ÇARKIFELEK DÖNÜYOR!

Köşe Yazıları için Profil Fotoğrafı

ÇARKIFELEK DÖNÜYOR!

Mehmet Ali Erbil işaret parmağını sallayıp bağırıyor; “Ayayayaaaaaay!”

Çarkıfelek dönüyor! Sallayın kuyruğunuzu; size de çıkabilir!

Mehmet Ali Bey, ensem kaşındı bana yardım et!”

Dedi ki bir tanıdık;

Hocam, RT Erdoğan bile Sisi’nin ayağına gitti de maziyi sildi! Ne dersin?”

Bunu görüp bilmek için AnkaraKahire arasında mekik diplomasisi yapmaya gerek yok! Çaycuma’da bile daha dün birbirinin kuyusunu kazıp, Genel Merkez eliyle rakibini bertaraf edenle, bertaraf edilenler, aynı masada buluşupYola devam!’ diyor. Çaycuma önümüzde dururken, Sisi’yi konuşmaya ne hacet?”

Anlamadım!” dedi tanıdık.

Olsun! Dert etme! Ben de anlamadım! Kimi kefenlik Amerikan bezleri, ipekli Hint kumaşı reklamı yapıyor olsalar da her şey kabak gibi ortada!”

Eee?” dedi tanıdık.

Eeesi!” dedim. “Reklamcılar dişlerini fırçalayıp ağzına sprey sıksın!”

Çarkıfelek dönüyor! Yanardönerler de dönüyor! Dönsünler bakalım. Keser döner sap döner, gün olur hesap döner! MA Erbil’le aynı amacı taşımıyor olsa da ben de işaret parmağımı uzatıyorum; “Aha! Kakalaklar burada! Sıkın DDVP’yi!”

Bu arada kakalağın birini dışlamışlar! Muhtelif mekânlarda kullanılan kâğıt mendillere benzeterek; “Sel-Pak” demiştim onun için. Görevini yaptı. Artık meyhanelerde içkisini içip dayağını yiyebilir!

Bu yazıyı kim sızdırdı?” diye feveran etmenize gerek yok. Biliyor olman gerekir ki en yakınındaki beş kişiyi saydığında, üçünün benimle iletişimi var! Ben bu yaşa dek para değil, sıcak insan ilişkileri biriktirdim. Ben insanları kucaklamayı sürdüreceğim. Hal böyle olunca herkes aldığı nefesi tartsın! Gök kubbe altında hiçbir şey gizli kalmaz!

Bir şey daha…

Benim yazdıklarımdan mı yoksa yazınızın çevrim dışına çıkmasından mı rahatsız oldunuz? Madem öyle, alın elinize mikrofonu, “Öyle değil, şöyle!” deyin. Sizi tutan mı var?

Çarkıfelek dönüyor!

Bir parti genel başkanı, yaşlılıktan mıdır yoksa dil fukaralığından mıdır nedir, İsveç’in başkenti Stockholm’u “Stoklom” olarak söylüyor! Eh, biz de gülüyoruz!

Bir ‘Stoklom’ da bizde var. Yazdığı her -gres yağlı- yorumda “Başganım, sayenizde Çaycuma, Stoklom’la yarışıyor!” diye yazıyor.

La havle ve-la! Hani bilmesek neyse! ‘Stoklom’ kadar taş düşsün başına! Bedeller ödeyerek ağarttığın saçından da mı ders almazsın birader!

 

PARTİNİN ADINI BİLMESEM…

Hani, 70’li yıllarda dağa taşa yazdığımız “Karaoğlan!” sloganlarıyla başlamasa tanışıklığımız, düpedüz karşıtları gibi bir yapıyla karşı karşıya olduğumuzu düşüneceğim! Yahu ne çok sağ severmişsiniz siz! Biz sizi ‘sosyal demokrat’ hatta ‘ortanın solu’ bilirdik!

1 Mayıs miting alanına getirilemeyen eski MHP’li sendikacıyı CHP yöneticisi yaptınız!

Tüm karşı durmalarımıza karşın aday yapıp dayattığınız Saltukovalı ‘hanfendi’, süresini tamamlamadan kapağı AKP’ye atmıştı. AKP’de kenara itilince soluğu MHP’de aldı! Cidden merak ediyorum, size gelseydi, “Buyurun!” der miydiniz? Hani örnekleri çok da!

Erbabınız anımsar, yok anımsayamıyorsanız yandaki broşürle ben anımsatayım! ‘Hanfendi’nin kocasını da tüm itirazlarımıza karşın Belediye Başkanı Adayı yapmıştınız!

Aynı siz, Çaycuma’nın önemli bir düşünce insanı olan merhum Hasan Ataman’a dünyayı zindan etmiştiniz. Belediye Başkanlığı için tek adayken ve başka başvuru için süre bitmişken, gece saat 24:00’te ithal aday türetmiştiniz.

