BİR DEVRİMCİ RÜZGÂR ESER…

mevlut

BİR DEVRİMCİ RÜZGÂR ESER…

Bir Güney Amerika ülkesi Şili! Biz Şili’yi 1973 yılında Salvador Allende’nin sol iktidarını devirerek 16 yıl yöneten diktatör Augusto Pinochet faşizmi ve faşizme direnen devrimcilerle tanıyoruz! Biz Şili’yi İsabel Allende, Victor Jara, Pablo Neruda’yla tanıyoruz!

Biz Şili’yi Amerika kıtasının en istikrarlı ve yaşam düzeyi en iyi ülke olmasıyla, biz Şili’yi devrimci geleneği yaşatan yürekli halkıyla tanıyoruz!

Artık bu tanıklıklarımıza Gabriel Boric de eklendi!

Henüz otuz beş yaşında olan ve neoliberal sömürü politikalarıyla boğuşan dünyamıza bir ışık gibi doğan umut alevi olarak yüreğimize yazıyoruz Boric’i!

Yapılan ikinci tur seçimini % 56 oy alarak kazanan Gabriel Boriç, sol düşünce ve değerlerin yürekli bir savunucusu! Marksist düşünce izinden yürüyen Boric; “Neoliberalizmin doğum yeri Şili’yse, mezarı da Şili olacak!” diyor!

Demokrasiye sahip çıkan, onu tehlikeye atmayan, konuştuğundan çok dinleyen, birlik olmanın yollarını arayan, halkın ihtiyaçlarını gözeten, imtiyazlarla mücadele eden ve her gün ailenizin yaşam kalitesi için çalışan bir başkan olacağım!” diyor.

Sosyal hakları genişletme ve doğal çevreyi yok eden madencilik girişimlerine karşı çıkma sözü veriyorum. Bazılarının tüketim malı olarak gördükleri şeyleri sosyal haklara dönüştürmek, daha huzurlu ve güvenli bir hayatı garanti etmek, herkesin, özellikle de kadınların özgürlüklerini derinleştirmek öncelikli gündemimiz olacak!” diyor.

Gabriel Boric bu seçimi, aşırı sağcı rakibi Jose Antonio Kast’a karşı kazandı! Yani, diktatör Augusto Pinochet mirasçısı faşist Kast’a karşı kazandı Boric!

Konuşmasına Mapuche dilinde başladı ve “Bütün Şililerin Başkanı” olacağını söyleyerek Allende’yi selamladı!

78 Kuşağı bir ağabeyin olarak ben de seni selamlıyorum Boric! İnan bana, saati 12 Eylül 1980’de durmamış ve yüreğinde güneşi barındıran bütün dostlarım da selamlıyor!

İnançlarımızı tazeledin oğul! Viktor Jara’nın kırılan parmaklarını, Pablo Neruda’nın yürekli duruşunu yeniden yaşattın bize!

Seni en devrimci duygularla selamlıyoruz! Yüreğimizi yüreğine katıyoruz! Faşizmin ardıllarını sandığa gömen ve seçimin kazanılmasında büyük emekleri olan yürekli Şili kadınlarını, Şili halkını selamlıyorum! Bundan böyle yüreğimizin bir yanı Türkiye’de atarken, diğer yanı Şili kıyılarında atacak! Yaşasın devrim ve sosyalizm!

 

SERT BİR DEVRİMCİ RÜZGÂR…

Adına bizimkilerin “Yaşam Park” dedikleri ve biri AKP İktidarı Belediye Başkanı onayı, diğeri bizim de oy verdiğimiz CHP Belediye Başkanı onayıyla dikilen iki “Baz İstasyon Kulesi” bulunan alanın yaman çelişkisini daha önce yazmıştım! Ne ki ilgililerden gık çıkmamış, halktan da birkaç cılız ses dışında kafasını kaldırabilen olmamıştı!

İşte o baz istasyonlarından birisinin son durumunun fotoğrafını paylaşıyorum sizlerle!

İnsanların aymazlığı ve duyarsızlığı sayesinde orada arzı endam eden o ucube kulelere rüzgâr sessiz kalmamış! Fırtınaya dönüşüp paramparça etmiş ana gövdeyi!

İşte böyledir! Sizin göz yumduğunuza doğa göz yummaz! Denize atılan çöpleri aynen iade ettiği gibi, tepemize diktiğiniz radyasyon üreteçlerini delik deşik eder!

Viktor Jara’nın parmaklarını kıran faşizm, Jara ve biz ardıllarının sesini kesemedi! Ellerindeki güçleri, sesimi soluğumu kesmek için kullananlar da “Bizim Çizgi”nin sesini kesemeyecek! Biz ve bizim kuşak “Halkın Sesi” olmayı sürdürecek! Ta ki ürktüğünüz o sert devrimci rüzgâr, tüm kalelerinizi ve kulelerinizi yıkan bir fırtınaya dönüşünceye kadar sürecek bu korkunuz!

Şimdi…

Alın o radyasyon kulenizi ister yatırın ırmak boyuna, ister onarıp yeniden dikin tepemize! Biz o yapıp ettiklerinizi hiç unutmayacağız! Bu halk bir gün kafasını kaldıracak ve sert esecek!

Selam olsun o fırtınayı estirecek olanlara!

 

KAYBETME KORKUSU!

İnsanın kaybedecek bir şeyi yoksa korkacak bir şeyi de yoktur!” (Evlilik Hakkında Her Şey-Fox TV)

Kaynağını tam veremeyeceğim ama Karl Marks’ın bir saptaması şöyle; “Ölüm varsa mülkiyet yoktur!” Bir başka saptamasında da “Mülkiyet kişinin özgürlüğü ve yaratıcılığını yok eder!” der Sakallı Dede!

Na-ha; kalıbımı ve beş parmağımı basıyorum; sizin bu malınız, mülkünüz, banka cüzdanlarınız var ya… Hani böbürlenirken bile şeklinize şemalınıza yansıyan varsıllığınız…

Na-ha şuraya çiziyorum, gün gelecek altında ezildiğiniz ağırlığınız olacak!

Bütün bunları kime mi diyorum?

Dostlarım bilir; adressiz mektup yazmayı sevmem! Söyleyeceğim sözü adrese teslim söylerim.

Bütün bunları, malı, mülkü, banka cüzdanı ve koltuğuna yaslanarak Ali-kıran, baş-kesen edalarla dolanan içi kof adamlara söylüyorum!

Meraklanmayın, söz adresini bulur!

Sert esen rüzgârdan korktuğunuzu biliyorum. Ve bunun ne zaman eseceğini kestiremediğinizi de! Ben ne zaman eseceğini biliyorum! İnanın bana o fırtına, o kasırga en güçlü olduğunuzu sandığınız anda esecek!

Söyleyeceklerim bu kadar! Hadi şimdi garsoniyerinize gidip parayla devşirdiğiniz partnerinize sarılabilirsiniz! Kesmezse ücretini sizin ödediğiniz masalarda toplumsal değerleri meze ederek zevzeklenebilirsiniz!

Biz mi? Biz hararetle çalışan karıncaları saymak için karınca yuvasına gidiyoruz!

Ha! Karınca deyip geçmeyin! Bir toplu iğne başı kadar yarası olan en zehirli yılanları bile paramparça edip toprak edendir karınca! Ve biz hep karıncalardan yana olduk!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *