“KİMSE KORKMASIN SİLİVRİ SOĞUK DEĞİL!”

“KİMSE KORKMASIN SİLİVRİ SOĞUK DEĞİL!”
Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı, ülke gündeminin küçük bir ayrıntısı olan olası ekmek zamlarına ilişkin görüşünü belirtirken tepkisel davranıp ileri geri sözler etti! Olabilir! İnsanların ileri geri tepkisel davranma ve konuşma hakkı da olmalı. Bizler devletin yüksek rüzgârlarının estiği yerlerden ne sözler işittik! Söyleyenin söylediği yanına kâr kalıyor! O sözlerin yanında Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanının sözleri üçüncü sınıf bir argo bile değilken ve üstelik konu cumhurbaşkanı değilken, adamı ekmekten gözaltına aldılar, cumhurbaşkanına hakaretten tutukladılar!
Biz de “Mayor of Chaychuma!” kaleminden şahsımıza yönelik yapılan hakaret ve aşağılamalarla ilgili hukuk mücadelesi verdik güya! İyi atlatmışım! Şuraya buraya hakaretten tutuklanabilirmişim meğer! Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanının tutuklanma sonrası veciz sözünü yancıların da rahatlıkla görebileceği bir yere asmak istiyorum; “Kimse korkmasın, Silivri soğuk değil!”
MİNNET EYLEMEM!
Har içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabi Farisi bilmem, dile minnet eylemem
Sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem!
Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına
Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren Hûda’dır kula minnet eylemem!
Oy Nesimi, can Nesimi, ol gani mihman iken
Yarın şefaatlarım Ahmed-i Muhtar iken
Cümlenin rızkını veren ol gani Settar iken
Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem!
NESİMİ
THE LONG COLD A WİNTER!
Daha önce de yazmıştım, bir döneme damga vuran filmlerden biriydi “The long hot a summer!” Türkçesi; “Uzun sıcak bir yaz!”
Zorlu mücadelelerle geçen bir yaz mevsimini, çiftliğin ve çiftlikte yaşayanların başına gelenleri anlatıyordu. Entrikalar, kumpaslar, aşk, kuraklık ve çiftliğin kundaklanmasıyla biten karabasan!
Üstteki başlık bana ait! Öyle bir film yok. “The long colt a winter!” filmini (Uzun soğuk bir kış!) bu kış hep birlikte yaşayarak oynayacağız! Ölmez de 2023 yılının “Sandık Günleri”ne ulaşırsak filmin finalini hep birlikte göreceğiz.
Kötü senaryoyu herkes yazıyor ama ben “İyi düşünelim; iyi olsun!” diyenlerdenim.
GAL ARISIYLA MÜCADELE!
Kestanelere larva bırakarak canını emen Gal Arısı, hiçbir ilaçlamayla yok edilemeyen bir zararlı. Bu arıyla mücadelenin yolu, onu yiyerek yok eden bir başka arının üretilerek, Gal Arısının bulunduğu alanlara salınmasıyla mümkün. Bölgemizdeki kestane ağaçlarında görülen kestane kanseri yetmezmiş gibi şimdi de Gal Arısı zararıyla yok olma yoluna girdi kestanelerimiz.
NK Şiir Evi Üretim Alanında üç tane kestane fidanım var ve gözüm gibi bakmaya çalışıyorum. Hacıosmanlar Yaylasından getirttiğim fidanlarıma geçen ilkbaharda Gal Arısı musallat oldu. Ne yaptıysam yok edemedim. Çareyi, elime makas alıp larva üzerine yumru oluşmuş tomurcukları kesmek ve larvaları öldürmekte buldum. Ancak, henüz boyu aşmamış fidanlarda mümkün olan bu yöntem, erişkin ağaçlarda olanaklı değil.
Geçen yıl ve önceki yıl Zonguldak İl Tarım Müdürlüğü eliyle Gal Arısını yiyen başka bir arı türünün kestane alanlarına bırakıldığını biliyor ve doğru buluyorum. Görevlilerden dileğim odur ki çok daha sayıda imha arısının alanlara bırakılıp, Gal Arısı kökünün kurutulmasının sağlanması ve Çaycuma’da kestane ağaçların yoğun olduğu yerleri de programlarına almalarıdır.
SAĞLIĞIM…
Önceki yazımda sözünü ettiğim hastane ve sağlık skandalları sürdü. Ancak ısrarcı girişimlerim sonunda ultrasonografi, kan ve idrar analizlerimi tamamlattırmayı başardım. Doktorumla yaptığım görüşmede bütün değerlerimin normal olduğunu ve şimdilik herhangi bir sorun olmadığını öğrendim. Piyasa deyimiyle söylersem; “Son kullanma tarihim uzatıldı!” İnsan kullanmayı kendisine karakter olarak seçenlere uyarımdır; bu durum size umut vermesin! Bugüne dek kendi çizgim dışına çıktığım görülmemiştir! Tersini söyleyeceklere, üstte paylaştığım Nesimi’nin şiirini okumalarını öneririm!
HEPSİ ÖLDÜ!
Geçen gün söyleşirken bir arkadaş, ikinci dereceden kan bağım olan birisini sordu;
“Akrabanız mı olur?”
“Hayır! Benim hiç akrabam yok! Hepsi öldü.”
“Nasıl yani?”
“Bak dostum! Ben ‘akrabalık’ olarak adlandırılan soy-bağlantısını (Eşim, oğlum ve gelinim dışında) bireysel tarihimden sileli çok oldu. Benim için insanlar üç gruptur; 1-Dostlarım (-ki sayıları azdır!), 2- Arkadaşlarım (Oldukça çok arkadaşım olduğunu söyleyebilirim!) ve 3-Tanıdıklarım. (Elbette toplumsal ve mesleki konumum gereği çok tanıdığım var.) Senin sorduğun kişiyle ikinci dereceden bir kan bağım var ama o ve diğerleri benim için yalnızca tanıdıklardır.”