BUGÜN SİZE…

Köşe Yazıları için Profil Fotoğrafı

BUGÜN SİZE…

Yılın son yazısı çerez tadında, kimseye parmak sallamadığım ama kıssadan hisse türünde keyifli bir yazı olsun istedim. Kendimi çok zorladım ama ancak aşağıdaki gibileri yazabildim. Başkaları daha güzelini yazıncaya kadar bu yazıyla idare edin artık; ne diyeyim!

Leş gibi bir yılın ardından… (Gerçekten leş gibi bir yıldı! Tut kelin perçeminden cinsi iyi bir şeyler aradım ama bulamadım!) Leş gibi bir yılın ardından 31 Aralığı iki duble rakı ve yüz gram kajuyla şenlendirin diyeceğim ama diyemiyorum. Bu iktidar, rakıya biraz daha zam yaparsa millet ayılıp gerçeği görecek! O zaman görün siz şenliği…

Neyse! Tüm dostlarımı sevgi ve dostlukla kucaklıyorum. İyi yıllar!

 

“SUÇLU AYAĞA KALK!”

Görülen mahkemede, sanık sandalyesinde bir kişi, tanık sandalyelerinde on tanık oturuyormuş. Mahkeme başkanı şöyle bir bakmış ve irkilmiş. Ayrıntı ilginçtir; sanık sakin, tanıklar huzursuzdur!

Başkan söze girer; “Beyler, bugün burada sanığı yargılamak üzere toplandık. Tanıkların çok olması işimizi kolaylaştıracak. Unutmamanızı isterim ki yargımız şaşmaz!”

Sıradan hepsinin gözlerine bakar.

Ben kimin ne mal olduğunu biliyorum!” der. Ve olanca gücüyle bağırır;

Suçlu, ayağa kalk!”

Bağırmanın etkisi büyük olur. Sanık yerinde otururken, on tanık ayağa fırlar!

Mahkeme başkanı mübaşire seslenir;

Oğlum, kapıdaki güvenlikçileri çağır! Şu on kişiyi götürsünler!”

(Siz oturun arkadaşlar, siz oturun! Sizlik bir durum yok! Siz ezelden beri masumsunuz!)

 

DÜŞÜNEN ADAM…

Şehrin düşünen adamı, sağlam kaynaklardan edindiği bilgiye göre, yarısı gün, üç hırsız yöneticinin tutuklanarak ipe çekileceği söylemini yaymış ara sokaklarda! “Herkes önlemini alsın!” diye de uyarmış.

Yarısı gün, üst düzey on yöneticinin şehri terk ettiği anlaşılmış!

Baş yöneticinin kapıcısı, kapıyı kilitleyip evine gitmiş!

Öykü bu kadar!

Ee? Sonra ne olmuş?” deyip durmayın. Her şeyi ben mi söyleyeyim size? Biraz girişimci olun, her şeyi devletten beklemeyin!

Neyse, ben gene -yılbaşı hayrına- sonrasını söyleyeyim de size kıyağım olsun!

O günden bu yana o şehri yöneten bir yönetici hiç olmamış. Buna gerek kalmamış. Herkes kendi işini yapıp evine gidiyor, mutlu mesut yaşıyormuş!

E hadi! Darısı başımıza!

(Yahu, sen üzerine alınma ‘yümsek mendis’, senlik bir durum yok!)

 

UTANMAK…

Utanmak insani bir duygudur; hayvanlarda bulunmaz!

Ar damarı çatlayanların insanlığı kuşkuludur. Ar damarınızın olup olmadığını tıbbi kaynaklara bakarak öğrenemezsiniz. Çünkü bedenimizde böyle bir damar yok! Ar damarı tanımlaması manevidir. Ar damarınızın sağlam olup olmadığını gösteren kanıt; utanma duygusudur!

Ar damarınızın çatlayıp çatlamadığını anlamanız için, yolda yürürken, yerde gördüğünüz bir cüzdan ya da sıfırı çok banknot paraya rastlamış olmayı beklemek durumundasınız. O cüzdanı ya da parayı elinize aldığınızda çevrenize bakıp ‘cılız’ bir sesle; “Bu cüzdan kimin acaba?” diye fısıldadıktan sonra hızlıca cebinize atıp yürürseniz geçmiş olsun! Siz sınırı çoktan aşmışsınız! Sizi ancak teneşir paklar!

Bir yanlışlık, yolsuzluk, kötülük gördüğünüzde içinizden; “Sana mı düştü memleketi kurtarmak? Sen kendi işine bak!” diyerek tepkisiz kalıyorsanız size de geçmiş olsun! Sükûnetle çalıyı yeme sırasının size gelmesini bekleyebilirsiniz!

Örnekleri çoğaltayım mı? Siz okumayı göze alırsanız bu yazı kırk sayfayı geçer!

Ben gene her türlü olasılığa karşı baştaki tümceyi yineleyeyim; “Utanmak insani bir duygudur; hayvanlarda bulunmaz!”

(Niye ters ters bakıyorsun Paçal? Senlik bir durum yok! Sen zaten ne isen osun güzelim!)

-Not: Paçal, bizim evin önünü mekân tutmuş uzun tüylü köpeğimizdir!-

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *