ALDIN MI ARABADAN SOĞANLARI!

ALDIN MI ARABADAN SOĞANLARI!
“Aldın mı arabadan soğanları!”
Soğanın kilosu 20.-TL’yi bulunca altınla soğanı karıştırır olduk. Malum bu denli değerli bir pazara sahip olan sağanı arabada görüp de gıpta etmeyen mi olur! Soğan kamyonuna hücum! Ne ki arabadan soğanları almak o kadar da kolay değil!
Deyimin öykülemesi ve kaynağını bilmiyorum ama çok keyifli bir çağrışımı var! Sanırım, arabadan çuvallar dolusu soğan almayı düşleyen bir aç gözün başarısızlığında söylense gerek bu ironi tümcesi! Tam bilemiyorum ama sanırım Kastamonu ya da Çankırı kaynaklı bir deyim!
Önümüzde Milletvekili Genel Seçimleri var. Perşembenin gelişi Çarşambadan belli ya turlar önceden başlamıştı. Şimdi arttı! Zonguldak’tan çıkacak milletvekili sayısı; Beş! Aday adayı sayısı en az; Yüz! İster karada yüz, ister denizde! Yüze yüze, geldik mi yüz yüze?
Beni ve birkaç arkadaşımı neden ilgilendiriyorsa, günlerdir “Aday toto!” ve “Kimler arabadan soğanları alır?” üzerine konuşuyoruz. Parti Genel Merkezlerinden ulaşan birinci, ikinci el “bilgiler” ve yerelde yapılan turları ardı ardına eklemeye çalışıp çay içiyoruz!
Madde 1; CHP Genel Merkezi, il, ilçe ve belde yönetimlerine, görevdeki Belediye Başkanları ve Belediye Meclisi Üyelerinin milletvekili adayı yapılmayacağını bir genelgeyle bildirdi.
Sonuç; Mayor of Chaycuma’nın milletvekilliği düşü yattı! Kulis söylencelerine göre, K. Kılıçdaroğlu seçimi kazanırsa “Milletvekillik” için gelmeyen telefonun, “Bakanlık!” için gelmesi beklenecek! Bir araba soğan da orada var! Burası olmazsa orası! O bakanlık Hasan Gemici’ye verilirse seyredin acil servisi! Maksut Ağabey (Maksut Çavdar) mezarından ayağa kalkar vallahi!
(Madde 2, Madde 3 diye gitmek isterim ama yazının diğer bölümlerine yer kalmayacak.)
Bolu’dan, kamyonla, çuvallar dolusu soğan getirttim. Araba eski Üretici Köylü Pazarında! Çuvallar sahiplerini bekliyor! Alın bakalım arabadan çuvalları! Ama önce ırmak kıyısına inşa edilen “Ahşap Külliye”ye gidip iki rekât “Niyet namazı” kılmanızı öneririm! Referans olur!
“NEFRET VE HAKARET…”
“Bugüne kadar hiç kimseye nefret ve/veya hakaret söyleminde bulunmadığım gibi, bunları yapanları da her zaman şiddetle kınadım, kınarım.” (8 Mart 2023)
Vallahi, billahi aynen üstteki gibi yazdı! Lâ havle ve lâ kuvvete! Gülsem mi ağlasam mı?
Ne lan bu; şaka mı? Eğer bu şakaysa, enikonu “Eşek şakası” olur! (Vallahi uydu!)
Yahu senin ağzından bugüne dek ana teması sevgi, dostluk, iyilik, güzellik olan bir sözcük çıktı mı da bu cümleyi yazdın? Pekiyi, o halde, ahir ömrümün en keyifli anlarını yaşadığım hakaret davası duruşmasında hâkime niye yalvardın? Şimdi o hakaret sözcüklerini ve daha nicelerini burada bir kez daha mı yazayım? Yok artık! Pes! Allah’tan, seni zaten bilen biliyor ve artık o türden tümcelerini dikkate almıyor!
“Nefret ve hakaret” söyleminde bulunmamış! Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.
Lan bu yaştan sonra beni… Tövbe, tövbe!
KÖROĞLU MU BOLU BEYİ Mİ?
Köroğlu Ruşen Ali’nin babası Seyis Yusuf oğluna; “Yiğit olan sırtını ya beye ya da dağa vermeli!” der. Buradaki “Bey”; halk üzerine baskı kuran tiran anlamında değil; gücünü halktan alan ve halkına eşit, adil ve insanca davranan ‘devlet gücü’ anlamındadır.
O ‘Bey’, yani ‘Devlet’, o yiğidin yanında olmak yerine, güçlü olanların yanında yer alıp karşısında durursa, o zaman “Al Allah delini, zapt eyle Köroğlu kulunu!” Elbette o zaman, o yiğit sırtını dağlara verir ki Bolu Beyinin de ipini çeker! Baç alıp baç verir ama baş alıp baş vermez!
