ÇAYCUMA DEPREMİN NERESİNDE?

ÇAYCUMA DEPREMİN NERESİNDE?
Öyle ya! Bugünlerde herkes kendi yaşadığı şehirle ilgili bu soruyu sormalı! Binlerce canımıza mal olan Güneydoğu Anadolu depremi de gösterdi ki deprem bizim acı gerçeğimiz ve er ya da geç yüzleşeceğiz!
Çaycuma, 2. Dereceden deprem kuşağındadır. Ana hat; Düzce hattıdır. Bartın merkezli çökelti depremlerinin de Çaycuma’yı etkileyeceği biliniyor!
Büyük bölümü, içinden Filyos Irmağı geçen vadi üzerinde bulunan Çaycuma, titreşime dayanıksız arsalar üzerinde kurulu binalarla doludur. Özellikle son on yıl içinde ırmak boyunda yapılan inşaatların deprem açısından ne derece güvenlikli olduğunu bilemiyoruz. Benim gibi birkaç kişi dışında kimsenin itiraz etmediği Pehlivanlar, Karalar Mahallesi tarlalarında yapılaşmaya izin verilmesi sonrası, bu alan mantar gibi türeyen ortalama dört katlı binalarla doldu! Buralar verimli tarım arazileriydi! Yazık oldu. Bu arazinin tabanı toprak ve kumdur. En çok iki metreden su çıkan bu arazilere, inşaat ruhsatı verilirken hangi yaptırımlar uygulandı bilmiyoruz! Bu yaptırımlara uyulup uyulmadığını, uyulduysa ne oranda uyulduğu hep bir soru işareti olarak yerini koruyacaktır!
Çaycuma, ırmak boyuna doğru yapılaşma yerine, yukarılara doğru yapılaşmayı yeğlemesi gerekmez miydi? Deprem sonrası belediye yönetiminin ne gibi önlemler, önleyici çalışmalar içine gireceğini hep birlikte göreceğiz! “Yüz elli bin nüfusa göre yerleşim alanı planlıyoruz! Elli yıl sonrasının şehir planlamasını yapıyoruz!” diyen bir yönetimin, yaşayan kuşağı değil de gelecek kuşakların yaşama iradesi hakkında karar verme yetkisini kendisinde görmesi mutlaka tartışılmalıdır!
CHARLİE HEDBO’NUN UTANÇ KARİKATÜRÜ!
On ili kapsayan ve Suriye’de de yıkıma neden olan depremin üzerinden saatler geçmemişti ki Fransa’da yayımlanan ve 2015’te bir terör saldırısına uğrayan mizah dergisi Charlie Hedbo’da yayımlanan ırkçılık ve düşmanlık içeren karikatür, bütün dünyada olduğu gibi bizde de büyük tepkiye neden oldu.
Yanda gördüğünüz karikatürde; “Türkiye’de deprem! Tank göndermeye gerek yok!” diyor Charlie Hedbo! Kin ve nefret salyaları akan bu karikatürü ve bakış açısını görmek, Fransız Devrimi ve Fransız Komünist Partisi efsanesinin ülkesine hiç yakışmadığı gibi bunu, “Düşünce ve ifade özgürlüğü” olarak adlandırmanın olanağı yoktur!
Fransız halkı, aydınlanma tarihinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir ve bu yolu Charlie Hedbo kafasındaki ırkçı ve gericiliği eze eze yürümüştür! Umudum odur ki o Fransız halkı, bu yoz Charlie Hedbo kültürüne gerekli yanıtı verecektir!
Fransa, Türkiye’ye gönderdiği 136 kişilik kurtarma ekiplerine ek olarak, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un talebiyle güvenli bir sahra hastanesi kurma kararını da verip 81 sağlıkçıyı Türkiye’ye gönderdi! Charlie Hedbo kafasındakiler sanırım bundan hiç hoşnut olmamışlardır!
DİYANET VE DEPREM…
Bir haftadır ülke gündeminde deprem bağlantılı birçok konu tartışıldı. Siyaset, sanat ve ekonomi dünyası başta olmak üzere Twitter üzerinden yayımlanan çarpıcı paylaşımların beş günlük kaydını arşivledim. İnanın bana toplum olarak ne denli kutuplaştığımızı gösteren bu notlar bütünü acı bir tablo gibi duruyor önümde! Hele acılarımız biraz daha hafiflesin, yedi sayfalık o kayıt arşivini paylaşacağım sizinle!
Türkiye bütçesinin çok önemli bir kısmını kullanan Diyanet İşleri Başkanlığı ve bağlı kurum ve kuruluşların depreme yönelik somut ve büyük bir hareketini göremedik. Elbette hiçbir şey yapmadılar demek değil bu ama biz onlardan o dev bütçeye uygun bir atılım beklerdik.
Daha da garibi, yandaki görselde gördüğünüz kurum ve kuruluşlara “Ahbap Derneği”ni eklemeyen bir düşünce sistematiği içindeler! Bu da ayrışma ve kutuplaşmanın açık ve somut bir göstergesidir! Ne yazık ki ayrışıyoruz! Bu gidiş depremden daha tehlikeli inanın!
HALUK LEVENT VE AHBAP!
Valla, bu başlığın altına hiçbir şey yazmak istemiyorum! Aklı eren, bilinci yeten, gözü görüp kulağı duyan ve içinde “insan” barındıran herkesin gördüğü bildiği ve söyleyeceği şeyler olurdu yazmış olsaydım!
