Bir Madenci Neden Ağlar?
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi 2010/2011 Eğitim Öğretim Yılı açılış töreninde söz alan madencinin duygulanarak gözyaşı akıtması doğal olarak yazılı ve görsel basının gündemine taşındı. İnsanların içi cız etti ve duygu sömürüsüyle izleyici sayısı artırıldı. Hiçbir aklı başında televizyoncu ve gazeteci oturup da bu gözyaşlarının gerçek nedenini sormadı, araştırmadı, değerlendirmedi!
Sahi, hiç düşündünüz mü? Bir madenci neden ağlar! Neden Zonguldak, intiharlarda açık ara Türkiye birincisidir? Neden, ulusal gelirden en düşük payı alan illerin başındadır bu kent? Neden TTK söz konusu olduğunda madencinin yüreğine yılandilli bir hançeri saplar konuşmacı? Neden Zonguldak politikacıları “Devşirme Zonguldaklı’dır? Neden?
Düşünmeye 1980 öncesinden başlayalım. 24 Ocak Kararları olarak ülke tarihine geçen IMF dayatmalarının özeti, “Üretimden-Tüketime” geçiş ve “Dışalıma yönelme” olarak yapılabilir. Ülkenin enerji politikaları doğrudan değişir ve ithal kömürün önü açılır. Hatta Karabük Demir Çelik Fabrikasına, Ereğli Demir çelik Fabrikasına ve Çatalağzı Termik Santraline bile dışarıdan getirtilen kömürleri vererek, EKİ’nin zarar etmesinin önü açılmak istenir. Büyük oranda da başarılır bu.
O tarihte, yaklaşık 35.000 (Otuz beş bin) madenci çalışmaktadır EKİ’de. Ardından 12 Eylül Faşizmi gelir ve Turgut Özal’ı önce “Başbakanlık” sonra da “Cumhurbaşkanlığı” koltuğuna oturtur. Bu, TTK ve EKİ için bir intihar fermanıdır. Daha önce TİSK danışmanlığı yapan Özal, en ağır ve can alıcı darbeyi enerji alanına vurur. Hatta EKİ’nin kullandığı elektronik ve mekanik sistemlerin yenilenmesi için Dünya Bankasından alınan 50.000.000.-USD (Elli Milyon Dolar) uzun vadeli kredinin yalnızca 5.000.000.-USD’lik bölümü (Beş Milyon Dolar) Kozlu Müessesede kullanılır ve gerisi ANAP Hükümetince alakasız yerlerde kullanılarak heba edilir. Dünya Bankası durumu anlar ve bu krediyi Ticari Krediye dönüştürerek Türkiye’den hemen tahsiline başlar.
Süreç acımasız işler. Emekli olanların yerine işçi alımı yapılmaz. Partizanlığın en acımasızı Özal ve ANAP döneminde yapılır. Yıllar geçer. Bilinçli ve planlı olarak “Zarar ettirilen” TTK ve EKİ, ülke ekonomisinin üzerine bir yama, bir sülük, bir asalak gibi yapıştırılmış söylemiyle aşağılanır, horlanır, küçük görülür! Alın teriyle çalışıp üreten madencinin aldığı maaş günden güne erirken, sözleşmeli, taşeronlu, düşük ücretli üretim aşamalarına gelir ki işçi sayısı da 12.000’lere düşmüştür. Bugün işçi sayısı bu rakamın da altındadır. Ramis Muslu öncesi başkanlık eden Ramazan Sarıbaş, ağabeyinin kemiklerini sızlatacak manevralarla işçiyi AKP Hükümetine pazarlamaya çalışır ve kendisi de kapağı oraya atar. Zonguldak Maden İşçisi, onurlu bir hareketle bu adamı sendikadan atar ve Ramis Muslu’yla yeniden soluklanır.
