durum yoktur. Emperyalizmin kâğıt mendili hiç eksik olmaz. Bu denklemde onların nerede durduğu değil, sizin nerede durduğunuzdur asıl olan.
Siyasal İslam’ın emperyalizm karşısındaki durumu dramatik bile değildir. Bir yandan ona büyük Şeytan der, diğer yandan çocuklarını ABD yurttaşı yapmak için kapısına yanaşır. Bir yandan kahır, bela, lanet okur, diğer yandan dostum, arkadaşım, kardeşim der!
Siyasal İslam’da hukuk, adalet, eşitlik, insancıllık, devlet kavramı yoktur. İktidarı ele geçirdiği toprakları yurt olarak görmez. Düpedüz ganimet olarak görür. Yaptığı her iş mubahtır.
Devlet modern zamanların yönetim kültürüdür. Kabile anlayışının, çadır devletlerinin salt adı devlettir. Orada halk yok; tebaa vardır, kul vardır. Kulun ve tebaanın hakkı olmaz!
Sanırım bu kadar kitabi bilgi yeter. Çok söz avanak yüküdür. Bakan göz, görmek istediğini görür.
MÜFLİS KİBARI
Müflis sözcüğü Türkçe olmayınca benim ilkokul aydınlığını bile almamış köylüm ne yapsın? Dili nasıl dönerse öyle söylerdi; “Nühlüs!”
Karnını doyuracak iki kırık ekmeği, cebinde üç kuruş parası olmadığı halde aşağı yerlerden su içmeyen, dahası kimseleri beğenmeyen tiplere söylenirdi bu deyim; “Nühlüs kibarı!”
Müflis kibarı memleketi olduk farkında mısınız?
Giydiği ceketi çöpten alan ve bunu insanların varsıllığına yoran müflis kibarı adam geliyor aklıma.
Ultrasonografi için sekiz ay sonrasına gün verilen hasta adamın eskiden hastane kuyrukları olduğu safsatasını söylemesi geliyor aklıma.
Düşük puan aldığı halde oğlunu işe sokabilmek için iktidar milletvekilinin seçim ofisi kapısında üç saat bekleyen adam geliyor aklıma.
Bütün bunlar benim aklıma geliyor da bunu başka kimselerin düşünmüyor olduğunu varsaymak bir paranoya değil mi diye soruyorum kendime hep. Sahi, benim gördüklerimi başkaları görmüyor, bilmiyor, yaşamıyor mu? Ben kafayı yedim de haberim mi yok?