İzninizle sizin de adınıza şu cümleyi kurayım; “Helal olsun Haluk Levent ve onunla omuz omuza yürüyen Türkiye’nin aydınlık sanatçılarına! Helal olsun Ahbap Derneğinin arkasında duran halkımıza! Selam olsun insana, insanlığa!”
TEKZİP VE…
Bizim Çizgi’de yayımladığım 31 Ocak 2023 tarihli yazının, ‘Olay 2’ ara başlıklı iki paragraflık bölümünde, Çaycumalı iki gazeteci arasında yaşanan anlaşmazlık ve devamında yaşanan ayrılığa değinip iki soru sormuştum.
Bu iki gazeteciden birisi olan Belediye Meclis Üyesi Sezai Bilici önce facebook paylaşımına “Olay 2 Yalan!” yorumu yazıp arkasından telefonla beni aradı. Oldukça öfkeliydi. Tepkisini dile getirdi. On dakikalık görüşmemizde Sezai’nin yazdığım bölümün neresine, sorduğum iki sorunun hangisine içerlediğini anlayamadım ve “Sezai, tekzip gönder, harfi harfine yayımlarım!” dedim.
Yarısı sabah Sezai Bilici’nin tekzip yazısı WhatsApp aracılığıyla bana ulaştı ve ben de geçen haftaki yazıma bu metni olduğu gibi koydum! Merak eden ve konuya uzak olan okuyucular geçen hafta ve önceki hafta yayımladığım yazıları okuyabilir.
İnsanların söz söyleme hakkı olduğu gibi, söylenilen söze yanıt verme hakkı da vardır. Kişiliğim ve Bizim Çizgi Yayın İlkeleri bunun dışında değil.
Sezai’nin gönderdiği metni, neyi tekzip ettiğini anlayamadan okudum. İzin verirseniz anlayabilmek için numaralandırarak birkaç soru soracağım;
1-Sevgili Sezai, ben yazımda seni ya da diğer arkadaşı, şu ya da bu şekilde suçlamadım, yargılamadım. Var olan durumu paylaştım. Ayrıldığınızı yazdım. Sen de tekzip yazında ayrıldığınızı yazmışsın. O zaman benim yazdığımda yanlış ve yalan olan ne? Ayrılmadınız mı?
2- “Belediye Meclis Üyesi olan ortak arkadaşımız haberi yayından kaldırtmış!” dedim. O yazı (ya da haber -her ne ise-) senin direktifinle yayından kaldırılmadı mı? Tekzip yazında kaldırttığını yazmışsın. O zaman benim yazdığımda yanlış ve yalan olan ne?
3-O yazıda sorduğum ilk soru şöyleydi; “CHP’li bir belediye ve onun ÖDP’den gelme meclis üyesinin AKP ile hangi yaşamsal bir ilişkisi vardır da düz bir haber o ilişkilere zarar verir?”
Bu soruda senin AKP’yle yaşamsal ilişkin olduğu yazmıyor ki! Tam tersini vurguluyor! Sen bu cümleyi nasıl anladın da nesine tepki gösterdin?
4-O yazıda sorduğum ikinci soru şöyleydi; “Birçok kez kader birliği ettiğimiz bu iki arkadaşın arasını açacak denli tepkiyi hangi güç var etmiştir?” Bu soruda da seni suçlayan bir yargı yok!
Tekzip, isnat edilen bir durumun öyle olmadığını beyan eden metinlere denir! Sen yazdığın tekzipte “öyle olmayan” bir ayrıntı açıklamamışsın ki!
İşin ilginci, şunca yıllık hukukumuzun üzerine bana; “AKP ile ilişkilendirilmek”, “iftira”, “sokak dedikodusu”, “ahlak sınırlarını aşmak”, “mal bulmuş mağribi”, “sokak dedikodusunu köşe yazısı diye kaleme almak” gibi öfkeli ve hakaretamiz sözcükler yazmışsın!
Sezai, ben on beş yıl Demokrat Çaycuma Gazetesinde köşe yazısı yazarak gazeteciliğe adım attım. On yedi sayı yayımlanan ADD Çaycuma Şubesi İletişim Dergisinin yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı ve editörlüğünü yaptım! İstersen bunlara senin yönetiminde yayımlanan Cuma Gazetesine yazdığım onlarca yazıyı da ekleyelim! Birlikte çıkardığımız 18. Tünel Dergisi, ardından 18. Tünel İnternet Dergisi, Çaycuma Sanat İnternet Dergisi, iki yıla yakın Halkın Sesi Gazetesi köşe yazarlığı, yetmiş haftadır da Bizim Çizgi İnternet Sitesi köşe yazarlığı olan, koca bir ömrü kültür, sanat, edebiyat ve gazeteciliğe ayırmış birisiyim! Bu arada ulusal gazete ve kültür sanat dergilerinde yayımladığım yazıları da yazmam gerekir mi bilmem! Sözün özü, diğer edebiyat çalışmalarımın önüne geçirmediğim ama hep var olan tam otuz yıllık bir gazetecilik geçmişim var!
Bunları niye mi yazdım? Hiiç! Bil istedim sadece!
Sana siyaset yaşamında başarılar dilerim. Umarım istediğin yerlere ulaşırsın! Bu yolculuğunu ilgiyle izleyeceğimi bilmeni isterim.