GÜZ GÜNLERİYLE…

mevlut

GÜZ GÜNLERİYLE…

Geldim! Bu kez arayı biraz uzattım ama söz verdiğim üzere; geldim! Kimi kez demli bir ikindi çayı, kimi kez kendi acılığıyla sınanan jalapeno biberi, kimi zaman da buruk bir gülmece tadında yazılarla açacağım kapınızı. Siz okunurluk oranlarını alaşağı edip kapıyı kapatıncaya kadar farz olan her neyse işaret parmağımı uzatıp yazmayı sürdüreceğim. Kapıyı kapattığınızda vedalaşacağız!

 

HAFTA SONU…

Hafta sonu maça gidelim dedik. Yok salgın günleri, yok şu bu gerekçeyle uzunca zamandır uzak kaldık seyircilikten. Önceden sözleştiğimiz ve facebook üzerinden keyifli bir magazin paylaşımıyla duyurduğumuz üzere değerli dostum Veysel Çalışkan’la Çaycuma Şehir Stadında buluştuk.

Uzun süre kimsenin sahiplenmek istemediği Çaycumaspor Futbol Takımını, Bartınlı bir işadamı üstlenip alınca işin rengi değişmiş. Bu değişimi hemen gözlemledik. Seyirci stattaydı. Orada bir sorun yok. Ancak “Şeref Tribünü”ndeki sandalyelerde Çaycuma yöneticilerinden kimsecikler yoktu. Daha o tabloyu görür görmez ben anlayacağımı anladım!

Maç boyunca stat dışına iki top kaçtı. O iki topu almaya giden bir görevli bile yoktu!

Top toplayıcı çocuklar, gerçekten “çocuktu!” Kale arkasına giden topları almaya giden çocuklar gelinceye kadar oyuncuların teri soğuyordu. Sekiz on yaşındaki bu çocuklar mı olmalıydı top toplayıcı?

Sahanın çimleri, zeminin berbatlığından olsa gerek alaz talazdı! Ballandırarak reklamı yapılan Çaycuma’daki spor tesisleri hengâmesi içinde kaybolan Çaycuma Şehir Stadının her anlamıyla sahipsizliği üzücüydü.

Çaycuma’nın atanmış ve seçilmiş yöneticilerinin sezonun bu ilk maçına gelmemiş olmaları yadırgatıcı ama çok erken bir yargıyla yorumlamak istemem. Önümüzdeki maçlarda hangi karşı davranışları göreceğimizi bilemiyorum. Yaşayıp göreceğiz!

Bu arada her iki takım oyuncuları ve hakemlerin çok anlamlı bir pankartla maça çıkmaları gerçekten takdire değerdi! Ne ki pankartı okuyunca Veysel’le birbirimize bakıp gülmemizi engelleyemedik! Pankartta ne mi yazıyordu? “Kadına El Kal-ka-maz!” Yerel ve ulusal basında kadına şiddetin bu kadar çok konuşulup yazıldığı bir süreçte bu pankartı oldukça anlamlı bulduk!

Evet; yalnızca kadına değil, hiçbir insanın hiçbir insana eli kalkmamalı, halktan ve devletten alınan güç, ister şiddet ister mobbing (işyeri baskı ortamı) olarak kullanılmamalı!

Maçı Çaycumaspor 2-0 kazandı. Sevindik elbet ancak yenilseydi de sorun değildi. Nihayetinde diğer takım da bizim takımımız sayılır! İyi bir maç çıkaran her iki takım oyuncularını da kutlarım.

Sonraki haftalarda da stada maç izlemeye gideceğiz! Şehrin ahvalini oradan da izlemeyi sürdüreceğiz!

 

KURT VE AYAZ!

Der ki atasözü; “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz!

Unutmayacağım! Halktan alınan güç ve yetkiyi insanların yaşamsal haklarını engellemek için kullanmanız yanınıza kâr kalmayacak! Yasa, yönetmelik ve toplumsal ahlak değerlerini yok sayarak uyguladığınız faşist ve kişiliksiz baskıların bir karşılığı olacak elbet. Siz ve yancılarınız insani değerlerinizi hırs ve çıkarlarınız uğruna öldürmüş olabilirsiniz ama bu iş o kadar basit olmayacak! Soluk alıp verdiğim sürece sizi yazacağım. İki elim yakanızda olacak; bilin bunu!

Şu konuda müsterih olabilirsiniz; aslında sizin fazlasıyla hak ettiğiniz ‘pespaye’ karşılığı benden alamayacaksınız. Ben onurlu, kişilikli ve basın ahlakını yok sayan tek bir sözcük ve tümceye imza atmayacağım. Zaten sizin buna ihtiyacınız da yok! Sizin aradığınız ve hak ettiğiniz karşılığı başkaları size fazlasıyla veriyor! Ve siz bunu sonuna kadar hak ediyorsunuz!

Mobbing uygulayarak baskı altına aldığınız insanların zarar görmeyeceğini bilsem, elimdeki belgeleri bir bir yayımlayıp ne tür bir kişilik travması içinde olduğunuzu cümle âleme göstereceğim ama evini geçindirmek için çalışmak durumunda olan insanlara kıyamam! Gün gelecek o koltuklardan ineceksiniz. O zaman göreceksiniz Hanya’yı, Konya’yı!

 

SON UÇAK

Yaz mevsimine girerken yayımladığım son yazımda da sözünü ettiğim gibi beni çok zorlayacak ve hakkını verip veremeyeceğim konusunda hep kuşku duyduğum bir roman dosyasına yoğunlaşmış durumdayım. Bizim kuşağın politik ve toplumsal sürecini işleyecek olan “Son Uçak” adlı romanımın çalışmaları sürüyor. Umarım attığım taş, ürküttüğüm kuşa değer.

Her şeyiyle hazır olan ve ancak benim henüz hazır olamadığım “Toplu Şiirler” dosyamın bilgisayarımdan bana hüzünle baktığını söylemeliyim. İnanın kendimi suçlu hissediyorum! Edebiyat dünyasına şiirleriyle girmiş birisi olarak şiirimi bunca öksüz bırakmayı kendime yediremiyorum. Yayımladığım üç şiir kitabı yanında yayımlanmamış dört dosyamın bir arada olacağı bu kitap aslında yarısı bilinen şiir serüvenimin de tamamlanması demektir! O Toplu Şiirler yayımlanacak; başka yolu yok!

 

HAFTAYA VE SONRASI…

Çaycuma kamuoyunu meşgul eden ya da gözlerden kaçırılmaya çalışılan gündemlerin izini süreceğiz birlikte. Kimi kez haftada iki kez ama mutlaka her hafta sizinle olacağım. İki elim ateşte de olsa (kanda sözcüğü beni itiyor) bu klavye susmayacak.

Yineliyorum; siz varsanız ben varım; yoksanız yok! Adresi doğru yazılmış bir mektuptur etkili olacak olan. Adressiz mektuplar, sahipsiz sokak köpeği gibidir! Adresi belli mektuplar yazmayı birlikte sürdüreceğiz.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *