Bir fotoğrafın düşündürdükleri
İnsanlığı tehdit eden en büyük tehlike gemlenemez çıkarların insanı bir canavara dönüştürdüğü hırstır. Sömürünün ve insanı insan olmaktan uzaklaştıran tüm davranışların temelinde bu hırs vardır. Kapitalizmin beslediği daha çok kazanma hırsı…
Kırk sekiz ülkeden profesyonel ve amatör yüz doksan fotoğrafçı ve seksen bin fotoğrafın yarıştığı “Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri 2010”da “Amatör Dal Manzara Kategorisi”nde Birincilik Ödülü, Fotoğrafçı Hayri Kodal ile Türkiye’ye geldi. Türk fotoğrafçı Hayri Kodal, bu fotoğrafıyla kırk üç bin yedi yüz kırk beş fotoğraf arasından birinci oldu.
Hayri Kodal’ın İstila (The Invasion) adlı fotoğrafı, Cannes’da 22-27 Nisan tarihleri arasında, beş gün süren kutlamalarla gerçekleştirilecek Dünya Fotoğraf Festivalinde gösterilecek. Ardından, Sony Dünya Fotoğraf Ödülleri Global Turu kapsamında 2010 ve 2011 boyunca devam edecek dünya turnesinde çeşitli ülkelerinde sergilenecek.
Fotoğraf sanatçımızı bu güzel başarısından ötürü kutluyoruz. Elbette plastik sanatların fotoğraf dalında kazanılan böylesi bir başarı bir fotoğraf sever olarak bizleri mutlu etti. Ancak bu fotoğrafı dikkatle incelediğinizde insanın içine işleyen, insanı dürten, rahatsız eden bir karamsarlık, bir yıkımın izlerini görüyorsunuz. Dünyayı güzelleştiren insanın, yeri geldiğinde nasıl bir kör bilinçle vahşileşip çirkinleştirdiğini görüyoruz fotoğrafta. Tıpkı savaşlar, kıyımlar, çevre felaketleri gibi.
Bu fotoğrafla kazanılan ödül yerine, insanın dünyayı güzelleştirmesinin saptandığı bir ürünle kazanılan ödülü yeğlemek istiyor insan. Yeğlemek istiyor ya ne mümkün?
Bu fotoğraf sarsamıyorsa insanı, yıkılan evleri depremin sarstığına inanıyor demektir. Oysa deprem basit bir doğa olayıdır ve onu felakete dönüştüren insanın gemlenemez çıkarlarıdır.
Fotoğraf sanatçısı Hayri Kodal’ı kutluyoruz. Kazandığı ödülden öte, bu fotoğrafla bizi sarstığı, kendimizle hesaplaşmayı sağladığı için. Zaten sanat bu değil midir? İnsanı sarsan, düşündüren ve bunu en estetik bir şekilde yapan?