Köroğlu Ruşen Ali’nin Çamlıbel söylencesi ve Telli Nigar aşkı, Yaşar Kemal’in dilinden okunmaya değer! Karıncayı küçümseyenlere ithaf olunur! O karınca, sizi yaralı yerinizden yakaladığında parça-pinçik eder, bilin derim!
Bunları niye mi yazdım? Yaşar Kemal dedim, Köroğlu dedim, karınca dedim! Daha ne diyeyim ben size? Yaşadığınız her yeri Çamlıbel yapmıyorsanız, niye oksijenimizi tüketiyorsunuz ki? Şimdi soruyorum; Köroğlu mu, Bolu Beyi mi?
SENCER SOLAKOĞLU VE CEM SEYMEN!
Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimini Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa –ki kazanacak!- üstte adını gördüğünüz Sencer Solakoğlu ve Cem Seymen’in Tarım ve Hayvancılık Bakanı olmasını öneriyorum! Lütfen üst makamlara uçurun bu önerimi!
Bugün (13 Mart 2023) kasaba kıyma almak için girdim. Kıymanın kilosunun 270.-TL olduğunu öğrenince “Sonra uğrarım!” deyip çıktım. Hayır! Benim 270.-TL param var! Ancak bir kilo kıymaya 270.-TL verecek olmayı onuruma yediremedim!
Bugün (13 Mart 2023) marketin manav bölümüne girdim. Dedim şuradan iki kilo domates alayım! Baktım, istediğim domatesin kilosu; 40.-TL! Yürüdüm gittim. Hayır! Benim iki kilo domatese verecek 80.-TL param var. Ancak iki kilo domatese 80.-TL verecek olmayı onuruma yediremedim!
Şimdi, olası yeni cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum! Hani siz iktidara gelince “Türkiye’yi Çaycuma gibi yöneteceğim!” demiştiniz ya aman ha! Aklınızdan bile geçirmeyin! İkinci bir AKP dönemine direnecek dermanımız yok! İçinden ırmak geçen Çaycuma’da bir ton suya 20.-TL gibi uçuk bir para ödeten CHP Belediyesinin nesine özenip de Çaycuma gibi bir Türkiye yaratacaksınız?
Siz Sencer Solakoğlu ve Cem Seymen’i Tarım ve Hayvancılık Bakanı yapın; o bize yeter!
BESEREK-Lİ!
Bu Türkçe beni öldürecek! ‘Yandım Ela Gözüne’ araştırma kitabımın Sözcük ve Deyimler bölümü için çalışma yaparken; “Beserekli” sözcüğünü “Birden çok hastalığı olan” olarak yazmıştım. Diğer anlamlarıyla ilgili Tarama Sözlüğü ya da ana sözlüklerde arama mı yapmadım yoksa gözden mi kaçırdım bilmiyorum, Yaşar Kemal’in “Ağıtlar” kitabını okurken bu sözcüğe rastlayınca bana bir haller oldu! Başladım başı kesilmiş horoz gibi çırpınmaya!
Önce sizinle eriştiğim anlamları paylaşayım;
…
Beserek; Dişi deve. (Yaşar Kemal-Ağıtlar S. 103)
Beserek; 1-Tüylü ve besili erkek deve, damızlık deve. 2-Dişi katır. (Oxford Languages)
Beserek; İki hörgüçlü deve ile boz devenin melezi olan tülü devenin erkeği. (TDK)
Beserek; Tüylü, besili, damızlık erkek deve. (Dil Derneği Sözlük)
Beserekli; Birden çok hastalığı olan. (YEG-MK S. 118)
Bes; Semirtme, besleme. (Ali Püsküllüoğlu-Türkçe Sözlük)
…
Önceki yazılarımdan birinde sizinle paylaştığım ve kökeni Göktürk Yazıtlarına dayanan “Yaşıl” (Yeşil) ve Gök-Yaşıl (Kertenkele) sözcüğünde yaşadığım mutluluğun tersini yaşadım bu kez! Siz okuyucuları ne kadar ilgilendiriyor bilemiyorum ama madem Türk’üz ve anadilimiz Türkçe, o halde Türkçeye yeterli ilgiyi gösterelim derim!
Çocukken hep hasta olduğumdan olsa gerek, bana kem gözle bakan kimi insanların; “Beserekli!” (Hastalıklı, çürük) dediklerini işitir de üzülürdüm. Meğer ben develeri, katırları olan bir adammışım da bilmiyormuşum! Öğrenmenin yaşı yokmuş!