Ramis Muslu, GMİS Başkanlığına seçildiği gün ve sonraki günlerde yerel gazetelerin AKP’ye yakın olanlarıyla, şehrin yerel televizyonunda ana haberlere bile konu olamaz. Siz, işçiye yapılan güdümlemenin şiddetini varın hesaplayın. Bugün sendikasıyla, işyerleriyle, üretimiyle ayakta durmaya çalışan devletin TTK’sı değil, işçinin onurudur. O onurda; “İyi ve güzel öldüler!” Enerji Bakanının, “Ölümler madencinin kaderinde var!” diyen Başbakanın, “TTK’ya 400 Milyon Lira, sübvanse sağlanıyor. Bu rakamın dörtte biri Zonguldak’taki özel maden sahalarına sağlansa buralarda dört bin kişi çalışıyorsa bu rakam sekiz bin kişiye çıkar” diyen Ak Parti İl Başkanı Hamdi Uçar’ın sözlerindeki baskı vardır.
Tezgâhı görüyorsunuz! Devletin yeraltındaki milyonlarca ton birinci sınıf kömürü özel sektörün insafına ve çıkarına bırakılacak. Çünkü TTK zarar ediyor! Söyler misiniz; TTK’nın zarar ettiği ocaklardan özel sektör nasıl kar edecektir? Taşeron firmaların kaç liraya madenci çalıştırdığını görmüyor musunuz? O, üç otuz kuruşu da kaç ay gecikmeyle ve hangi kavgalarla alabiliyor işçi?
Özel ocaklar ürettiği kömürü kime ve hangi fiyata satacaktır? Ülkenin yer altı zenginliği olan kömür işletmelerinin bilerek ve isteyerek, 1980’den bu yana, kademeli ve planlı olarak zarar ettirildiğini görmüyor muyuz? Avrupa, enerji sorununu farklı ve daha ucuz yöntemlerle çözdüğünden kömür üretimini en aza indirmiş, bu enerjiyi gelecek kuşakların emrine bırakmıştır. Güney Afrikalı köle işçilerin bir sıcak ekmek ücretine ürettiği kömürü yakarak ülkelerinin enerji gereksinimini karşılayan acımasız Avrupa Emperyalizminin hangi çarkını örnek alabiliriz ki?
Türkiye’nin enerji politikaları hangi bacanak, hısım, akraba şirketlerine peşkeş çekiliyor, bilmiyor muyuz? “Bizim Çalık!” hangi enerji sektöründe faaliyet göstermektedir? El âlem aptal, kör, sağır, sersem, siz akıllı; öyle mi?
Zonguldak Karaelmas Üniversitesinin açılış töreninde ağlayan genç lise mezunudur. Ailesi madencidir. Emekçidir! Üretimin içindedir. Onu ağlatan, Türkiye’deki sömürü çarkının sahipleridir. Onu ağlatan, gururunun kırılmasıdır. Devleti yönetenlerin, her söz alışta kurduğu cümlelerdir. Onu ağlatan, çaresizliği, sahipsizliği ve içindeki yaralı onurudur.
Devlet, ticari zihniyetle yönetilen bir şirket değildir. Öncelikli görevi hizmettir ve halkının mutluluğudur. Ülkenin ve insanların mutlu ve sağlıklı yaşamasıdır. Eğitim, sağlık ve barınmadır. Güvenliktir. Yani, sosyal devleti oluşturmaktır. Bin bir güçlükle, büyük bedeller ödenerek kurulan kamu kurum ve kuruluşlarını önce planlı olarak zarar ettirip zayıf düşürecek, sonra da yandaşlarınıza peşkeş çekeceksiniz. Üzerine de “Biz size hak etmediğiniz paraları gönderiyoruz!” diye efeleneceksiniz. Yoksul, bilinçsiz, susturulmuş halkı kandırabilirsiniz ama bu ülkenin yurtseverlerini değil.
Gün gelecek, o madencinin gözyaşları sizin acımasız yüreğinize düşen bir zehir olacaktır! TTK ve EKİ hiçbir zaman zarar etmedi! O, zarar ettirildi! Bugünkü durumun sorumlusu da işçi değildir!