ANCAK HİKÂYESİ ANLATILAN İNSANLAR VAR OLUR!
“ANCAK HİKÂYESİ ANLATILAN İNSANLAR VAR OLUR!”
Dünyaca ünlü müzik insanı ve yazar Zülfü Livaneli’nin Serenad adlı romanını 2010’lu yılların ortalarında okumaya başlamış ama geçirdiğim bir rahatsızlık nedeniyle bitirememiştim. Okunacaklar sırasında beni bekliyordu. Serenad’ı yüreğim burkularak okudum.
Zülfü Livaneli’nin roman tekniği ve anlatımını, konu seçimini hep heyecanla karşılamışımdır.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Hitler faşizmi ve yarattığı çalkantıları, Türkiye’ye göç eden bilim insanlarının acılarını anlatıyor kitap.
Romanı alttaki tümceyle bitirmiş Livaneli. “Onların başına gelenleri anlatmaya karar verdim. Çünkü ancak hikâyesi anlatılan insanlar var oluyordu.” (Sayfa: 481)
İliklerime kadar işledi bu yargı! Kendimle bütünleştirdim. Çünkü bugüne dek yazdığım şiir, roman ve öykülerde, otuz yılı aşkın gazeteciliğimde beni diri tutan bir anlayıştı o tümce.
“Çünkü ancak hikâyesi anlatılan insanlar var oluyordu!”
Serenad’ın bir bölümünde Blaise Pascal’a yaptığı bir gönderme ve alıntıyı aşağıya hiç ekleme yapmaksızın koyuyorum. Sizden ricam Pascal’ın saptamalarını her bir sözcüğüne dikkat ederek okumanızdır. Bence Pascal’ın kulağımızı çekmesine ihtiyacımız vardı!
Zülfü Livaneli’ye yapıp ettiği iyi ve güzel her şey için çok teşekkür ediyorum.
Seranad’ı okurken yüreğinizin dağlanacağını da söylemeliyim. Ve mutlaka okuyun derim.
“GÜÇLÜ OLANIN ADİL, ADİL OLANIN GÜÇLÜ…”
Kötülüğün Zaferi (Blaise Pascal-19 Haziran 1623 / 19 Ağustos 1662)
“Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur. En güçlünün peşinden gidilmesiyse kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir, adaleti olmayan güçse zalimdir. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güçse töhmet altında kalır. Demek ki adaletle gücü bir araya getirmek gerek. Bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın da adil olması gerekir.”
…
“Adalet tartışmaya açıktır. Güçse ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik. Çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.”
…
“Bütün devletler kötüdür. Devlet denen örgüt, kötülüğün sürdürülmesi için vardır.”
…
“Zaten insan dediğin doğada nedir ki? Sonsuzluğun karşısında hiçbir şey, hiçliğin karşısında her şey, hiçbir şey ve her şey arasında bir orta nokta ve ikisini de anlamaktan son derece uzak. Bir şeylerin başlangıcı ve sonu ondan delinmez bir sırla ele geçirilemez bir şekilde saklanmış. İçine sürüklendiği hiçliği de içinde kaybolduğu sonsuzluğu da görebilmekten eşit derecede aciz.”
“KATILIM SAĞLADIK!”
Sosyal medyanın kolaylığı inceltilmiş bir eğitim istemiyor. Bu durum en çok dilimize zarar veriyor! “Aynen” sözcüğü gibi anlam içermeyen birçok olumsuz örneğe bir de çeviri dilinin saçmalıkları eklenince hangi çukurda debelendiğimizi bilemiyoruz!
Çeşitli toplumsal kademelerde görev alanlar, yerel yönetimlerin ve siyasetin orasında burasında arz-ı endam edenler, kimi özel günler ya da çağrılı oldukları toplantıları haberleştirirken, o gün orada olduklarını vurgulamak için; ‘katılım sağladık’ diyorlar.
Yahu, hiç mi sizden güzel bir şeyler yazamayacağım ben? Ne demek katılım sağlamak? Katıldığınızı anlamamız için ‘sağlamak’ sözcüğüne yaslanmanızın nedeni nedir? O toplantıya katıldınız. Orada oldunuz. Bunu yaparken ne gerekliydi de onu siz ‘sağladınız’?
Artık bu türden haberleri görünce dalga geçmeye başladım; “Beyler gene katılım sağlamışlar!” diyorum. Lütfen katılın ama bir şey sağlamayın! Katılma eylemi sağlanarak yapılmaz! Güzelim dilimiz hepimiz için önemli. Başını gözünü yarmayın!
KURTLA YATAĞA GİRMEK!
Eskiler, “Tecrübe, hayatta yenilen kazıkların bileşkesidir!” der. Bileşke bir fizik terimidir.
Aynı noktaya birden çok kuvvet uygulanırsa o cisim kuvvetlerin ortalaması yönünde hareket eder ve buna bileşke denir.
CHP Genel Merkezinde, Milli İstihbarat Teşkilatınca kimi şiddet örgütleriyle ilgili bilgilendirme yapıldığı haberi geldi. Bilgilendirme öncesi toplantı yapılacak odada teknik araştırma yapılmış. Sonra toplantı yapılmış. Toplantı salonunun, toplantı sonrası yeniden incelenip incelenmediğini merak ediyorum. Merak işte…
Gene aynı CHP, özellikle Avrupa ülkelerindeki örgütlerine yapılan üyelik başvurularıyla ilgili Milli İstihbarat Teşkilatından bilgi aldığını da açıkladı. Teşkilat; “Bu kişi temiz, üye yapabilirsiniz!” derse üyelik başvurusunu onaylıyor, “Bu kişi şöyledir-böyledir!” derse üyelik başvurusunu onaylanmıyorlarmış.
Ben istihbarat yöneticisi olsam, bu yolla CHP içine istediğim kadar elemanımı yerleştirir, hatta üst kademelere kadar yükselmesini sağlarım. Al sana mum gibi muhalefet! Öksürse haberin olur!
Benim, Milli İstihbarat Teşkilatına söyleyeceğim hiçbir şey yok. Teşkilat bir istihbarat örgütüdür ve kendi çizgisinde çalışır. Öyle yapar, böyle yapar; bu beni ilgilendirmez!
Benim sözüm CHP’ye! Yahu siz hiç akıllanmayacak mısınız? Tamam, size düzenin bir parçası dedik ama cücük kadar umudumuzu olsun çürütmeyip yeşertin ne olur!
Valla söyleyeyim… Kurtla yatağa giren yandaki karikatürdeki gibi olur. Siz siz olun kendi örgütsel yapılanmanızı kendiniz yapıp güçlendirin. Bugün Milli İstihbarat Teşkilatından bilgi akışı isteyen yarın MOSSAD’dan ne bileyim CIA’dan akış ister. Biz de sittin sene sizden iyi şeyler bekler dururuz! Sırtı yerden kalkmayan pehlivana çevirdiniz bizi!