BOG’UNUZDA BOĞULUN!

Köşe Yazıları için Profil Fotoğrafı

“BOG’UNUZDA BOĞULUN!”

“Rusçada varsıl anlamına gelen “bogatiy” sözcüğü tanrı demek olan “bog” sözünden gelir. Bu söz, insanların, tanrının varsıllara yardım ettiğine, yoksullara da sefaletten başka bir şey vermediğine inandıkları zamanlarda doğmuştur.” (M. İlin-E. Segal-İnsan Nasıl İnsan Oldu-Sayfa: 92)

Bog” sözcüğünün Türkçedeki “bok” sözcüğüyle etimolojik bir benzerliği yok. Ancak çağrışım olarak benzerliğe insan gülümsemeden de edemiyor!

Toplumsal bir çürüme yaşamın her alanını kaplamış durumda. Tek geçerli değerin para ve varsıllık olduğu günler yaşıyoruz. Kim bilir, belki bu, yarınlara olan güvensizlik ve belirsizliğin bir yansımasıdır. Ne ki bizi biz eden öyle değerler vardır ki kötülük ve çürümüşlüğün bizi tutsak almasına izin vermemeliyiz.

Politik çirkinleşme, siyasetin pespayeleştirilmesi, çıkarlar göstergesinin kişilikleri çöpe attırması, ikiyüzlülük, yalancılık aldı başını gitti!

Herkes yapıp ettiğiyle ölçülür. Bugünkü çıkarlarınız için iyi ve doğru olan yapıp ettiğiniz, uzun erimde ödenmesi utandırıcı bir fatura olarak gelir önünüze! Kafanızı kaldıramazsınız!

Size söylenecek en uygun sözüm; “Bogunuzda boğulun!” olacaktır. Hadi Türkçeleştirip söyleyeyim; “Bokunuzda boğulun!”. Çürümüşlüğünüze ortak olmayacağız!

Yüce “Bogatiy”, sen bu kokmuşlar mezarlığını takdis et ve gör artık gerçeği!

Bitti!

 

MİRİ MAL!

“Önceleri insanlar kendi aralarında kavga etmez, barış içinde yaşardı. Rusçada “mir” sözünün hem barış, hem de topluluk anlamında kullanılması nedensiz değildir.” (M. İlin-E. Segal-İnsan Nasıl İnsan Oldu-Sayfa: 94)

Dinci bir yobaz olarak yaşamını sürdüren ve benim toplumsal koşullar gereği bir şekilde tanış olduğum meczubun, kan bağışıyla ilgili tepkisine tanık olunca istemesem de müdahil oldum!

Üçüncü şahıs, meczuba soruyor;

Anlayamadım, kan bağışına niye karşısın ki?”

Meczubun kafası gökyüzünde;

Ben Allah kuluyum! Müslümanım. Ya benim verdiğim kanı içki içen, Müslüman gibi yaşamayan, Allah ıslah etsin ateist falan olan birisine, dahası bir gâvura verirlerse! O zaman ben öte dünyada nasıl hesap veririm?”

Üçüncü şahıs susup kaldı ama ben susamadım;

Pekiyi!” dedim, “Çocuğun hastaneye düşüp de yaşaması için kan lazım olursa ne olacak? Verilen kanı reddedip ölüme mi bırakacaksın çocuğunu?”

Meczup enikonu rahatsız oldu!

Allah istiyorsa alır canı, benim çocuğum diye emre karşı koymam caiz değildir!”

Üç aşağı beş yukarı devamını tahmin edebilirsiniz. Konu uzamasın diye yazmıyorum. Ne ki şunu sormadan da edemeyeceğim; Biz emeğimizi, gecemizi gündüzümüzü, insancıl neyimiz varsa her şeyimizimiri malıgibi feda ederken, yoz, yobaz, gerici meczuplarla da boğuşmak durumunda olmanın cezasını hangi günahımızın karşılığı olarak çekiyoruz?

Rusçadaki “mir” sözcüğünün, orada olduğu gibi bizde de “barış” ve “barış içinde yaşayan toplum” anlamında ne zaman kullanacağız?

 

NERENİZ DOĞRU Kİ?

Bir mukabil Sn başkanım….”

Karşı cenahın neler yapıp ettiğini, neleri konuşup tartıştığını izlemek için ara kenar sosyal medya turu atarım ve bunu çok yararlı bulurum.

Adam, geçmiş dönemlerde toplum yöneticiliği yapmış bir kişi! Üniversite bitirmiş, yaşı başı benimle aynı!

Bilmukabele” olması gereken sözcüğü “bir mukabil” olarak kullanıyor. Sonunda da dört nokta! Konuşurken mangal tertemizdir şahsının indinde!

Dedim bu koca kafanın diğer yazdıklarında Türkçenin ahvali nedir? Ooo-ho! Adamı Türkçe kursuna göndermeli! Bana göndermeyin; ben sınıftan atarım!

Başlıktaki sözü söylemeden edemedim; “Nereniz doğru ki?”

 

YARDIMLAŞMA KURUMU!

Yazılarımı izleyen dostlarımdan çok önemli bir ricamdır, lütfen alt satırdaki linke girip 2006 tarihli bu haberi sonuna kadar okuyun!

https://www.patronlardunyasi.com/haber/oyak-kuzey-irak-a-girdi/7310

Bu sayfaya girip haberi okuduktan sonra, haberin doğruluğunu test etmek için alttaki linke girip haberi yapan portalın gerçekliğini teyit edin!

https://www.patronlardunyasi.com/kunye

Gördüğünüz gibi, “Patronlar Dünyası Haber Portalı” sıradan bir portal değil. Bu haberin tarihi 4 Ocak 2006 Çarşamba. Yani tam tamına on sekiz yıl önce! O tarihten bu yana habere konu olan ticari ilişkilerin nerelere tırmandığını tahmin etmeye çalışın ve buna yasadışı birçok kalemi de ekleyin!

(Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Sizi Öğretmenler Evine çay içmeye davet ediyorum. Devamını orada konuşuruz.)

 

ALMANYA TÜRKİYE KARŞILAŞTIRMASI!

Almanya’da çalışan bir işçinin Saat ücreti; 12,82 EU’dur. Bir kişinin günde ortalama sekiz saat ve ayda yirmi dört gün çalıştığını varsayarsanız, alacağı maaş; 2.461,4 EU’dur.

Almanya’da satış yapan Kaufland, Aldi, Lidl gibi marketlerde, içinde iki bardak armağan bulunan, iki şişelik 70’lik Rakı paketi; 24.-EU’dur. Yani, 70’lik bir şişe Yeni Rakı 12.-EU’dur.

1-Yani, Almanya’da 2.461,4 EU asgari maaş alan bir çalışan, tüm parasını rakıya yatırmış olsa; 205 şişe rakı satın alıyor!

2-Türkiye’de asgari ücret; 17002.-TL. Türkiye’de 70’lik rakı; 700.-TL. Türkiye’deki çalışan, asgari ücret maaşıyla 24,2 şişe rakı satın alabiliyor.

205 şişe nerede, 24 şişe nerede?

Aradaki fark tam on kat! Bu örneğimi değişik ürünler üzerinden, örneğin benzin ya da ne bileyim 1 Kg ekmek fiyatı üzerinden yapabilirsiniz!

Nasıl sömürüldüğümüzü size nasıl anlatalım da bu iktidarın neler yaptığını görürsünüz; bilemiyorum!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *