AMPULE CEREYAN VERMEK!

AMPULE CEREYAN VERMEK!
İşi gücü bırakıp mezarlıklara gittiğimiz pek olmaz. Dinsel bayramlarda, cenazelerde ya da sevdiğimiz birisinin ölüm yıldönümünde uğrarız çoğunlukla.
Herkesten çok farklı olmamakla birlikte yolum düştüğünde mezarlıkta tur atmayı doğru ve yararlı bulurum. Öyle bir ziyaret sırasında mezar taşlarını inceler, ölüm doğum tarihlerine göz atar, fotoğraf çekerim. Tanıdıklarımla yaşarken biriktirdiğim anılarım geçer gözümün önünden. Daha genç yaşlarımda hüzünlenirdim mezarlıkta gezerken. Artık o hüzün yerini sakinliğe bırakmış durumda.
Tanıdığım yaşayanlarla, tanıdığım ölüler artık birbirine sayıca eşitlenmiş durumda. Ondan olsa gerek ölülerle dirileri düşünürken ayaklarım daha bir yere basıyor.
Bir arkadaşım merakla sordu;
“Yahu hocam, ne buluyorsun böylesi şaşırtıcı gezip tozmalarda?”
“Mezar yerimi ayırtıyorum arkadaşım!” dedim. “Şöyle havadar, manzaralı, sessiz sakin bir yer…”
Arkadaşımın saptaması gerçekçiydi.
“Havadar, manzaralı falan ne bulacağını bilemem ama sessiz sakin bir yer bulacağın kesin! Mezarlıklar en sessiz, en sakin yerlerdir! Orada ölüler hiç konuşmaz, bağırıp çağırmaz!”
“Haklısın!” dedim. “Mezarlıktaki bildik tanıdıkların hiçbirisi konuşmuyor. Öylesine sessiz, durgun! Mezarlığın karşısında köy var. Tanıdık bildiklerin sayısı mezarlığa eşit. Onlar da sessiz, sakin, bağırtı çağırtısız! Enselerinde boza pişiriyorlar, kursaklarındaki lokmayı söküp alıyorlar, sırtına binen binene, gık demiyorlar. Onlar hâlâ ampule cereyan veriyor!”
TABAN TAVAN!
Daha önce de değinmiştim. Yeniden söylemekte bir eksiklik olmaz sanırım. Politik yaşamda taban tavanı belirler. Taban ipi çekerse tavanın sesi kısılır. Taban suyu verirse tavanın sesi borazan olur! O nedenle taban önemli.
Bu taban dediğim halk elbette. Tavanla taban arasındaki güçler dengesini oluşturan köprünün seçim sandığı olduğu sanılır. Sözünü ettiğim taban tavan ilişkisi aslında bu sandık da değil!
Bir kahve önü söyleşisinde bir arkadaş ben ve bize ilişkin şöyle bir saptama yaptı;
“Fırsat eline geçse yukarıdakilerden daha çok çalıp çırpacak insanlara doğruluk, dürüstlük ve adalet anlatmaya çalışıyoruz. İşimiz çok zor.”
“Söylediklerin doğru ama biz bunu bizatihi halkın kendisi için yapıyoruz.”
“Nasıl yani?”
“Valla arkadaşım, atı alan Üsküdar’ı geçer. Geriye posa kalır. Sonuç olarak posanın hesabını fırsat eline geçse beterini yapacak olanlar yani taban öder!”
“Ah hocam ah! Bizim taban tabansız. Bu tabansızlık daltabanlık olarak sürüyor. Görünen o ki uzunca bir zaman da sürecek!”
“O halde, tabana nal çakmaya devam!”
MİNAREDEN YAYILAN SES!
Ben o bağırtıyı gece mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benzetiyorum. Korkunun bağırtısı! Yoksa inanan, inancının erincini yaşayan kişi bunu avazı çıktığı kadar bağırarak mı yapar!
Laik, demokratik, hukuk devletinde bilim esastır. Uhrevilik değil. Minare hoparlörünün sesini açarken düğmeyi köklemen sonucu değiştirmez. Bugün parmak üstünlüğünle o cüreti buluyorsun ama Fransız devriminde olduğu gibi bir gün sokaktan camiye yolcu edildiğinde yaşayacaksın asıl şaşkınlığı.
Kulak sağlığı için gerekli en yüksek sesin ne kadar olması gerektiğini insan anatomisini konu edinen bilim insanları saptamıştır. Onun üzeri gürültü çıkarmak insan sağlığı için zararlıdır. Bu davranış insan haklarına aykırı, insana saygısızlıktır. İşten gelip uyuyan, yaşlı olup sese direnci olmayan insanları düşüneceksin. Uyuyan, dinlenen, ders çalışan insanları düşüneceksin. Bütün bunları ve ötesini sizin de bildiğinizi biliyoruz. Sizin bu insanlık ihlalini kendi bağnazlığınızı bize dayatmak için yaptığınızı siz de biz de biliyoruz. Bu cüretinizin yanlışlığını söylemenin inançla, inanca saygıyla bir ilgisi yok. Kendine saygı gösterilmesini isteyenin, başkalarına saygılı olması gerekir. Bir gün bunları hep birlikte konuşacağız. O gün geldiğinde söyleyecek sözlerinizi şimdiden hazırlayın derim. İnsanlık ilerlemesini iyiden, doğrudan ve güzelden yana yapar. Kimi kez bu yavaşlayıp akamete uğrayabilir ama hiçbir zaman durmaz! Siz isteseniz de istemeseniz de güneşli güzel günler gelecek, insanlık insanlaşma yolculuğunu tamamlayacaktır!