Sahi, o zaman Hasan Ataman’ın neyini beğenmemiştiniz? Ataman pasif adaydı da getirdiğiniz öteki adayla seçimi mi kazandınız?

CHP’den seçilen Nebioğlu Belediye Başkanı, sizi yolda bırakıp AKP’ye geçti.

CHP’den seçilen Karapınar Belediye Başkanı, sizi yolda bırakıp AKP’ye geçti.

Sevdalınız Mayor of Chaychuma’yı size anlatacak değilim! Otuz iki kısım tekmili birden izliyorsunuz. Neyin ne olduğunu bugün (20 Şubat 2024 Salı) İlçe Seçim Kuruluna vereceğiniz Belediye Meclisi Adayları açıklanınca göreceğiz! Bekleyelim akşam olsun!

İsyan etmeyen bir köle, acınmayı hak etmez!” der bir Afrika atasözü.

Size acıyan sizin gibi olsun!

 

İLİÇ-ÇAYCUMA!

Toprak göçtü, insanlar altında kaldı! Erzincan İliç ne ilk ne de son olacak! Hepiniz ileri geri sözler söylediniz. Haklısınız da söylediklerinizde…

Önümüzdeki hafta yazacağım, yüzlerce ağaç keserek yaptığınız SıracevizlerHastane bağlantı yolunun İliç’teki felaketten farkı ne?

Hiç mi etüt yapmadınız? Hiç birinizin aklına jeolojik rapor hazırlatmak gelmedi mi? Hâlbuki Mayor of Chaychuma’nız aynı zamanda ‘Yümsek Mendis’!

Şimdi onarsanız; onaramazsınız. Heyelan sürüyor. Yolun üstünden ve altından önlenemez kaymalar var! Reklâmlık işler hep böyledir! Bıkmadınız reklâmdan!

Yolunuzu yaptık, iki cümleyle övüp teşekkür etmiyorsunuz!” demeyi biliyorsunuz.

Edilen teşekkürler ve yapılan övgüler güme gitti! Hani nerede yol?

 

PÜSKEVİT…

Püskevit, çaya girinceye kadar dik durur!”

Ben uydurmadım. Atasözüdür bu! Çaya girince eğilir! Hatta dağılır. Sonra siz dik durduğunuzdan dem vurur, öykülersiniz! Aynı yerden atışa geçer, eyyam yaparsınız.

Hem ‘püskevit’siniz, hem dik durmaktan dem vuruyorsunuz, hem sıcak çaya dalıyorsunuz! Karar verin, dik mi duracaksınız, çaya mı dalacaksınız!

Rahmetli Rasim Amca, elinde hiç söndürmediği sigarasıyla kahveciye seslenirdi; “Şevki Emmi, demli bir çay ver, üç şekerli olsun!”

Hem demli, hem üç şekerli! Sizin de hayaliniz o ama anımsatayım; Rasim Amca erken göçtü!

 

BEYLER…

Ben, kamusal alanda yapıp ettikleriyle var olan bir insanım! Toprağa düştüğümde geride neler bırakacağımı önceki yazımda (6 Şubat 2024) yazdım. Beni dilinize dolamadan önce çarpım tablosunu ezberleyin! İki kere ikinin Tokyo’da da dört ettiğini, suyun yüz derecede kaynayıp sıfır derecede donduğunu, karganın bile uçtuğunu ama devekuşunun ancak tabana kuvvet koştuğunu öğrenin. Su nereye akarsa oraya sürüklenen bir yonga, kuru bir söğüt yaprağı değilim ben. Suyun derinliklerine dalıp yerleşen bir çakıl taşıyım. O nedenledir ki yaşamım boyunca hiç yüzergezer olmadım. Ahir ömrümü tamamlayıncaya kadar da olmayacağım. Görün artık bunu! Siz kendinize bakın! Günahsızınız taşı alıp bana atabilir; kabulümdür! Ama siz tevessül etmeyin; ayaklarınız kembere içinde!

 

YONGA SOLCULARIYLA MI?

Hem TKP’li, hem CHP’li, hem Atatürkçü, hem Milliyetçi ‘yancılar’ınızla hangi yatsıya kadar gideceksiniz? Sırtınızı sağa dayamış, ağzınızda sol söylemlerle mi dalacaksınız derinlere? Karl Marx’ın mezarının nerede olduğunu bilmeyen ‘Yonga Solcular’ınızla mı ayakta kalacaksınız?

Bu cümleyi okuyup hemen elindeki akıllı telefona sarılarak, Karl Marx’ın mezarının nerede olduğunu sorgulamayın. Bak görüyorsunuz, aklınız telefonunuzun bile gerisinde!

Bu arada literatür bilginiz artsın, ben söyleyeyim. Karl Marx’ın mezarı Londra-Highgate Mezarlığındadır. Berlin ya da Moskova’da değil!

Bilin ki bu dünyadan hiçbirimiz sağ çıkamayacağız! Debelenmenize gerek yok!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *